Nick boğazını temizleyerek "benden ne istiyorsun?" Sandra keskin bir gülümsemeyle "Seni hep bu yüzden sevdim Nick direk konuya giriyorsun." Sandra odada ilerleyerek geçitte ki gizli olan kolu çekerek başka bir odaya geçti. Geçtiği oda Nickin durduğu gizli sığınaktan daha büyük ve lüks bir şekilde tasarlanmıştı. Sandra odanın ortasında duran kadife koltuğa oturup Nicke döndü Sandranın arkasında ki gölgelerden iki tane iri yarı adam çıkıp Sandranın yanında durarak Hazır bekliyorlardı.
Nick Sandrayı süzdü. Ne kadar da iyi oynamıştı oyununu. Şuan karşısında eski Sandra değil de başkası var gibiydi. Dimdik duruşu, kendinden emin bakışları, konuşması... Nick hala bu durumun garipliği ve ani oluşunun şokunu atamamışken Sandranın "niye gelmiyorsun Nick seni yemem" demesiyle Nick keskin bir şekilde gülüp Sandraya doğru ilerledi. Şuan nasıl bir durumda olsa bile hayatta kalmalıydı ve kalbi Sandranın her konuşmasıyla hızlanıyordu. Sanırım Sandranın bu yeni imajı oldukça hoşuna gitmişti. Nick Sandranın önünde durup "şimdi ne yapmam gerekiyor. Diz mi çökmeliyim" Sandra keyifle kahkaha atıp "Reverans yeterli aslında ama illa istiyorsan dizde çökebilirsin." Nick gururla gülümseyip reverans yaptı. Ardından da "Nasıl öldü" diye sordu.
Sandranın yüzünde ki gülümseme anında silinirken ayağa kalktı ve Nickin etrafında yavaş hareketlerle dönerken konuştu. "Bir kadına istemediği bir şeyi yaptırmak cesarettir ama bir kadını güçsüz ve aptal yerine koymaksa tamamen aptallıktır. Asıl soruna gelirsek diri diri yanarak öldü. " Nick dikleşerek "öldürüldü " dediğinde Sandra bir anda durup Nickin omzundaki elini bastırarak Nickin kulağına doğru eğilip "çok zevkli bir işti. Yanarken ki çığlıkları ahh hala kulağımda. Sanki şömine de yanan odun gibiydi yanışı. Eşsiz ve göz alıcı bu yüzden görmeni çok isterdim ama göremediğine üzülme sakın. Sana küllerini bıraktım." Nick sertçe yutkunup Sandraya döndü. Sandra Nickin ona dönmesiyle burun buruna gelirken gülümsedi. "Umarım benden korkmuyorsundur Nick. Seninle dostluk kurmayı planlıyorum. Hem seninde benden alta kalır yok lakabını düşününce"
Nick kaşlarını kaldırıp Sandraya iyice döndü. Sandra Nickten biraz uzaklaşıp göz kontağını kesmeden "Jasperla yakın olan ortaklığını benle de devam ettirmeni istiyorum. " Nick dikleşerek "bu kadar mı dedi" Sandra az önce oturduğu koltuğa ilerleyerek "detaylar tabii ki olacaktır ama ana konumuz şuan bu" Nick Sandrayı takip ederek "şimdi ne olacak" Sandra biraz duraklayıp yanıtladı. "Benim taç giyme törenimde en önde oturarak beni destekleyeceksin. Neticede dostunu her zaman desteklersin öyle değil mi?" Nick kafasını ağır ağır salladı "pekala " diyerek Sandrayı kabul ettiğinde Sandra gülümseyerek " o zaman törenime hazırlanmalıyım. Senin için konuk odasını ayarlattım orada gösterişli kıyafetler de bulabilirsin. Sonuçta bu tören için çok bekledim gösterişli olması şart."
Sandra gizli sığınaktan çıkmış ve hazırlanmak için Sabrinayla buluşmuştu. Nick ise odada ki askerlerin yönlendirmesiyle konuk odasına gelmiş ve yüzlerce kıyafetin arasından seçim yapmaya çalışıyordu . Aklında ise Sandrayı ilk gördüğü an ve şuan ki anın karşılaştırmasını yapıyordu. Sandranın zeki olduğunu o zaman da fark etmişti ancak bu üst düzey bir şeydi. Hem Sandranın teklifini kabul etmeseydi ona ne olurdu onu bile kestiremiyordu. Sonuçta karşısında ki intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir kadındı.
Sandra giydiği tören elbisesinde çok asil ve güçlü duruyordu. Yani her zaman ki gibi. Sabrina gülümseyerek kraliçesine baktı. Ne çok şeyler atlatmışlardı birlikte. Sandra dikleşmiş ve Sabrinaya dönüp " sana bir hediye vereceğim" diyerek masasının üstünde ki belgeleri Sabrinaya uzatıp " Sana eski Jacartus krallığının eyaletinin söz hakkını veriyorum. Bu günden sonra düşessin. Artık emir almaktansa emir verebileceksin. " Sabrina şok olmuş bir şekilde belgeleri inceliyordu. "ama kraliçem bu çok büyük bir hediye, ben bunu nasıl kabul ederim" Sandra gülerek "bu belgeleri imzalayarak başlayabilirsin." Sabrina ağlayarak Sandraya sarıldı "çok ama çok teşekkür ederim. Sizin sayenizde hayatım hiç beklemediğim şekilde mükemmelleşti. Ben ben size çok şey borçluyum teşekkür ederim" Sandra Sabrinaya daha sıkı sarılıp "sana güveniyorum Sabrina. lütfen beni hayal kırıklığına uğratma" Sabrina Sandradan ayrılıp "asla kraliçem, bunu size asla yapmam. Emrinize amadeyim." Sandra gülümseyerek o zaman belgeleri imzala. Resmi bir şekilde düşes olarak benim taç giyme törenime katıl." Sabrina çocuk gibi sevinip yerinden zıplayarak "emredersiniz kraliçem " diyerek hazırlanmaya başladı. Sandra Sabrinanın hareketlerine tebessüm etti. İyi ki tanımışım seni güzel kızım diye düşünerek tebessümünü büyüttü.
Sandra hazırlanan Sabrinayla odadan çıkmış ve tören alanına doğru yönelmişti. Sabrina Sandradan müsaade isteyip düşeslerin alanına oturarak, kraliçesini beklemeye başladı. Yanlarına lord Joseph ve karısı leydi Helen oturduğunda. Sabrina lorda reverans yapıp yerine geri oturdu.
Kraliçesini kötüleyen bir kadına selam veremezdi ve de vermedi. Helen Sabrinaya küçük görerek "burası düşeslerin yeri biliyorsun değil mi" Sabrina kasılarak ona döndü " evet biliyorum leydi Helen. Doğru size kendimi tanıtamadım. Ben Jacartus eyaletinin düşesi Helen. Memnun oldum" diyerek önüne döndü. Helen şok olmuş bir şekilde kalakalırken Joseph "demek Sandra bu konuda ciddiymiş." Joseph Sabrinaya dönüp devam etti. "Sandra sana çok güveniyor. Umarım onu hayal kırıklığına uğratmazsın" Sabrina kendinden emin bir şekilde Josephe bakıp "Biliyorum lordum, kraliçemi asla hayal kırıklığına uğratmam bana canını ver dese düşünmem direk veririm." Sabrina Helene dönüp şaşkınlığını dile getirdi.
"Aslında bende şuan çok şaşkınım lordum. Hala evlisiniz" Joseph Helene göz ucuyla bakıp soruyu umursamadan Sabrinaya bakıp " elbiseniz üstünüze ne kadar yakışmış leydi Sabrina. Onu üstünüzden çıkartacak lord çok şanslı" Helen şok olmuş bir şekilde Josephe dönerken. Joseph Helene bakıp kulağına "hala seni sevdiğime mi inandın? Ben sadece Sandranın hatrına seni hala karım olarak tutuyorum, yoksa gözümde bir değerin kalmadı" Helenin gözleri dolarken, Sabrina ise kızarıp "maalesef öyle bir bey daha bulamadım lordum" dediğinde Joseph Helenden ayrılıp "en kısa sürede bulacağınıza eminim çünkü bu güzelliğiniz çok dikkat çekiyor." Sabrina gururla kabarıp "teşekkürler lordum. Sizin de yakışıklılığınız çok dikkat çekiyor. Özellikle haremde çok adınız geçiyor ." Joseph neşeyle kahkaha atarak "demek öyle, bir ara uğramalıyım o zaman"
Helen sessizce ağlıyordu. Gururunun nasıl parçalandığını ve küçük düşürüldüğünü iliklerine kadar hissediyordu. Bu bir kadın olarak onu oldukça derinden etkilerken, ablasına yaşattıklarından tekrar pişman olmuştu ama artık her şey için çok geçti.
Joseph aslında Heleni sevse de güvenemeyeceğinden, sevgisini soldurmaya çalışıyordu. Ablasına bunları yapan kendisine ne yapar diye düşünmeden edemiyordu çünkü. Sandrayı ne kadar sevse de Sandra tehlikeli bir kadındı ve Helende aynı aileden geliyordu. Bunu kafasında oldukça tartıyordu. Sandrayla ortak geçmişi vardı Josephin. Bu yüzden birbirlerine çok güvenirlerdi. Hatta zamanında Sandrayla evleneceğini düşünüyordu herkes. Joseph ve Sandra sadece birbirlerine güvenen yakın arkadaştılar. Sandra Helenle Josephin evlenmesine çok sevinmişti. O zamanlar kardeşine hala içinde tuttuğu bir sevgi vardı çünkü. Sonrasında her şey değişse de...
Sandra tören için alana çıktığında etrafta ki tüm lordlar ve leydiler tekrardan Sandranın o kusursuz ihtişamını görüyorlardı. Sandra kendinden emin bir şekilde papazın önüne geçip gösterişli tacın kafasına takılmasına izin verdi. Sandra Josephin biraz uzağında oturan Nickin gözlerine bakarak, tacını düzeltip dikleşerek "kraliçeniz olmaktan büyük gurur duyuyorum. Uzun bir süre yoktum ama artık tekrardan hak ettiğim yerdeyim." Sandra Nickten gözlerini çekip herkesin göz süzgecinden geçirerek. "sizlerle dostluk anlaşmalarımı yenilemekten zevk alacağım" diyerek kesin bir şekilde olacak olan şeyi dile getirdi.
Sonrasında ise Sandra halkı selamlamaya gitmişti. Halkı ve onu efsaneye dönüştüren insanların tezahüratiyle, gururla kabarıp tüm halkı selamlamıştı. Ah bu zamanı çok beklemişti ama değdiğini görüyordu. Halk Sandrayı çok özlediğini dile getirip Hoşgeldiniz Kraliçem sloganlarını havalarda uçuşturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZLER
Tarihi KurguGüçlü bir krallığın ilk kızı olup piyon olmak zordu, özellikle sevilmeyen ve genelde yem olarak kullanılıp ilk yenilen piyon olmak. Hayatım bir satranç oyunu gibiydi. Bazen şah mat olurken, bazen şah mat yapıyordum. Ne kadar fazla zafer kazanırsam...