"Tamam bebeğim, geçti güzel kızım." Yeliz, annesinin kucağında salya sümük ağlıyordu. Çünkü Onur kendisinden tek bir mesajla ayrılmıştı.
"Bari arasaydı!" deyip hıçkırıklara boğuldu.
Ona bir peçete daha uzatırken, "Tek sorun bu mu gerçekten?" dedim.
Annem bana delici bakışlar fırlatırken şüpheli gözlerle ona baktım. Kafasıyla Yeliz'i işaret edip cık cıkladı.
"Yok artık anne, 'bak, kız ne güzel aşk acısı çekiyor' demeyeceksin heralde?"
Böyle deyince annem boğazını temizleyip bakışlarını başka yöne çevirdi. Galiba bu kadın beni gerçekten evlendirmeye çalışıyordu. Göz devirip Yeliz'e peçete uzatmaya devam ettim.
O sırada Çınar'ın annesi Sevim Teyze eve tüm enerjisiyle dalıp ellerini birkaç kere çırptı.
"Haydi toparlanın, gidiyoruz!"
"Nereye Sevim Teyze?"
"Duydum ki bu evde birileri mutsuzmuş." Yeliz'e baktı. "Bazıları da sıkılıyormuş." Bu kez bakışları bana kaydı. "Soru sormayın ve yanınıza en güzel kıyaferlerinizi alıp uzun bir yolculuğa kendinizi hazırlayın.
Annem ve teyzem bu duruma pek de şaşırmış görünmüyorlardı. Belli ki önceden aralarında böyle bir konuşma geçmişti. Annemin ağzını aradığımda tam olarak ne yapacağımızı kendisinin de bilmediğine yemin etti.
Hepimiz Sevim Teyze'nin dediği gibi hazırlanıp aşağı indiğimizde kapının önünde ağzımız açık kalakaldık. Çünkü karşımızda iki tane devasa karavan duruyordu.
Yeliz hâlâ akmakta olan gözyaşlarıyla gülümseyip karavanlardan birine daldı ve en güzel yatağı kaptı.
Çınar Yeliz'in yanaklarının simsiyah olduğunu görünce gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Güya suya dayanıklıydı. Bu rimeli acilen çöpe atmalıyız." deyip ben de karavana girdim. Sanki doğduğumdan beri bu anı bekliyormuşum gibi eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Ta ki Sevim Teyze gelip beni durdurana kadar.
"Miraycığım, canım sen diğer karavanda annen ve Rüzgar'la birlikte kalacaksın. Her şey ayarlandı o yüzden sadece keyif almaya bakın, gerisini bize bırakın. Haydi bakalım, herkes yerleşsin. Yarım saat içinde yola çıkıyoruz!"
Ben ne olduğunu anlamadan annem eşyalarımı kucağıma tutuşturup beni kolumdan tutarak diğer karavana götürdü.
Her karavana birer erkek düşmeliymiş çünkü onlar arabayı kullanacaklarmış. Üstelik bizi korurlarmış. Hadi ordan, ben Yelizleri Çınar'dan bin kat daha iyi koruyabilirdim. Fakat yine de bir şey söylemedim ve küçük ama yumuşacık yatağa uzanıp gözlerimi kapattım.
"Bilinmeyen bir yere, ucu açık bir yolculuk. İşte buna hayat derim! Acaba mangal da yapar mıyız?"
"Yine acıktın galiba?" Rüzgar sol omzuyla kapıya yaslanıp kollarını bağlamış, benimle alay edercesine gülüyordu.
Sesli düşünmeyi acilen bırakmalıydım.
Hemen yatakta doğrulup bağdaş kurdum.
"Yapmaz mıyız?"
Rüzgar bakışlarını benden ayırmadan dışarı doğru bağırdı. "Anne! Akşama mangal var. Uygun bir yerde durup gerekli malzemeleri alalım."
Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı.
"İşte bu be! Yanık et yiyeceğim."
"Seni evde beslemiyorlar mı?"
"Dünyaya yemek yemek için gelmediysen başka ne için gelmiş olabilirsin ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaz Rüyası
ChickLitBence insan senin de dediğin gibi, bir ruha aşık olmalı. Normal hayatımda gördüğüm yüzlerce insana rağmen ben, hiç tanımadığım, hiç bilmediğim; ama düşüncelerine ve hislerine hakim olduğum biri hakkında düşünmeyi daha çok seviyorum. Zihnimin seninle...