Uyandığımda yatağımdaydım.Kolye ise boynumda tüm asaletiyle duruyordu.Elimi kolumu hiçbir yerimi hareket ettiremiyordum.Zorlukla yataktan kalkarak etrafa bakındım.
Bunların hepsi rüya mıydı? Yok artık.Halbuki çok gerçekçiydi.Gerçek olmasa bile böyle bir rüya neden görmüştüm ki? Gerçekse de şu lanet olası Aras ve Ayaz kimdi ve bu kolye nereden çıkmıştı?
Yataktan çıkıp banyoya girdim.Bu yaşadıklarım-Veya yaşamadıklarım- bana fazla gelmişti.Şu kadar insan arasında neden ben korku trenine kilitleniyorum veya trenden düşüyorum-Veya düşmüyorum.Uf her neyse-?
Melodiyi arayıp yanıma gelmesini istedim ama işi olduğunu söyledi.Anne ve babamda işteler.Ve yine yalnız kaldım.Oturup sevgilim-Tavan-ile konuşmaya başladım. "Bana ne oluyor böyle?" Birinin beni bu lanet rüyadan uyandırması gerekiyordu.Gördüğüm rüya-Yada değil-da Aras beni yakamdan tutmuştu.Koşarak aynanın karşısına geçtim.Tişörtümün yakası kırışmıştı ve biraz yırtık vardı.Tamam.Şimdi ben odama geldim kolye havalandı galiba tamamda benim tişörtün yakasına ne olmuştu?Ve ne ara bu kolye boynuma gelmişti?
Balkona çıktım yani bu kolyeyi ilk bulduğum yere.Nefes almam gerekiyordu ve odamın teras şeklindeki balkonunda yeterince ondan vardı.Evimizin arka bahçesini bir süre izledim ve sonra gözlerimi kapadım.Bu aydınlık beni mutlu ediyordu.Gözlerimi açtığımda bahçede anlık bir karaltı gördüm. "Kim var orada?" Ses gelmedi ama birkaç saniye sonra bahçedeki heykel büyük bir gürültüyle devrildi.Çığlık attım.
Azer birden içeri daldı.Gözlerimi pörtlettim.O hangi yüzle buraya gelirdi? Beni o karanlık tünelde bırakan oydu.Karanlık korkum olduğunu bildiği halde umursamamıştı.Kim söylemişti ki adresimi?İçimi ölümcül bir korku kaplarken "Ne işin var burada?" Bir anda şaşırdım çünkü Azer gelip bana sarılmıştı."Ne işin var burada demiştim?" "Seni özledim." Diye cevap verdi. "Umurumda değilsin." Hafifçe gülümsedi "Sana yakışıyor mu hiç böyle terslemek prenses? Ben senin için o kadar yol geldim." "Evimin adresini nereden aldın?!" "Zaten hep biliyordum desem inanır mısın?" "Psikopat" diye tısladım. "İlk olarak nereden öğrendin" "Sen doğduğundan beri biliyorum bebeğim" Bunu söyledikten sonra etrafta birkaç dakikalık bir sessizlik oldu.
Sessizliği bozan üstümüzden geçen insan gölgesiydi. "Boynundaki kolyeyi bana ver!" "Asla hem mal bulanındır" "Saçmalama! Çabucak şu lanet kolyeyi bana ver." Üstüme doğru geliyordu.O geldikçe bende arkaya doğru gidiyordum.Artık iyice balkon demirlerine yaklaşmıştım.Yaz rüzgarının tenimi delip geçtiğini hissedebiliyordum. "Benim dayımın oğlu polis.Seni ona şikayet edeceğim!" Bu dediğime kahkahalarla gülmeye başladı. " Beste,ikimizde senin dayının bir oğlu olmadığını biliyoruz."
Korkup bir adım daha geriye adım atmak istedim ki trendeki düşme hissini bir daha yaşadım.Ama bu gerçekti.Ben balkondan düşüyordum.Gözlerimi kapadım ve rüzgarın tenimi delip geçmesine izin verdim.Düştüğümde çimenleri hissedebiliyordum.Çimenler yeşil olur değil mi? O zaman benim düştüğüm çimenler neden siyahtı?
ARAKADAŞLAR OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK MUTLUYUZ.
VOTE SAYISI GERÇEKTEN AZ.LÜTFEN VOTE VERİN.
YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.
MULTİDE GÖLGE VAR .
SİZİ SEVİYORUZ :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Mystery / ThrillerYaşanmış olanlar kalır.Ya yaşayamadıklarımız? Her günü kopyalanmış gibi basit bir hayata sahip olan her zaman neşeli sadece arada bir ağlayıp susan mutlu bir kız. Kimin verdiği bilinmeyen kızın istediği zaman daha iyisine sahip olabileceği gümüş bir...