Polyushka'nin odadan çıkmasını beklemek nasıl bir eziyet... Bu nasıl bir ceza ve ben bunu haketmek için ne yaptım?
Şu an burada bekliyor olmam saçmalık. Erza ve Gray ile birlikte lacrima karşısında olmalıyız aslında. Gelecek her habere özenle cevap vermeli onları yönlendirmeliyim. Çocuğumu bulmalıyım.
Hayır burada Polyushka 'dan gelecek haberi beklemek zorundayım.
Büyük bir aptallik ettim. Koca bir öküzlük... Ama Lucy'nin evladımızin yalnızca kendine ait olduğunu düşünmesinden bikmistim. 'ben onu karnımda taşıdım' 'bir daha çocuğum olmayacak' muhabbetinden kendine has bir drama haline getirmesinden...
O benim de çocuğum ve benim de başka bir evladım olmayacak... Başka örnekler vardır elbet kimseyi eleştirecek değilim lakin bir adam bir defa sever değil mi? Lucy'den başka birini öpmem mümkün mü ki bir başka bebeğim olsun... Ve canımdan can olabilmesi için illa karnımda mi taşımalıyım? Bir baba bir anne kadar sevemez mi?
Neler oldu anlatmam gerek sanırım. Ama nasıl başlayacağımi bilmiyorum. O korkunç sözlerimin ardından lucy bana vurmaya başladı. Özür dilemedim. Dilemem bir şeyi değiştirir miydi bilmiyorum. Kollarından tutup durdurmaya çalıştim. O ise nefesi kesilen kadar bağırdı, sonrasında çığlık çığlığa ağladı. Bayılana veya uyuyana kadar... Neye uğradığımi anlayamamıştım. Wendy yardım etti. Onu sakinlestirdi ve şimdi Polyushka ile birlikteler.
Kapının yavaşça açılan sesi beni yeniden ana döndürdü. Polyushka ve Wendy uzun uzun anlattılar yaşadığımız şeyin ne olduğunu.
Postportum depresyon... Ne dandik bir isim. Doğum sonrasi kadınlar iki farklı depresyon yaşarmış. Ya eşinden nefret eder dünyada sadece çocuğu ve kendisi varmış gibi hissedermis. Ya da çocuğunu sahiplenemez onu bir yabancı gibi görürmüş. Lucy ikisini birden yaşıyormuş. Hem dünyada yalnızca o ve evladımız varmis gibi hissediyor beni disliyormus hem de çocuğumuzu bir kez dahi kucağına alamadığı için onun varlığını kabullenmiyormus.
Ve evet o bu iki çelişkiyi aynı anda yaşarken ben de en denilmeyecek şeyi diyecek kadar şanslıymisim. Böylece durumun ne denli berbat olduğunu bir de benden duymuş.
Aman ne güzel...
Biliyor musunuz? Çok öfkeliyim. O kadar öfkeliyim ki... Sözlere nasıl dökerim bilmiyorum. Ben bebeğimi kaybettim. Nasıl bir ana dokuz ay içinde büyütmekle yükümlüyse ben de bir baba olarak ömrünün sonuna değin onu korumakla yükümlüydum. Daha hikayemiz başlayamadan başarısız oldum. Ben Salamender Natsu Dragneel... Başarısız oldum. Omzuma yük olmayan nice derdi çözdüm de kendi evladıma kalkan olmadım.. Ve kimse gelip sarılmadı bana. Kimse omzumu sıvazlamadı. Kimse acımı dindirmeye çalışmadı. Sanki biricik evladım yalnızca Lucy'e aitti. Yalnızca Lucy kaybetmişti. Yalnızca Lucy'nin üzülmeye hakkı vardı.
Daha ne kadar gommeliydim hislerimi? Erkek olmak bu demek miydi? Öylesine çok gizleniyor ki duygularımız bir gün orada olduğunu unutuyoruz. Benden beklenen bu mu gerçekten?
En azından sukretmemiz gereken bir şey varmış. Kanaması durmuş. Daha da devam etseymis bilinçli komaya almaları gerekebilirmis artık o her ne demekse...
Başımı salladım, teşekkür ettim.
"Bir şey daha..." Dedi Polyushka, koridorun öbür ucuna yönelmeden önce. "sütünü sağması gerek, bebek döndüğünde annesinin ilk aylardan sağdığı sütleri vereceğiz ona. Bu aylarda ki sütler altın gibi kıymetlidir Natsu. İlerideki gücünü bu zamandaki anne sütüne borçlu olacak." Elini omzuma koydu. "Bu konuda sana güveniyorum. Lucy'e ısrar et. Bir damla dahi israf olmasın. Bebeğin buna ihtiyacı var. Harika bir büyücü olacak. Daha doğar doğmaz bizi uğraştırdığı işlere bak. Babasına çekmiş demekki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara (Nalu Smut)
FanfictionLucy'in bir görev esnasında aldığı yara, büyük dertlere yol açacaktır. Çünkü bu aslında bir yara değil büyü çemberidir. Tamamen sahip amacli smut hikayedir.😈 bold romance, yetişkin içerik!!!!! 🔞