9.Bölüm

1.5K 130 29
                                    

Kış mevsimini seven. Soğuğa rağmen şu an evlerinde yağışlı havayı karşılayan okuyucular buralarda mı?

Evet klişe ama gerçek böylesi yağışlı havalarda evde olmak, pencereden yağan yağmuru, karı seyrederken battaniye altında hayaller kurup, mutlu hissetmek gerçekten çok güzel.

Sözü daha fazla uzatmayıp sizlere güzel çiftle baş başa bırakıyorum keyifli okumalar;

'Yapma böyle sultanım asma gül yüzünü' dedi Hikmet bey karısının güzel yüzünü okşayarak

'Napıyım Hikmet! oğlum hayatından verirken etrafa gülücükler mi saçayım!' dedi Emine hanım dükandaki gelinliklerde gözünü gezdirirken

'Hayatından vermek ne demek hatun!sanırsın oğlumuz evlenmedide ölümcül bir hastalığa yakalandı' dedi Hikmet bey karısının yüzünden elini çekip

'Allah korusun o ne biçim laf öyle!Gözümden sakındığım tek evladım; vicdan yapıp yıllardır istemediği kızla evlendi Hikmet..' dedi üzgün çıkan sesiyle hala kabullenemiyordu oğlunun yaptığı deliliği oysa ne çok istemişti yüreğine düşen sevdanı yavrusunun da yaşamasını. Olmamıştı. Oğlu sevmediği, istemediği bir kızla evlenmişti.
'Oğlumuzda sevdalansın, sevsin sevdiği kadar da sevilsin istemiştim hep Hikmet.. Böyle mi kuracaktı oğlumuz yuvasını..' dedi küskünce

Hikmet bey başını salladı karısının siteminin farkındaydı elbet. İç çekip karısının gözünün değdiği gelinliklere bakıp gülümsedi. Aklına bir hafta evvel oğlunun gizli gizli aldığı gelinlik geldi. Karısı farkında değildi lakin Hikmet bey görmüştü.

'Nereden biliyon oğlumuzun sevmediğini hatun! Herkes aynı ateşte yanıp, aynı sevdaya düşecek değil ya.. Sen istiyosun ki senin başına gelenin aynısını yaşasın bizim zıpkın' dedi Hikmet bey ardından karısının efsunlu gözlerine yılların eskitemediği bir sevda ile bakıp;

'Seni ilk gördüğümde dünyalar önüne serilmiş gibi burnun havadaydı,gamsızdın derdin tasan yoktu. Ben desen babamın ilmi anamın sevgiyle verdiği öğüt ile çıkmıştım yola. Gör artık gözümün nuru! Oğlanın evimize getirdiği garip kuşun yarası daha kabuk bağlamamış, öksüzlüğü kırmış kolunu kanadını,bizim zıpkın desen aklı daha düne kadar beş karış havadaydı. Daha yeni açıyor gözlerini. Nereden biliyosun bu iki yüreğin bir olup sevda ateşine düşmeyeceğini, nereden biliyosun nasiplerinin bir olmadığını..Hor görme Emine sultan garip kuşu, kendi hayal kırıklığının acısını evine sığınan garip kızdan çıkarıp, yanlız koyma' dedi Hikmet bey ardınndan karısının bir şey demesine fırsat vermeden karısını düşünceler deryasında bir başına koyup gitti.

Garip bir kuştu Selvi..

Babasının göçüp gittiği dünya aleminde ilk terk edilişini annesi tarafından yaşamış kırılmıştı kanatları. Devamında ise güzel olan herşeyini yitirmiş, yuvasız kalmıştı.

Uyku haram olmuştu evinde, kapısı çalar güçsüzlüğünü fırsat bilenler yine canına zeval verir diye.

O vakitler acı da olsa anlamıştı yuvası olmayacaktı.. Kimse istemezdi onun gibi bedeni de adı gibi kirli bir kadını.

O vakit acı bir bekleyiş başladı Sevil için ölümün gelip onu acıların derya olduğu dünyadan koparması için. O günde beklediği ölümün geldiğini düşünmüştü. Babadan kalma tüfeği doğrultuğunda ölümün geleni değilde onu bulacağını biliyordu. Tek bir kurşun vardı tüfekte o kurşun aslında kendisi içindi kendini koruyamayacağını anladığı o an vuracaktı kendisini.

Beklediğinin aksine ölüm yerine merhamet çaldı kapısını. Huşu içinde araladığı kapıdan süzülen şefkat oluk oluk aktı içine. İlkin bedenini kurtardı ölüm yatağından, daha sonra ruhuna işlediği çaresizlikten

MAVİYİ SEVEMEZSİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin