(Bora'nın Ağzından.)
Eğer Nefes Kıvanç'a karşılık verseydi ne olurdu? Aklımda bu soruyla ağaçların arasında sessizce yürüyordum. Bir elimle Nefes'in elini tutuyordum. Nefes ise Adayla konuşuyordu. Konu nasıl oldu da döndü bilmiyorum, birden kaşıma geldi. Ege diğer yanıma geçerek "Kaşına ne oldu senin?" dedi. Bir anda Yarkın da dahil herkes bana döndü. Herkes diyorum da Ada, Nefes falan yani. Kısık sesle "Kıvanç'ı biraz hırpalamış olabilirim." dedim. Bu sırada Nefes'in gözleri , neden söyledin? Dermiş gibiydi. "Ohohoho ciddi misin? Hepimizin yıllardır yapmak istediğini yaptın. Helal sana." Ege'nin dediği karşısında tepkilerini görmek için hepsinin yüzünde gözlerimi gezdirdim. Yarkın sırıtıp kafasını iki yana sallamıştı. Ada'nın yüzünde ise garip ve korkmuş bir ifade vardı. Nefes'i dürterek ona dönmesini sağladı. Fısıldayarak bir şeyler söyledi fakat bana yakın olmasına rağmen duyamadım. Evet genellikle kızlar beni birini yumruklarken görünce korkar çığlık atardı ama Nefes çok sakin kalıp beni dinlemişti. Onun farklı olduğunu zaten biliyordum. Önümüzdeki herkesin durmasıyla biz de durduk. Neredeyse iki saattir yürüyorduk zaten. Mine hoca büyük bir kayalığın üzerine çıktı. "Çocuklar , yorulduğunuza dair fısıltılar duyuyorum. On dakika dinlenmekten zarar gelmez. İleriden kampımıza döneceğiz zaten. Unutmayın her molamız bizim kampa gitmemizi geciktiriyor." Bazıları söylenerek ağaçların dibine oturdu biz ise tamamen kalabalıktan uzaklaşmış önümüze çıkan kayalıklara oturmuştuk.
Kıvanç'ın o pislik yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Zaten internetin dibindeki bana dair iğrenç bilgileri silemediğimiz de ayrı bir acınası durumdu. Şimdi ne olabilir falan diyeceksiniz. Size bunu anlatıp içimi rahatlatmayı o kadar çok isterdim ki... Ama bunu yapamam. Benden iğrenmenizi istemem. On dakikalık mola boyunca Ada ve Nefes durmadan konuşmuşlardı. Bu enerjiyi nasıl buluyorlardı anlamıyorum. Ege Yarkın'ın yanından kalkarak yanıma geçti. Yarkın sinirli bakışlarını bana döndürdü ardından bakışları Nefes'e döndü. Bundan rahatsız olsam da Nefes'in beni seçtiğini bildiğim için çok sorun etmedim. Ege bu sırada omzuyla hafiften beni iktirerek "Hiç susmuyorlar değil mi? " dedi. Kafamı evet anlamında sallayıp "Hiç." dedim. Sonra devam ettirdim. "Nasıl bu kadar enerjikler anlayamıyorum. Yoksa biz mi fazla yorgunuz? " Ege soruma şaşırmış olacak ki yüzü farklı bir ifade aldı. "Biz onların yanında pasif kalıyoruz." sesini biraz daha yükselterek "Bu ne dedikodu!" dedi ve bana gülümsedi. Gülerek karşılık verdikten sonra Nefes ve Ada'nın bize doğru döndüğünü gördüm. Ada ayağa kalkarak Ege'nin önüne geçti ve elini kalkması için uzattı. "Biraz ilgi gösterseniz bizde dedikodu yapmayız canım." Ege gülerek ayağa kalktı ve Ada'nın yanaklarını sıkıştırdı. "Sen ilgi mi istiyorsun şen." Bende ayağa kalkarak Nefes'e elimi uzattım. Elimden destek alarak ayağa kalktığında "Sen de mi ilgi istiyorsun?" diyerek omzuna kolumu attım. "Ben uyumak istiyorum." cevabına karşılık verecekken Yarkın araya girdi. "Eskisi gibi spor yapmıyorsun artık. Yorulursun Tabi." Merakla Nefes'e döndüm. "Dur tahmin edeyim. Voleybol mu?" Nefes gülerek başını iki yana salladı. "Basket ve dans." Ada önümüzden "Tabi benim arkadaşım öyle aşkokuşko kızlardan değil." diye seslendi." Hepimiz bu cümleye gülerek cevap verdik.
Yürüyüşe geri döndüğümüzde bugünü güzel bitirmek için dua ediyordum. Bir senedir yaşadığım sorunlar bana yetiyordu zaten. Ne vücudum ne de zihnim daha fazlasını kaldıramazdı artık. Ne kadar yorulduğumu belli etmemeye çalışsam da artık bunu saklamaktan da yorulmuştum. Uzun bir yürüyüşten sonra kampa geri döndüğümüzde ilk öğle yemeği yedik ardından herkes odalarına geçti. Tabi ki Nefes'i alıp kendi odama geçtim. O pislikle aynı yerde tutamazdım onu. Neden bilmiyorum Nefes'te bir gariplik vardı. Belki gerçekten uykusu olduğundandır. Her soruma kısa cevaplar verip duruyordu. Acaba Kıvanç olayı yüzünden miydi? Yatağımın üstünde Nefes'in başı omzumda benim başım onun başına hafif yaslı öylece duruyorduk. "Nefes." ilk sorumda cevap alamadım. "Nefes." kafamı hafifçe kaldırıp Nefes'e baktım. Uyumuştu. Uyumuş olması kafamdaki ona dair soruları yok etmişti. İçime su serpilirken kapı iki kez sertçe tıklatıldı. Nefes'in başını yastığa narince bıraktıktan sonra kapıyı açtım. Karşımda Kıvanç duruyordu. "Evet?" Kıvanç sırıtarak elindeki kartı bana verdi. "Bunu bir özür olarak düşün Bora. Akşam Nefes'i de al kayalıklara gel. Büyük parti var! Gözün parti görsün. Ah tabi barların arka sokağında adam döverken eğlenceyi kaçırmışsındır... Küçük suçlu. Unutma paranın bile silemeyeceği şeyler vardır. Görüşürüz!"
Ne diyordu bu ya! Sinirden deliye dönecektim. Telefonumu alıp hızla odadan çıktım. Ağaçların derinliklerine doğru ilerleyerek babamı aradım. "Bora?" Sinirliyken ağzımdan ne çıkacağı belli olmuyordu ve ben bunun önüne geçemiyordum. "Lanet olası adamların bir kaç haberi sildirmeyi becerememişler! Bu iki oluyor baba. İki oluyor! İki defa yüzüme vuruldu bilinçsizce yaptıklarım!" Babam şok geçirmiş olacak ki neredeyse bir dakika sessiz kaldı. "Cevap verecek misin? Hiçbirini bilerek yapmadığımı biliyorsun." Babam boğazını düzeltti. "Sakin ol. Halledeceğim. Sadece sakin ol ve sakın yanlış bir şey yapma. Lütfen Bora. Başkasına sinirlenip haksız yere yakınlarını üzme. Özellikle Nefes'i. Senin hakkında hiçbir şey bilmiyor ve bilirse biz biteriz." Ağzımdan yanlış bir şey çıkmaması için telefonu yüzüne kapattım. Bu olaylar başıma dert açmıştı ve daha fazlası olacağını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomantizmHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...