1. Bölüm

19 0 0
                                    

O gün, Kübra 14 yaşına girmişti. Bir ergen, ve her şeyden soğuyarak sadece telefonuna sığınan genç bir kız. Hiçbir şeyi umursamaz sanılan. Evet, şuanda bütün ebeveynler bu şekilde düşünür ve ona göre yargılar. Aslında gençlerin içindeki ışığı asla görmezler. Söyleyin bana. Bir ebeveyn, çocuğu ile 8 yaşına kadar asla ilgilenmemiş, fakat sonra çocuk ile ilgilenmeye, vakit geçirmeye başlamış. Bu size şuan normal gelebilir ama, birde çocuğun tarafından bakın... İçindeki anne sevdası, yalnızlık hissiyatı, okulda "Anne" kelimesi duyulunca çocuğun içindeki sessiz çığlıklar... Ve en önemlisi, sahte gülüşler... Ne kadar zor değil mi? İşte Kübra içinde durum aynen böyle. Annesi hep farklı şehirlere gidiyordu. Kübra ise bunu gidermek için farklı yöntemler buldu. Mesela K-Pop. En sevdiği grup ise BlackPink'ti. Hele Lisa'yı çok seviyordu. Odasında BTS, EXO, Stray Kids, İtzy, Twice, Red Velvet ve tabiiki (G)ı-dle posterleri vardı. Blackpink ise bütün duvarlarının yarısını kaplıyordu. Kübra'yı güldüren tek şey oydu. Fakat okulda değil güldüğü, çok minik bir tebessümünü görmek neredeyse imkansızdı. Neden mi? Okulda dışlanmalar, eve geldiğinde müziklere sarılmalar, kendini ifade edememek ve daha neler neler yüzünden...
O gün yaşadığı şoku atlatamamıştı. Artık kendini gerçekten işe yaramaz hissediyordu. Çünkü annesi o gün işe gitmemişti. Kübra buna şaşırmıştı çünkü annesi neredeyse 1 haftadır işe gitmiyordu. Dayanamayıp annesine sordu. Annesinin verdiği cevap karşısında dona kalmıştı. Annesi hamile olduğunu, ve kardeşinin 3 haftalık olduğunu söyledi. Kübra dayanamayıp patlamaya başladı. Adeta küplere binmişti. Annesi ona her zamanki gibi "Ergen" olduğu için yaptığını söylemişti. Tabii bu bir bahaneydi ve Kübra hesap sormakta haklıydı. Hemen odasına gitti ve sessizce ağlamaya başladı. Fakat annesinin onu güçsüz sanmasını istemediği için nefesini tutmaya çalışıyordu. Bunu yaparken hıçkırığı boğazında kalınca gelen o boğaz ağrısı adeta ona bir işkence gibi geliyordu. Biraz sakinleştikten sonra tuvalete gidip yüzünü yıkadı ama hala ağladığı belliydi. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Annesine görünmeden hızlıca odasına çekilmek istiyordu. Odasına gitmek için kapıyı açtığında annesinin bağırış seslerini duydu. Telefonda konuşuyordu. Kübra hızlıca kapının arkasından annesinin konuşmasını dinlemeye başladı. Babası ile kavga ediyorlardı ve Kübra'nın gözleri dolmaya başlamıştı. Koşarak odasına çekildi.
Kübra düşünmeye başladı. Annesi ile babası neden kavga etmişti? Annesinin gözlerinden belliydi çok öfkeli olduğu. Kübra o anları kafasından atmak için müzik dinlemeye başladı. Derken ona biri yazdı. Telefonun üstünde beliren bildirime bakınca çok sevindi. Çünkü ona yazan kişi Metin'di. Kübra Metin'e karşı bir şeyler besliyordu fakat bunu asla ona söyleyemedi. Çünkü reddedileceğinden çok korkuyordu. Ve eğer bunu yaparsa Metin onunla dalga geçebilirdi. Ama hayır, Metin bunu yapacak biri değildi. Kübra bunları kafasından uzaklaştırarak bildirimin üzerine tıkladı. Metin ona "Naber?" diye bir mesaj göndermişti. Kübra başta ne yazacağını bilemedi. Sonra "İyi diyelim iyi olsun..." dedi. Metin ona anında cevap verdi: "Ne oldu!? Sen iyi misin?" Kübra çok mutlu olmuştu. Okulda onu seven sadece Metin ve onun bazı arkadaşlarıydı. Kübra ona cevap verdi; "Annemle babam kavga ediyorlardı, çok korkuyorum. Annemin gözleri sanki bana zarar verecek gibiydi. Onu ilk defa böyle görüyorum..." dedi. Metin onu anlayan tek kişiydi. Elinden geldiği kadar Kübra'yı neşelendirmişti. Fakat Kübra zaten onun yanındayken moralı yükseliyordu lakin Metin bunu bilmiyordu.Acaba Metinde Kübra'dan hoşlanıyor muydu? Ama hayır, o sadece Kübra'yı arkadaşı olarak seviyordu. Ve sadece Kübra için endişelenmişti... Kübra müzik dinlemeye devam etti. Derken ona sınıfın en gıcık kızı Melisa yazdı. Mesajda "KÜBRA SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN!" yazıyordu. Kübra ona cevap vermek istemiyordu fakat bunu yaparsa olayı büyütmüş olacaktı. Bu yüzden sadece "Ne sanıyormuşum..?" yazdı ve sonra Melisa'yı engelledi. Bu şekilde cevap vermiş, ama olayı büyütmemiş olacaktı. yada olacağını sanıyordu...
Sonraki gün Kübra okula gitmek için kalktı. Hazırlandıktan sonra odasından çıktı. Her zamanki gibi annesi uyanmamıştı. Mecburen kendisi yemek hazırladı. Her zamanki gibi... Sonra okula gitmek için evden çıktı. Aklına Melisa geldi. Acaba okulda neler olacaktı? Aniden içine bir kurt düştü. Ama korkmuyordu. En fazla kavga edeceği için tutanak tutulurdu. Bunları kafasından uzaklaştırdı. Aklına K-Pop idollerini getirdi. Rose, Nayeon, Felix, V'i düşünüp kendini sakinleştirdi.  Çünkü sakinleşmezse, okulda büyük bir kavga çıkma ihtimali vardı. Kübra'nın sinirlenmesi demek, birine patlaması demekti. Derken okula geldi. Daha ilk adımını atar atmaz Melisa yanına geldi; "2. Teneffüs 1. Kattaki tuvalet." dedi. Apaçık bir tehditti bu. Kübra çantasından sakinleştirici haplarını aldı. Artık biraz da olsa sakinleşmişti. Derken zil çaldı. Kübra sınıfa girdi. Herkes ona tuhaf bir şekilde bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olmuştu Kübra. Sonra sınıfa Metin girdi ve eşyalarını yerleştirdikten sonra ilk iş Kübra'nın yanına gitmişti.
Herkes Metin ve Kübra'ya bakıyordu. Metin Kübra'ya dönüp; "Nasılsın, daha iyi misin?" diye sordu. Kübra ise utana sıkıla "E-evet..." diyebildi sadece. Metin tekrar sordu; "İyi misin Kübra?" dedi. Kübra'nın anksiyetesi vardı ve şuan herkesin içinde biriyle konuştuğu için utanmaya başlamıştı. Metin bunun farkındaydı. Fakat birşey demedi.Kübra'nın  aklına Melisa olayı geldi ve bunu Metin'e anlattı. Metin ise bunu kafasına takmaması gerektiğini, Melisa'nın evine gittiğinde telefonunu karıştırdığını söyledi. Kübra ise sadece kafasını salladı ve ona tuvalet olayından bahsetmedi. Zil çaldıktan sonra herkes yerlerine geçmiş, hocayı bekliyorlardı. Kübra ise biraz endişeliydi. Fakat her zamanki gibi Kübra kavgadan değil, yapacaklarından korkuyordu. Neden mi? Çünkü Kübra'ya engel olacak birşey yoktu.
Öğretmen sınıfa girmişti. Herkes ayağa kalktı. Kübra da dahil. Ders işlediler... işlediler... işlediler... Tabii Kübra'nın aklı başka yerlerdeydi. Mesela teneffüste 1. Kattaki tuvalette çıkacak olay. O kızlar yüzünden tutanak tutulmasını istemiyordu. Hele en sevdiği hocasından. Müdür yardımcısı Hakan hoca. Onun gözü önünde tutanak yemek... Ne kadar kötü bir durumdu bu? Bu düşünceyi kafasından savurdu. Her zamanki gibi içine attı. Ve en kötüsü, zil çaldı. Kübra'nın çok tuvaleti gelmişti fakat gidemedi. Öğrenciler için olan kullanılabilecek tek tuvalet 1. kattaki tuvaletti.  Diğerleri bozuktu. İlk 2 kat öğrenciler, diğer 2 kat ise öğretmenler içindi. İlk kattaki tuvalet akıtıyordu. Bu yüzden mecburen kendi katındaki tuvalete gidecekti.
Ama yapamadı. Zilin çalmasını bekledi. Öğretmenler zili de çalınca başkandan izin alıp tuvalete gitti.
Tuvalete gittiğinde Melisa ve diğer arkadaşları oradaydı. Kübra bunu görür görmez sınıfına koşmaya başladı. Aynı şekilde Melisa ve onun arkadaşları da onun peşinden gidiyordu. Tam Kübra'yı tutacakken Hakan hoca ile karşılaştılar. Kübra o kadar sevinmişti ki... Ama Melisa için durum böyle değildi. Kübra'nın kulağına; "Sen bittin" dedi. Kübra aldırış etmemeye çalıştı ve öğretmeni ile birlikte sınıfa girdi. Metin ona "Neredeydin?" dercesine bakıyordu. Kübra hiç birşey demedi. Zilin çalmasını bekledi. Ders işlemeye başladılar. Öğretmen her zamanki gibi Kübra'ya bir hikaye metni okutmak istiyordu. Ama Kübra korkuyordu. Dalga geçilmesinden, küçük düşmekten, arkadaşlarının gülmesinden korkuyordu. Okuyamadı. Ya okurken bir yeri karıştırsaydı? Ya yanlış satırı okuyarak devam etseydi? Bu çok kötü olurdu. Sadece okuyanlara imreniyordu. Onlarla dalga geçen kimse yoktu fakat diğer derslerde tek bir hareket ile herkes Kübra'ya; "Ya Kübra yeter şimarma!" gibi şeyler söylüyorlardı. Hele birde fiziksel özellikleriyle dalga geçmeleri... Hayır. Bunu yapamazdı. O metni Kübra asla okuyamayacaktı...
Zil çaldı. Herkes bahçeye, kantine, tuvalete gitti. Kübra ise sırasında oturdu. Yanına Metin geldi. Kübra başını döndü ve; "Tuvaletteydim" dedi. Metin bir şey demedi. Sadece sustular. Sınıftakileri izliyorlardı. Bazıları akıllı tahtayı açmış, bazıları sınıfta koşarak oyun oynuyor, bazıları ise hiç birşey yapmadan sadece oturup sohbet ediyorlardı. Zil çaldı ve herkes yerlerine oturdu. Kübra defterine korece bazı kelimeler yazmaya çalışıyordu. 오늘 저녁에 집에 와서 같이. Bunun anlamı neydi? Rastgele kelimeler onun korece biliyor olması demek değildi. Kübra ne kadar çalışsa bile korece öğrenememişti. Özel ders bile almak istemişti ama annesi ona sadece her zamanki gibi "Ergen" cevabını verecekti. Aslında 12 yaşındayken bir defa sormuştu fakat annesi ona "Büyüdüğünde hiçbir işine yaramayacak. Önce ingilizce öğren!" demişti. Bu o zamanlar Kübra'yı çok üzmüştü. Ama şuanda bu önemseyeceği son şey olabilirdi. Sırasına kafasını koydu ve sadece okulun bitmesini bekledi...

AnlaşılmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin