0.7

218 14 34
                                    

//Mami//

Bazen sadece düşünüp bir şeyi neden yaptığımızı sorgularız. Neden bunu yapıyorum ki veya gerçekten bunu yapmak istiyor muyum diye kendimize sorarız. Bu sorunun cevabı ruh halimize göre değişir. Bazen evettir bazen hayır.

Tercihlerimiz, seçimlerimiz hayatımızın gidişatını belirler. Bu yolda karar veririz neyin nasıl olacağına. Aynı şu an gibi. Şu an yaşadığım durum gibi.

Daha demin dedim ya bazı şeyleri gerçekten yapmak isteyip istemediğimizi kendimize sormamız gerekir. Cevap ise çoğunlukla evettir. Aynı benim için de cevabın şu an için evet olması gibi.

Ona yazdığım mesajlardan zevk alıyordum şuan. Beni nasıl görmezden gelirdi. O kimdi? Görmezden gelinmesi gereken, göz zevkimi bozan kişi oydu. Sonuçta kimse onun iğrenç yüzünü görmek zorunda değildi. Büyük bir hışımla ayağa kalkıp kapıdan çıkmak üzere olan çocuğa bağırdım.

"Lan amınakodumun tel yumağı sen kimsin de beni görmezden geliyorsun?!" diye seslenmem ile arkasını döndü ve,

"Orada mıydınız ki. Ben göz zevkimi bozan kişileri görmemeyi tercih ettiğim için sizi yok saydım sanırım. Üzgünüm. Tanışalım isterseniz." Dedi hafif sırıtarak.

Ve ben... Cevap vermek istedim. Gerçekten çok şey söylemek istedim. Hakaret etmek istedim ve benzeri bir sürü şey yapmak istedim ama kelimenin tam anlamıyla dondum kaldım.

Tek bir şey diyemedim. Ağzımı dahi açamadım. Burada benden bahsediyoruz. Mami'den. Muhammet Ali Bolatlı'dan. Okulda kimsenin karışmaya götü yemeyen benden ama ben öylece kalakaldım ve o yüzündeki sırıtış ile arkasını dönüp Ege'ye hadi diyerek sınıftan gitti.

Arkamdan gizlice gelen Yağız benim de dikkatimi dağıtacak ve benim ödümü kopartacak bir biçimde kahkaha atınca kendime geldim.

"Kanka... AĞZINA SIÇTI ÇOCUK" derken kahkaha atmayı sürdürüyordu. Yağız'ın abartmalarına çok şahit olmuştum ve bence bu en fazla olanıydı.

Beria arkamdan gelerek "İyi misin?" dedi omzuma vurarak "Geçecek geçecek..." demeye başlamıştı bile. Hadi ama Beria, Yağız'dan beklerdim de senden beklemezdim amınakoyayım.

Ardından Liyan da yanımıza gelerek Yağız'a "Kanka yardım etsene aşağı indirelim çocuğu çocuk iyi sapladı buna bu yürüyemez daha" diyince ben 2. bir şok yaşadım RESMEN BENİMLE DALGA GEÇİYOR ve gülmeyi sürdürüyorlardı.

Neyse dedim kendime ve benimle dalga geçen 'arkadaşlarıma' sinirle döndüm ve "Ne diyonuz be kimsenin kimseye sapladığı yok. Gelin inelim" demem ile dudaklarını birbirine bastıran ama 1 kilometre uzaktan kendilerini gülmemek için zor tuttukları belli olan 'arkadaşlarıma' Allah'tan beyin dileyerek yürümeye devam ettim.

Aşağı inmemle Ege'nin o piçi bizim masamıza oturttuğunu gördüm. Tekrarlıyorum "BİZİM" masamıza. Bizim. O çocuk biz değildi. Olamazdı da. Olmayacaktı da. Hızlı adımlarla masaya gittim.

"Ege, bu ne demek oluyo. Biz her yeni geleni masamıza mı oturtuyoruz!?" dedim sinirle. Ege hışımla bana döndü."Ben istedim oturdu benim fikirlerimin önemi yok mu Mami?" Dedi ve ekledi. "Gerçi bana hakaret eden birinden bunu da beklerim. Kalk Barkın gidelim. Kendimize oturacak başka masa da bulabiliriz."

new student / bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin