Sabah Yeliz Hanımlar ayılıp kahvaltıya teşrif ettiler. Annem ve teyzem onda bir gariplikler olduğunu sezmişti. Ağzı kulaklarındaydı ve peynirini ağzına atıp çiğnerken bile aptal aptal gülümsüyordu. Annemler birbirlerine şöyle bir bakıp aynı anda çaylarını yudumladılar ve tabağa koydular. Ciddi bir konuşmanın alametleriydi bunlar.
"Yeliz, sende bir haller var güzelim. Anlat bakalım nedir bu mutluluğun kaynağı?"
Yeliz tabağındaki salamı evirip çeviriyor ve hala gülümsüyordu. Konuşulanları duymadı bile. Ayağımla alttan bacağına bir tekme atınca acıyla yüzünü buruşturdu ve nihayet dikkatini bize verdi.
"Efendim teyzeciğim?" Yüzündeki o saf ifadeyle bu kez annesine döndü. "Ne oldu ya?"
"Elinin körü oldu. Eyvahlar olsun, kim bu çocuk Yeliz?" Sibel teyzemin bunu anlaması için FBI ajanı falan olmasına gerek yoktu. Yeliz'in yüzünde resmen "ben aşığım" yazıyordu.
"Aşık bir kız çocuğuyla uğraşmak kadar zor bir şey yok." dedi anneme dönüp. Ben de annemin kolunu dürttüm. "Neyse ki senin böyle dertlerin yok anneciğim."
Annem bana umutsuz vakaymışım gibi baktı. "Keşke olsa."
"Ne?" deyip çatalımı bıraktım.
"Kızım senin için mi öldü, neden kimse heyecanlandırmıyor seni?"
"Anne etrafta eleman mı var Allah aşkına." Teyzem ve annem birbirlerine imalı bakışlar fırlattılar.
"Var mı yoksa? Ay ne oldu, beni görücüye mi çıkarıyorsunuz? Ben evet diyorum."
"Şuna bak hala işin dalgasında. Neyse, görürsün sen Miray Hanım..." Annem çayından son bir yudum alıp kalktı ve bir el işaretiyle teyzemi de çağırdı. Yeliz'e bir zeytin fırlatıp, "Bunlar var ya bizim 30 yıl sonraki halimiz." dedim ve kıkırdadım. Yeliz birden bana odaklanıp, "Miray." dedi.
"Korkuyorum." deyip geri çekilince masanın öteki tarafından bileğimi yakaladı.
"Benimki, bu gece harika bir yere gidelim ama mekanı sen seç, dedi. Ben de diyorum ki Rüzgar'ın çıktığı şu mekana gitsek. Bugün sahnesi var mıymış öğrensene."
"Yeliz, bu çocuk sana büyü falan mı yaptı? Fotoğrafı yok mu göstersene çok merak ettim."
Yeni gelinler gibi süzünüp arkasına yaslandı. "Fotoğraf çekinmeyi sevmiyor. Yakışıklı yüzü eskimesin diye herhalde. Hem, kim olduğunu bugün hepiniz öğreneceksiniz. Sürpriz." Göz kırpıp son lokmasını ağzına attı. "Ben yedim Allah artırsın sofrayı kuran kaldırsın." deyip o da masadan kalktı.
"Bu evin enayisi ben miyim?" Neyse, hazır elim değmişken dip bucak temizlik yapayım bari. Tam olarak moda girebilmek için başıma yazma bağladım. Bol eşofmanlarımı giyip şıbıldak terliklerimi ayağıma geçirdim. Aynada kendimi beğeniyle süzdüm.
"Temizlik avcısı mısın bee!" Bu muhteşem kombinimi tamamlamak için elime bir vileda aldım ve aynadan fotoğrafımı çekip Çınar'a gönderdim. Uzun bir random atıp benimle dalga geçtikten tam bir dakika sonra kapı çaldı. Aşağı inip kapıyı açtığımda karşımda Çınar'ı kahkahalar atarken buldum. Beni işaret edip karnını tuta tuta gülüyordu.
"Gerizekalı ne gülüyorsun-" Arkasından beliren Rüzgar da gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Rahat olun ya. Gül gül, tutma içinde. Valla bak." Çınar eve dalınca Rüzgar da arkasından girdi ve koltuğa yayılıp televizyonu açtılar. Ben hala kapının önünde dikiliyordum.
"Buyursanıza." Kapıyı kapattım.
"Hayırdır kardeşim ne bu rahatlık?" bakışı atınca Çınar da gayet normal bir şey yapıyormuş gibi, "Ne var? Sizin televizyon daha büyük." dedi ve DVD'ye bir film takıp yerine geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...