30 temmuz 2007
Elimdeki bıçak bana çok ağır geliyordu belki de üstündeki pis kandandı.annemin yerde cansın bedenini görünce bıçak elimden düşük zeminde tiz bir ses çıkardı. Bıçaktaki kan gerçek babam olmayan ama yıllarca öyle sandığım adama aitti.anneme yıllarca eziyet etmiş ve sonunda annemi öldürmüştü eve geldiğimde annemi kanlar içinde ve o adamı elinde silahla görünce şurumu yitirmiştim.o an elime ilk geçen şeyle o daha anlamadan kalbinden bıçaklamıştım.gözlerim ağlamaktan ağrımaya başlamıştı.annem bu sonu haketmemişti.benim için her zaman herşeyi yapabilecek tek varlığımdı.yere çöktüğümde bir tarafta annem diğer tarafta o şerefsiz adam vardı.kapı çalıyordu uzun bir süredir ama ben yeni duymaya başlıyordum.hiçbir tepki vermeden öylece anneme bakıyordum.kapı kırılınca kafamı kaldırmak istedim ama hareket edemedim." Çok geç kaldık" dedi içeri giren adamlardan biri.anneme doğru eğildiğinde yerdeki bıçağı aldım ve hemen yanına gittim."yaklaşma uzaklaş anneme dokunma annemi rahat bırak" dedim adama bıçağı doğrultarak diğer adamlardan biri elimdeki bıçağı çekince avucunun içinde küçük bir kesik oluştu."sakin ol annene zarar vermeyiz."dedi ve annemin nabzını baktı.bundan sonra herşey çok ani gelişti anneme bir mezar yapacağını ve bu babam olduğunu sandığım adamı yok edeceğini söyledi.beni bir arabaya bindirip mesken dediği yere getirilmişlerdi.nerden bilebilirdim bu meskenin benim dönüm noktam olacağını...
✯✯✯✯✯✯Odamda oturmuş yine eğitim sonrası dinleniyordum.ama bu eğitim diğerlerine göre daha zordu.buraya ilk geldiğimde daha zor şeyler olmuştu ama bu hepsinden daha zordu belki de son eğitim olduğu içindi.artık görevlere çıkıp katları gezebilicektim.burası sekiz katlı bir ev gibi duran fakat her katında en az on oda olan bir yerdi.buraya geleli dört yıl olmuştu.benimle beraber dört kişi daha getirilmiş fakat onlarla farklı katlarda olduğumuz için hiçbir zaman görememiştim.buranın kuraları katıydı ama zamanla alışmıştım.katında yaşamayan birini görmen yasaktı.her kata ise sana eğitim veren yaşça büyük olan kişilerdi.odam benim evimdi.oturmaktan sıkılıp mutfağa doğru ilerledim mutfakla salonum birleşikti.masaya oturup cam duvardan manzarayı izlemeye başladım.cebimden sigaramı çıkarıp yaktım ve dudaklarıma götürüp derin bir nefes çektim.kapımın açılma sesini duyunca umursamadım çünkü kapımı benden izinsiz sadece benimle ilgilenen eğitmenim yani bulut bakıyordu . Boyu benden yirmi cm uzun yani 1.90'dı.gayet kaslı bir yapıya sahipti."dinlenmen lazım"dedi karşıma oturup yüzümü ona dönmedim."bana ne yapacağımı söylememen konusunda anlaşmıştık sanmıştım."dedim sigaram'dan bir nefes daha alarak "iki gün sonra katları gezebileceksin."dedi yüzümü ona döndüm ve mavi gözleriyle karşılaştım.ama tepki vermedim bu hareketimle devam etti " bazen beraber göreve çıkacaksın ama şuan daha çok erken"dedi.biten sigaramı kapının önünde duran çöp kovasına atım."iyi atış"dedi gülerek"üç gün molasız bana bu saçma şeye çalıştırdın."dedim göz devirerek"haksızlık yapıyorsun bana arada Su molası veriyordun"dedi daha fazla sinirimi bozarak"başka bişi kalmadıysa dedim mutfak kapısını göstererek "bazen eğitmenin olduğumu unutuyorsun"dedi sinirlenerek bu hoşuma gitmişti.kalkıp gitti.yatak odama geldim ve üstümdekilerden kurtulup duşa girdim.bir saat küvete sıcak suyun içinde kaldım.mayışmaya başlayınca çıkıp havluyla kurulandım.üstüme esorfman takımı geçirirken omuzumda ki mavi morpho kelebeğine takıldı gözlerim elim yavaşça üstüne gitti.aklıma buraya ilk getirildiğim zamanlar geldi.buraya beni soğuk Kanlı ve hissiz oluğum için getirdiklerini söylediler.bu dövme ise yaşam beklentisi en düşük kelebek olduğu için yapılmıştı ve herkes bana umut demek yerine morfo diyordu artık gerçek ismimi ben bile yanlız kalmayana kadar hatırlamıyorum.saçlarımı kurutum.banyodan çıkıp yatağıma uzandım ama uyuyamadım her zaman olduğu gibi aklım sürekli bu anlamsız yaptığım şeylerdeydi.ne gibi görevler verileceğini bile bilmeden bu saçma yerde dört yıl eğitim görmüştüm.gelişmiştim hemde fazlasıyla.gözlerim ağrıdığı halde sabaha kadar uyumamış ve boş tavana bakıp hayatımı sorgulamıştım.günes doğduğu için odayı aydınlatmıştı.yataktan kalkıp mutfağa girdim kendime biraz atıştırmalık şeyler hazırlayıp yedim daha sonra üç tane çikolatalı süt alıp salona geçtim.salonum ortasında siyah büyük koltuk sağında ve solunda ise küçük iki koltuk vardı.hemen karşısında televizyon vardı.kemdimi büyük koltuğa atıp televizyondan belgesel açtım ve sütümü içerek izlemeye başladım.aslan ağzında avını acımasız bir şekilde yerken ağzındaki hayvan çırpınıyordu. bi müddet sonra çırpınmayı bıraktı ve aslan kısa bir sürede yok denecek kadar az kalan kemiklerini bırakıp gitti.sütlerim bitince sigaramı çıkarıp yaptım ve televizyonu kapatım.yrn büyük gündü katları gezmek ve şu benle gelen daha cinsiyetleri dahi bilmediğim insanları görücektim.bulutun bazen ağzından kaçırdığı kelimelere bakılırsa onlarda benim gibi eğitimlerden geçiriyormuş.canım boş boş oturmaktan sıkıldığım için odamdan çıktım.benim olduğum kat 5 katı benle beraber on kişi vardı.bulutun odası benim odamın yanındaydı zaten onun odasından başka kimsenin odasına pek gitmezdim.kapı ikinci çalışımda açıldı.siyah saçları dağınıktı."günaydın"dedim içeri girmek için müsade almadan evi benimkine göre daha büyüktü ve daha renkliydi.calışma masasının önündeki tekli koltuğa oturdum."sanada günaydın"dedi masanın diğer tarafına oturmak yerine karşıma oturdu."evet sebebi ziyaretini neye borçluyum?"dedi şakayla karışık meraka yenilerek "hiç keyfim istedi geldim hem senin terasın var benim yok onun için geldim."dedim aslında gelirken teras aklımda bile yoktu şuan onu geçiştirmek için söylemiştim."yine karşında eğitmenin olduğunu unutun"dedi."her zaman aynı cümle aynı Tavır bende istemem senle konuşmak ama elden gelen bu yarından sonra zaten artık gelmem buraya "dedim soğuk bakışlarımı gözlerine dikerek "sen bilirsin senin hayatın senin kararın"dedi gayet sakin bir şekilde" keşke dört yıl öncede aynı fikirde olsaydın tıktınız beni bu saçma sapan kuraları olan yere yaşamaya çalışıyorum keşke hapse girseydim.hiç olmasa birkaç insan görürdüm cezamı yer çıkardım."dedim sert bir şeklide ama asla yüzümde bir kıpırdama olmadan derin bir nefes alıp bakışlarını kaçırdı.daha fazla dayanamayarak odadan çıktım odama girip kapıyı örtüp arkasına oturdum ve ağlamaya başladım.kendime bile söylemeye korktuğum şeyleri insanlara hırsız bir şekilde anlatmak beni çok yoruyordu.içimde çok birikmiş şey vardı gözyaşlarım birbirinden ayrılmamak için hızla birbirlerini takip ediyorlardı.sonunda kendime gelip ayağa kalktım ve odama gidip üstümdeki elbiseleri yırtarcasına çıkardım.üstüme şort ve geniş bir üst geçirdim.yatağa girip boğazıma kadar yorganı çektim ve ağrıyan gözlerime daha fazla eziyet etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUK TUTMAYAN YARALAR
Ficção AdolescenteDerin yaraların iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardır ama zaman olmayınca yaralar kapanmaz.Bazen zamanın olsa bile yaraların o kadar derin olur ki kabul tutmaz benim yaralarım çok derindi.kabuk tutması imkansız bir olay olmuştu bunu dile getirmesem...