Bölüm 24: Neler Oluyor?

17 8 54
                                    

Çınar karnını tutup kahkahalar atarken Yeliz ayağının dibinde duran plastik kafaya dehşetle bakıyordu. Zavallı kızın elleri ne kadar titriyorsa vücudu da o kadar kaskatı kesilmişti. Çınar gülmekten nefessiz kalınca yere düştü ve kahkahalarına yuvarlanarak devam etti.

"Öfke yükleniyor..." dedim Rüzgar'ın arkasından çıkmadan.

Birkaç saniye sonra Yeliz, en fena korku filmlerinde bile göremeyeceğiniz bir atiklikle başını yerde yatan Çınar'a çevirdi. Şimdi acımamız gereken kişi Çınar'dı. Gözleri kapalı olduğu için Yeliz'in kıpkırmızı gözlerini ve yumruk yaptığı ellerini göremiyordu. Az sonra başına geleceklerden habersiz gülüp duruyordu. Yeliz savaş narasını atıp avının üzerine atladı ve Çınar'ın hazin sonu böylelikle gelmiş oldu.

"Ölüm saati 01:42. Ölüm nedeni: Yeliz'in gazabı. Onun cezasını Yeliz verir, bizim burada bir işimiz yok." Rüzgar'ın sırtına iki kere tap tap diye vurup içeri geçtim. Arkadan, "Kardeşimin sırf bir şaka uğruna bu kadar zahmet verdiğine inanamıyorum." dediğini duydum.

Odama geçip kapıyı kapattıktan sonra arkama yaslanıp derin bir oh çektim. İçten içe korkmuştum ama korku yerini rahatlamaya bıraktığında bile kaçan uykum bir türlü geri gelmedi. Sanırım o gece için gerilim kotamı doldurmuş, sabaha kadar sürecek bir uykusuzluğun pençesine düşmüştüm. Bu yüzden sevgili Romeo'ma yazmaya karar verdim. Tabii ki anında cevap geldi.

Yalnız ve ıssız gecelerde size eşlik edecek bir anoniminiz varsa çok şanslıydınız. Bu kişi yalnızca telefonun içinde olsa bile.

Pixie: Ne zaman burada olacağımı biliyor gibi ben girdiğim an sen de giriyorsun. Bu bir tesadüf mü yoksa benden başka konuştuğun birileri daha mı var?

Romeo_07: Senden başkasına yazıyorsam kırılsın parmaklarım, senden başkasını söyülüyorsa kopsun dilim. Bu kalbi al, sök; sensiz bir hiçim Juliet.

Pixie: Abartma tamam.

Romeo_07: Senin için o kadar replik uydurdum, insan biraz etkilenmiş gibi yapar.

Pixie: O kadar etkilendim ki şu an yazan ben değilim. Mutluluktan akan gözyaşlarım klavyeye damlıyor.

Romeo_07: Vay be Pixie! Aramıza uzaylıları sokmuştun, şimdi de ben değil gözyaşlarım yazıyor diyorsun. Ben tam olarak kiminle konuşuyorum acaba şu an?

Pixie: Juliet'inizin ta kendisiyle, sevgili Romeo.

Romeo_07: Sen, Juliet, gecemi aydınlatan güneş; gökyüzüne baktığımda ciğerime dolan yıldızlarsın. Seninle konuşmak, dünyanın tüm yükü altındayken kuş kadar hafiflemek gibi. Ne zaman burada olacağını hissetmek, seninle konuşma arzumun kuvvetinden doğan bir yetenek. Tanrı tarafından bana bahşedilen bu hediye ile, güzel Juliet, siz ne zaman isterseniz sadık kulunuz Romeo hizmetinizdedir.

Pixie: Juliet'in seni ham yapsın mı?

Evet, yine saçma sapan fakat gülümsemekten yanaklarımı ağrıtan mesajların ardından sabahın ilk ışıklarıyla uykuya daldım. Elbette Romeo da. Çünkü ben ne zaman uyursam o da o zaman uyuyor, ben ne zaman konuşmak istesem orada oluyordu. Güzel cümleleriyle ruhumu esir alan bu adam olmadan hayatımın eskisi gibi olmayacağının farkındaydım ve daha önce de dediğim gibi, bu beni fazlasıyla korkutuyordu. Çünkü birine bağlandığınız zaman onsuz yaşayamayacakmış gibi hissedersiniz ve o gittiğinde bir süre gerçekten nefes alamazsınız. Fakat şimdi geleceği düşünerek anı kaçırırsam ilerde daha çok pişman olacağımı biliyordum. O yüzden, hayatımda ilk defa, güzel duyguların tüm bedenimi ve ruhumu ele geçirmesine izin verdim.

Ertesi gün kısa yolculuklarla, Çınar ve Yeliz'in atışmalarıyla ve plajda güneşlenmekle geçti. Dün gecenin intikamı olarak Yeliz, Çınar güneşlenirken üzerine bikini üstü attı ve bu acımasızlığı yaparken gözünü bile kırpmadı. Çınar uyandığında ilk iltifat benden geldi.

"Benden iyi yanmışsın Çınar. Dikkat et harcarlar seni."

Kız dün depresyondan çıkmak için o kadar uğraşırken onu acımasızca korkutup ağlattığı için bu cezayı sonuna kadar hak ettiğini düşünüyordum. Rüzgar da tüm gün Çınar'la dalga geçmekten geri kalmadı. O da gün geçtikçe bize benzemeye başlıyor ve gerçek manada eğlenmeyi öğreniyordu.

Gece çöküp yıldızlar gezegeni taçlandırdığında Yeliz ve ben bir ağacın dibine çökmüş dertleşiyorduk. Ona anonimden bahsetmemiştim ama konuştuğum biri olduğunu söylemek zorundaydım çünkü bu sır içinde tutamayacağım kadar büyüktü. Çünkü o birilerine olan duygularını heyecanla anlatırken ben susup kalmak istemiyordum. İçimde bir yerlerde, sevimli Juliet, o aşık kız, bağırıp duruyordu. Romeo'ya olan aşıkımı haykırmam için.

"Sana her ilgi gösteren insana aynı şekilde karşılık vermek zorunda değilsin. Artık doğru insanı beklemenin zamanı gelmedi mi sence de?" Yeliz'in bu sözlerime alınmayacağını biliyordum çünkü o hiçbir zaman alıngan ve şımarık bir kız olmamıştı. Onun hakkında en sevdiğim şey de buydu; eleştiriye açık olması.

Başını öne eğip yanağından süzülen bir damla gözyaşını elinin tersiyle sildi.

"Bilmiyorum Miray. Bu seferki gerçek gibiydi. Bana dokunuşu, bakışı... Ellerimi tuttuğunda sıcacıktı. O kadar güzel hissettim ki. O kadar..." Kelimeler boğazında düğümlendi. Bir de gerçekleri bilse ne kadar üzülürdü diye düşünmeden edemedim. İçim içimi yiyordu. İşin aslını söylememekle Yeliz'e ihanet mi ediyordum? Yoksa bu, onun iyiliği için en doğru olan mıydı? Artık neyin doğru olduğunu bilmiyordum. Tek istediğim artık Yeliz'in bu pisliği unutup tekrar mutlu olmasıydı. Ancak evren benimle aynı fikirde değildi. Çünkü aklımdan bunlar geçerken Yeliz'in telefonu çaldı. Ekranda Onur yazısını görünce içimden küfür ettim. Yeliz gözlerine inanamadı. Hafifçe öksürüp saçlarını düzeltti sonra bir an bile tereddüt etmeden telefonu açtı.

Hala onu aramasını bekliyordu ve işte, aramıştı.

"Alo? Onur? Sesin gelmiyor. Alo?" Ayağa kalkıp telefonu yukarı tuttu. Ağacın etrafında gezinmeye başladı. "Onur orada mısın?"

"Miray, galiba burada çekmiyor." Hala telefonda umutsuzca Onur'a sesleniyor ve benden gittikçe uzaklaşıyordu.

"Yeliz, bekle!" Arkasından koştum ama karanlıkta kaybolmuştu. Ona seslenerek etrafı ararken bir el beni şiddetle kendine çekti ve içimi dehşet verici bir huzursuzluk kapladı. Ne olduğunu anlamadan vücudum gevşedi ve günlerdir uykuya hasret kalmışım gibi göz kapaklarım ağırlaştı. Kulaklarım, son duyduğum sözcükleri anlamlandıramayacak kadar tıkanmıştı ama birinin adımı söylediğini anlayabiliyordum. Birkaç saniye sonra her yer karardı ve son hissettiğim şey birinin beni kucaklayıp götürdüğüydü.

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin