SON BÖLÜM : GERGİN SAATLER

1 1 0
                                    

— Şimdi sesini kes ve beni iyi dinle avukat. Ayrıca seninle konuşurken önüne bakmayı bırak da gözlerimin içine bak. Sana bunca zaman ağırlığınca parayı boşuna ödemedim. Eğer istediğim şey teselli olsaydı, buraya senin yerine bir falcı getirtirdim. Senin görevin beni avutmak değil, bana yardım etmek. Bir yolunu bul ve beni bu lanet yerden bir an önce çıkar. Ve mümkünse elini çabuk tut. Şunu da aklından çıkarma. Ben buradan çıkamadıktan sonra, yani burada kaldığım sürece sana ihtiyacım yok. Ve tabi ihtiyacım olmayan birisine de para verecek kadar ahmak değilim.

— Bay Şavel, hakkınızda güçlü kanıtlar var. Karınız başta olmak üzere, arkadaşınız Kimbel ve restoranda çalışan bulaşıkçının şahitliği ve sizin aleyhinize verilmiş ifadeleri mevcut. Yani bu iş sandığımız kadar kolay olmayacak.

— Kolay olmayacağını biliyorum, aksi halde senin gibi bir adamı hayatıma dâhil etmezdim ve bu işi sen olmadan hallederdim. Senin de görevin zor gibi görünen bu meseleyi kolaya indirgemek ve beni buradan bir an önce çıkartmak. Bunu sana daha kaç defa söylemem gerekecek ha. Bir yolunu bul, avukat. O pislik dışarıda gezerken ben ömrümü bu delikte geçirmeyeceğim. Duydun mu beni, avukat?

— Sadece karınızın ve arkadaşınızın ifadeleri olsa belki güçlü bir savunmayla bu işten yırtabilirdiniz. Aralarındaki ilişkiyi kanıtlar ve sizin kumpasa getirildiğinizi iddia edebilirdik. Fakat efendim, o bulaşıkçı. İşte o işi bozuyor.

— Birincisi, karım dediğin yosma artık benim karım falan değil. İkincisi, durup durup arkadaşınız demeyi kes. Çünkü o adi herif benim arkadaşım falan değil. Bulaşıkçıya gelince, onu satın al, avukat. Ne kadar gerekiyorsa ver ve satın al. Bunları artık ben mi sana öğreteceğim.

Avukat konuşmanın arasına girmek üzereyken, Şavel'in aklına yeni bir şey gelmiş gibi, konuşmasına devam etmesi üzerine susmuştu.

— Hatta o adama söyle, eğer suçu üzerine alır ve benim yerime hapiste yatarsa, yani o zehri suya kendisinin kattığını söylerse, onu ve ailesini ihya ederim. Ailesi lüks içinde yaşarken, kendisine de yüz yaşına kadar göremeyeceği hayatı, belki de hayal bile edemeyeceği bir hayatı hapishaneden çıkınca yaşayacağını söyle.

— Hahh.

Avukat, Şavel'in bu son sözleri üzerine bir anda kendisini tutamamış ve güler gibi olmuştu. Hızlıca kendisini toparlayıp, bu gülümsemeyi öksürmeye çevirmeye çalışmış fakat yüzündeki tebessümü gizleyememişti. Şavel'in ise kızgınlıktan neredeyse patlayacakmış gibi bir yüz ifadesi vardı. Avukatın bu hareketiyle, vücudundaki tüm kan bir anda beynine hücum etmişti ve bu kan, soluk yüzüne gözle fark edilebilir bir renk getirmişti. Şavel, ağzını açamadan, bu sefer avukat hızlı davranıp araya girmişti.

— Özür dilerim, efendim. Aslında benim de ilk olarak aklıma sizin az önce bahsettiğiniz bu formül geldi ve bunu denedim de. Üstü kapalı ona para teklif ettim. Fakat sorun şu ki, para vermeyi düşündüğümüz o bulaşıkçı şu an bir milyoner.

— Anlamadım.

— Müvekkilinin hapishanede paraya benden daha çok ihtiyacı olacak, istersen ben sana vereyim sen ona götür diyip, benimle dalga bile geçti. Verdiği ifadeyi hiçbir şekilde değiştirmeyeceğini, boşuna uğraşmamam gerektiğini söyledi.

— Nasıl yani? Bir milyoner hobi olsun diye bulaşıkçılık mı yapıyor?

— Sanırım, babasından miras kalmış, efendim.

— Beni ilgilendirmez, avukat. Git o adamı bul ve satın al. Herkesin bir fiyatı vardır, bu kişi milyoner olsa bile. Git ona söyle, gerekirse tüm servetimi ayaklarının önüne sermeye hazırım.

Körebe TalihHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin