Gözlerimin içine bakıyor ciddi ve soğuk şekilde sanki yanındaki bir hiçmiş gibi onu önemsemiyor bile bana bakarken, ben ise yanindakine bakıyorum acı bir gülümseme ile müziğin sesini bile duyamıyorum ona bakarken, kendimi boşlukta hissediyorum...
Sonra birden herkes ayağı kalkıyor gülen yüzler coşkuyla dans ederken izlemeyi tercih ediyorum ama oturduğum masaya birisi yanaşıyor sessizce ve içinde bir dilim pasta bulunan tabağın yanına küçük bir not bırakıyor daha sonra hızla ayrılıp çıkışa ilerliyor.
Nota bakmadan ne yazdığını anlıyorum. Beni günahına eşlik etmem için davet ediyor. Aklım kesince inkaz ediyor "gitme gitme gitme!" ama dinleyemem işte notu alıyorum, okuyorum. Yavşça ayaklanıyorum, karşımda dans edeni görmezden gelmeye çalışıyor çıkışa ilerliyorum ben de.
Soğuk karanlık odanın kapısını iterken ve cebimden telefonun fenerini açıyorum. Kalbim o kadar hızlı atıyor ki yerinden çıkacağını düşünüp sıkıca göğsümün üzerine koyuyorum elimi.
Odanın içinde düz ilerliyorum aslında odadan çok bir depoya benziyor. Kalbim kadar karanlık, soğuk... ne kadar kötü...
Seslenecekken belimde hissettiğim ellerle irkilsemde kim olduğunu anlayıp hareketi bırakıyorum. Kendine çeviriyor beni.
"Jeonghan!" diyor fısıldıyor. Yüzü oldukça yakın sıcak nefesi yüzüme ısı yayıyor.
"Buraya kadar geliğimiz için özür dilerim." evet dilemelisin ama benden mi bilmiyorum belki de üste tek başına dans edenin ellerinden tutup af dilemelisin elbette benimle de beraber.
"Seung-Ben uzaklaşmak istiyorum." diyebiliyorum sadece başını sallıyor hızlıca o da.
"Evet, evet ben de istiyorum. Kaçalım!" diyor. Sanki daha önce denememişiz gibi... Sadece kafamı hayır anlamında sallamakla yetiniyorum. Beni anlamıyor... Ondan uzaklaşmak istediğimi anlamıyor!
"Yukarıdakini bugün kadar hiç düşünmedik. Tanrı aşkına sen gerçekten bir geleceğimiz olacağına inanıyor musun ki kaçalım diyorsun? Biz ona kötülük yapmak dışında baska hiçbir şey için yaşamıyoruz." hızla konuştuktan sonra derince nefes alıyorum. Aklım başıma yeni gelmiş gibi. Bunları onca zamandır söylemeyip eğleniyordum karşımdakiyle. Asla! Asla onun heves olduğunu söylemiyorum ama yukaridakini yani "ablamı"görmezden gelip kendi gizli aşkımızın keyfine bakıyorduk.
" Jeonghan" derince nefes alıyor. "Ben ve sen aşığız. Biz aşığız ve o, o asla benim sevdiğim olmadı. Ben ona asla dokunmadım bile! Seni sevdiğimi söylüyorum ve sen şimdi mi pişman olmuş geleceğimiz olmayacak diyorsun? Onu asla istemedim. Bunun zorla bir evlilik olduğunu bile bile bana kötülük diyemezsin. Ona yaptığımız kötülükse ailemin yaptığı ne? Bana iyilik değil bu kesinde." haklıydı. Her cümlesi, kelimsesi, harfi haklılık ile doluydu. Ailesi eşcinsel olduğunu öğrenip onu evlendirmek istemisti. elbette bir sevgilisi olduğunu da biliyorlardı ama asla ben olduğum söylemedi ailesine ve evlendirmek için ablamı önerdiler. Kabul etmedi ama ailem de ablam da bunu hoş karşıladı. Seungcheol ablamla defalarca konuşmuştu evlenmek istemediği hakkında fakat ablam da ondan hoşlanmıştı fırsat kaçmazdı...
"Seni seviyorum." diyor, parmakları tenimde geziniyor yavaş yavaş...
Beni sevmesi, önemsemesi daha da canımı yakıyor. Keşke hiç ne olduğunu bilmeselerdi diye geçiriyorum aklımdan.Bilmeseydiler bu hale gelir miydik, uçurumun dibinde konuşuyor olur muyduk?
Parmaklarıyla yanağımdaki yaşları silerken kendisinin de ağlamasını umurasmıyordu. Sadece beni düşünüyordu bu çok acıydı.
Günahkar dudaklar dudaklarıma uzanıyor ve basit, hafif öpücükler bırakmaya başlıyor. Bir yandan da tatlı, şeytani sözlerle ortamın havasını değistirmeye çalışıyor. Karşılık vermeden edemiyorum. Güzel dudaklarından alamıyorum kendimi.
"Seungcheol... senin olmak istiyorum." en sevdiği cümleyi kurarken yüzünde hissettiğim gülümsemeyi sunuyor bana karanlık odada.
"Senin olmak istiyorum." diye tekrarlıyor tekrar beni öpmeye başlamadan önce.
Ellerimden tutuyor sıkıca ve benden uzaklaştırıyor kırmız,zehirli dudaklarını.
"Notu hepsini okudun mu?" okumamıştım hayır anlamında kafa salladım.
"İki biletim var. Burdaki herkesten uzaklaşmak için iki biletim var. Lütfen bir kere bizi düşün ve kabul et bunu. Yukarıda bulunan hiçbir insan bizim aşkımızı anlayamaz Jeonghan, bizi biz olduğumuz için bile kabul etmeyen insanlara iyilik yapmak istemiyorum. Biliyorum ablanı... Onu üzmek istemiyorsun ama atlatır inan bana atlatır ama ben atlatamam evliliği, eğer istemezsen beni bu geceden sonra canlı ahh... Kaçalım lütfen." ellerimi sıkıca tutan aşkımın yalvarışlarını, isyanını dinliyorum.
Başını sallıyorum onaylarcasına hızla. Bize bu kötülüğü yapamazdım. Bir elimi bırakıp koşturmaya başlıyor. Yukarı çıkarken müziğin sesini duymuyoruz fark etmişlerdi bir şey olduğunu tabii ki. Hızlıca dışarı çıkıp arabasına biniyor yan koltuğa oturuyorum ve kocaman gülümsüyor. Büyük bir savaşın sonunda kazanmasını kutlamak için saçlarıma bir öpücük konduruyor. Ve sonra telefon bildirimlerinin sesi geliyor depoda olduğumuzdan bu bildirim rüzgarının sesini hiç duymamıştık. Cebinden çıkarıyor ve tamamen kapatıyor.
Başımı cama yaslıyor ve son defa Tanrıdan af diliyorum bizim için. Sonra gülümseyerek ona bakıyorum
"Seninim Seungcheol" diyorum ve dediğimi tekrarlıyor o da aynı şekilde.
"Seninim Jeonghan"
....
umarım güzel olmuştur. Bir yorumdan hareketle yazmam aklıma geldi
"jihan soft bir çift gibi ama jeongcheol sanki karanlık, yasak bir aşk gibi" buna benziyordu yorum ve gerçekten öyle görünüyor jeongcheolün kendine has havasına aşığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret love | jeongcheol ✓
Fanfictionaşkının gözlerinin önünde bitmesine izin vermezdi...(one shot)