"Başımıza bir sıkıntı geldiği vakit; sınavlar Dünya'sında olduğumuzu unutmamak, elimizdeki bardağın her daim dolu tarafına bakmak lazım. Haksızlığa uğradığımız zaman hakkımızı yedirmemek, kendimizi ezdirmemek lazım. Pek tabii kalp de kırmamak lazım, can da sıkmamak. Ayarlı olmak lazım; insan olduğumuzu unutmamak." diye geçirdi içinden.
Çıktı konferans salonundan gülümseyerek. Hedefi belliydi, evine gidecekti. Evi ise üniversiteden yürüme mesafesi ile on dakika uzaklıkta, üniversitenin hemen yanında bulunan mahalledeydi. Bu mahallenin adı Üniversite Mahallesiydi ve Selim'in ailesi mahallenin en eski sakinlerindendi.
Adımlarını hızlandırdı. Evine doğru yürümeye devam etti. Artık kulübe üye olarak kalmasının iyilikten çok kötülüğe evrileceğini biliyordu. Her şey tadında bırakılmalıydı. Elinden geleni yapmış, konuşabildikleri ile yapıcı şekilde konuşmuştu sıkıntılı durumları; İnsanları kulübe davet ederken onlara değer veriyormuş gibi görünüp davetlerine icabet ettikten sonra hiç yokmuş gibi davranmamalarını söylemişti. Yeni gelenlerden yetenekli olanları görüp onları doğrudan işin içine sokmaları üzerine konuşmuştu. Yöneticiler olarak aralarında takılmak yerine herkes ile iç içe olmalarını iletmişti. Tabanın sesi olmuş, onlara değere vermişti. Lâkin bir değişen olmamıştı. Bu yüzden iki senelik sabır ve emek yeterliydi kulübe. Hiç yeniliği olmayan, bunda azim gösterilmeyen, hep aynı ama aynı şekilde önüne sunulan stand up komedisinin komiklik unsurlarından biri olmak, buna sabır göstermek bir yerden sonra canına tak etmişti artık. Akıp giden parayla dahi satın alınamayan zamandı. Eğlenceye de faydalı olmaya da net sınırlar çizilmeliydi. Stresini attığı, mutluluk veren eğlencelerinin sınırları -haklı olarak- haddini aşmışken, faydalı olmaya 'Aman.' denilmemeliydi. Bir sene boyunca stres atmak için birden fazla eğlence var ve bir tane de faydalı olmak adına konferans varsa o bir konferans ciddi olmalıydı. Baştan savma olmamalıydı.
Şimdi sırada kulübe ayırdığı zamanı, insanlara fayda sağlayacak başka bir işe ayırmak vardı. Belki de biraz geri çekilmek, yazmaktı en doğrusu. Bilemiyordu, henüz karar vermiş değildi.
Aklına içten içten kötü düşünceler gelse de onları bir kenara itmeyi başarabildi. "Denedim." dedi kendi kendine. "Denedim, tecrübe edindim, tecrübelerimi aktardım, faydalı olmak adına elimden ne geliyorsa en iyi şekilde yaptım. Ve en güzeli de faydalı olurken karşımdaki tecrübelere de değer verdim, gözlem yaparak kendime faydalı olan dersleri aldım. Ama mutsuz olmadım. Hani askerde iken gecenin üç, dördüne kadar soluksuz çalışır yine de mutlu olarak misafirhaneme giderdim ya. Arkadaşlarım şaşırır hem bu kadar çalışıp hem de nasıl mutlu oluyorsun derlerdi. Ne derdim ey gönlüm ne derdim; 'Yaptığım iş ülkeye birinci dereceden fayda sağlıyor. Ve ben buna sebep oluyorum. Neden mutlu olmayayım ki?' Bu yüzden ey kötü düşünceler, boşuna gelmeye çalışma aklıma, olduğu yerde dur ve sus, değer vermem onlara.
Üniversiteden çıkıp yaşadığı mahalleye girdiğinde biraz önce yaşadığı haksızlıkları silip attı kafasından. Evine doğru yürümeye devam ederken o saf çocukluğu geldi aklına. Sonra ailesini düşündü, yaşadıklarını, yaşamakta olduklarını. Nefes aldı derin, derin. Verdi sonra nefesini, oldu gönlü serin. "Sabır." dedi içinden, kendi kendine. "Sabır ey gönlüm, sabır."
Her hareketleriyle akrabalığa uzak olan akrabalarının yaşadığı aile apartmanında, babasının evinde kalıyordu Selim. Kura sonucu katıldığı ve şansının çok ama çok düşük olmasına rağmen piyasaya göre gayet uygun olan ödemesini yapmaya hak kazandığı evinin yapımı neredeyse bitmek üzereydi. Maruz kaldıklarını düşündüğünde, aklına geldiği her an ev çıktığı için kalbinden şükürler ve hamdler ediyordu. Her gün maruz kaldığı tuhaflıklara büyük bir sabırla sabretmeye devam ederken düşünmeyi de ihmal etmiyordu; gereksiz kıskançlıkları, bir insanın neden her gün aynı yıkım getiren eleştiriyi yapmaktan geri durmamasını, neden sürekli bunaltmaya yönelik sözlerini, neden elini cebine atmaktan korkmasını, neden zekâlarıyla dalga geçermişçesine bedavacı tavırlar sergilediklerini, neden bunu sürekli tekrar ettiklerini... Anlamıyordu Selim. Düşünüyordu ama psikolojik tez konusu olacak bu kişilere dair her şeye, hiçbir şekilde anlam veremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULA [KİTAP OLDU]
FantasyKanatlı denizatından üç başlı yılana kadar fantastik canavarları, hançerleriyle, pençesiyle, kılıcıyla ve altın yayıyla savaşan kahramanlardan, kurduyla savaşan kahramana kadar okuyacağınız fantastik bir macera... Yaşadığı ülkenin gerçekleriyle bir...