Bölüm 25: Psikopat

32 8 74
                                    

Boğuk, iğrenç bir havanın yüzüme çarpmasıyla gözlerimi açtım. Anında içine toz doldu ve gözlerim biber gazı yemiş gibi yaşarmaya başladı. Konuşmak istedim fakat ağzımdaki kocaman bez buna engel oldu. El ve ayak bileklerim acıyor, başım inanılmaz sızlıyordu. Gözlerimi zorlukla tekrar açınca etrafıma bakındım. İlerde, sol tarafta, arkası dönük duran biri vardı. Sarı saçlarından kim olduğunu anlamıştım. Olduğum yerde tepinirken bağırmaya çalıştım fakat çıkan ses boğazımdan gelen boğuk seslerden ibaretti. Yine de kendimi duyurmayı başarmıştım.

Çaresiz çırpınışlarıma kulak verip hızlıca arkasını dönen Onur'un elleri titriyor, yüzü şekilden şekle giriyordu. Önce gülümseyip önümde diz çöktü, sonra dudakları titredi ve ağlamaklı oldu.

Gözlerimi kocaman açıp ağzıma işaret ettim. Şu bezi bir an önce almazsa bileklerim kopacak olsa bile o ipten kurtulup onu boğazlayacaktım. Sanırım niyetimi mimiklerimle yeterince ifade etmiştim, çünkü anında bezi ağzımdan çekip benden birkaç adım uzaklaştı. Yere tükürüp kafamı hızlıca ona çevirdim. O an gözlerimden alev çıkıyor olmalıydı. Nefesimi ayarlamak bu tozlu ve rutubetli havada oldukça güçtü, bu yüzden konuşmaya başlamadan önce birkaç kere öksürdüm.

"Neden?" dedim doğrudan gözlerine bakıp. Bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra tekrar gülümsedi ve gözlerini kapattı. Bu çocuk cidden delirmişti. Sesimi yükseltip yeniden sordum.

"Onur, neden?!"

"Öğreneceksin, Miray. Beni dinleyene kadar buradayız. Beni dinleyeceksin. Ben-"

"Hayır yani kaçırıyorsun anladık, getire getire buraya mı getirdin?" Şaşkınlıktan ağzı kocaman açıldı.

"Ağzını kapat da toz girmesin. Boğulursun, cidden diyorum. Bu ne Allah aşkına? Başka yer mi bulamadın götürecek?" Aval aval yüzüme bakıyordu. Çınar'la yediğimiz tüm dondurmaların üzerine yemin ederim ki o an ellerim bağlı olmasaydı suratının tam ortasına sert bir yumruk yerdi.

"Dua et ellerim bağlı, yoksa-"

"Yoksa ne?" Birden çok yaklaştı. Şimdi korkutucu gözlerle bana bakıyordu. Avantajlı durumda olan kişinin Onur olduğunu ikimiz de biliyorduk. Fakat bu, onu patron yapmazdı. Ona kontrolün kendisinde olduğuna inandırıp zihnine girmeli ve onu yönetmeliydim. O an kafamda ampuller yandı. Huyuna değil, suyuna gidecektim.

Mağrur bir ifadeyle bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Yoksa ellerimi yüzünde gezdirmeme sen bile engel olamazdın..." Bunu sert bir şekilde yapacağımı bilmesine gerek yoktu. Bakışlarımı ona çevirip gülümseyince, biraz yalandan biraz da boğazımdaki tozlardan dolayı öksürmeye başladım.

"Onur... Beni buradan çıkarır mısın lütfen? Benim..." Oyunculuğumu abartmam gerekiyordu bu yüzden ciğerlerim sökülecekmiş gibi yapmaya karar verdim. Tabii bir de küçük bir yalan uydurursam buradan çıkmam daha kolay olabilirdi. O yüzden ona astımım olduğunu söyledim. Yüzünde öyle bir ifade belirdi ki, size tarifini yapmam çok güç. Panik, korku, hayal kırıklığı, pişmanlık... Hepsi bir aradaydı. Bir an başını ellerinin arasına aldı ve ayağa kalkıp benden uzaklaştı. Sonra tekrar önümde diz çöküp oturduğum sandalyede dizlerime kapandı.

"Ben... Ben bunu nasıl bilemem? Senin hakkında bilmediğim hiçbir şey yoktu. Nasıl olur? Ben tam bir aptalım..."

Ha şunu bileydin.

Ayağa kalkıp ellerimi çözmeye yeltendi. Fakat sonra hareketleri yavaşladı ve şüpheli gözlerle bana baktı.

"Bana yalan söylemezsin, değil mi Miray?"

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin