6

635 103 43
                                    

Tighnari defalarca çaldırdığı telefonu çaldırırken parmaklarıyla masada ritim tutuyordu. En sonunda telefon açıldığında derince bir nefes verdi. "Sonunda! Kaveh, acilen bana Cyno'nun adresinin vermen gerekiyor." Telefonun öteki ucundaki Kaveh ne olduğunu anlayamamıştı. "Bir sorun mu var Tighnari? Saat 12'yi geçti." 

"Haitham anlatır. Sen bana adresi ver. Bekliyorum." deyip telefonu kapatmıştı. Çok geçmeden de titreyen telefonu adresin geldiğini haber vermişti ona. Tighnari yalnızca anahtarını ve telefonunu alıp evden ayrıldı. Arabasına binip Kaveh'in attığı konuma doğru sürmeye başladı. Bir yandan da ne demesi gerektiğini ölçüyordu kafasında. Cyno'yu kırmak istememişti asla. Zaten tanıştıkları anca 1 hafta olmuştu.

Konumdaki adrese vardığında hızlı hızlı arabadan indi ve kapının önüne gelince durdu. İki katlı evin alt kattaki pencerelerinden sızan ışık Cyno'nun henüz uyumadığını işaret ediyordu. Tighnari onu uyumadan yakalayabildiği için şükretti ve kapıyı çalmadan önce derin bir nefes alıp verdi. Sonrasında da iki kere kapıya vurdu. Belki Collei uyumuştur diye zile basmak istemedi. Biraz sonra kapı açılmış kan çanağına dönmüş gözleri ve bitkin bakışlarıyla karşılamıştı Cyno kendisini. Tighnari'yi görür görmez sertleşen çehresi Tighnari'nin içinde bir yerlerde bir şey koparmıştı. Aklında kurduğu cümlelerden birini söylemeye çalıştı. Ama olmuyordu. Bir türlü dili dönmüyordu işte. "Niye geldin? Beni rahat bırakman için ağır bir şeyler mi işitmen gerekiyor?" Tighnari zar zor bir kaç cümleyle yalnızca "Üzgünüm Cyno. Cidden... Beni yanlış anladın!" Cyno gözlerini devirdi. Hafif sinirli bir tınıda konuştu. "Sorun benim ne anladığım değil Tighnari. Collei konuşulan her şeyi duymuş! Cidden öğrenip öğrenmemen umurumda değildi. Hiç bir şey diyemedim ben o çocuğa. Aklınıza hiç mi gelmedi cidden? Yarın da aynı şeyler soracak ve ben yine susup kalacağım. Benden nefret edecek. Bunun ne demek olduğunu anlayabiliyor musun sen?" Tighnari bir şey diyemedi. Cyno da titreyen sesiyle ekledi. "Ne olursun biraz empati kurmaya çalış. Benim Collei'den başka kimsem yok, onun da benden başka kimsesi yok. Şimdi de sen ve Haitham'ın sorumsuzluğu yüzünden... Her neyse bir şey demeyeceğim. Sadece git." 

Cyno kapıyı kapatacağı esnada Tighnari eliyle durdurmuştu onu. "Ben her şeyi düzelteceğim Cyno. Gerçekten, sadece izin ver!" Cyno iliklerine kadar titrediğini hissediyordu sinirden. O anda kendini tutamadı ve uzun zamandır koruduğu sakinliğini bir kenara bırakıp sesini hiç yükseltmediği kadar yükseltti. "Nasıl düzelteceksin? Beni tanımıyorsun bile! Bir yolunu bulup düzeltsen de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Siktir olup git hayatımdan Tighnari!" Tighnari'nin boğazı düğümlenmişti. Ne diyebilirdi ki? Cyno tamamen haklıydı. 

"Baba? Niye bağrıyorsun? Tighnari niye burada?" Merdivenlerin başında görünen Collei uykulu gözleriyle ikisine bakıyordu. Cyno bu sefer kapıyı kapatıp Tİghnari'yi dışarıda bırakmıştı. Tighnari yalnızca içerden gelen konuşmaları dinlemekle yetinmişti. Cyno da gidip kızının önünde dizlerinin üzerine çökmüştü daha rahat konuşmak için.

"Niye ağlıyorsun baba?" Cyno burukça gülümsedi. "Ağlamıyorum tatlım. Seni uyandırdığım için üzgünüm. Hadi git yat sen." sesinden belliydi ağladığı. "Ama ağlıyorsun." Cyno bir şey diyemedi. Collei onu iyi hissettirmek için sarılıp sırtını patpatladığında Cyno da sıkıca sarıldı. Yüzünü kızının omzuna gömdü ve kendini tutamayıp hıçıkırıklara boğularak ağlamaya başladı. Cyno hayatında ilk defa bu  kadar çaresiz hissetmişti. Asıl onun kendisine sığınması gerekirken 7 yaşındaki kızının omzunda ağladı öylece. Lanet okudu kendine, Amelda'ya ve yaptığı tüm hatalara.

***

Ertesi gün Cyno kendini iyi hissetmediği için işten izin almıştı. Sabah Collei henüz iyileşemediği için o da  okula gitmemişti. Baba-kız uzun bir adan sonra yaptıkları baş başa kahvaltıda eğlenmeye çalışıyordu. Ama ikisi de durgundu dün yaşananlar yüzünden. Collei babasının bir şey demeyeceğini anladığında oldukça merak ettiği bir şeyi sordu babasına. "Beni annemle tanıştıracak mısın?" Cyno tabağında eşelediği garnütürlerden başını kaldırdı ve Collei'e baktı. Ama yapabileceği tek şey buydu. Bir şey demeden başını tekrar tabağına çevirdi. Collei "Onunla tanışmak istiyorum." dediğinde Cyno kendini cevap vermeye zorladı. "Bak Collei, seni şu an annenle tanıştıramam. Nedenini de büyüyünce öğreneceksin. Büyüdüğün zaman yine de anneni görmek istersen tanıştıracağım. Ama şu an olmaz, tamam mı?" Collei kafası karşmış bir şekilde Cyno'ya bakmaya devam etti. "Şimdi tanıştırsan olmaz mı?" Cyno yorgun gözleriyle gülümseyip Collei'i reddettiğinde küçük kız ikna olmamış bakışlarıyla yemeğine devam etmişti. Collei babasına çekmişti; zeki olduğu kadar inatçıydı da, ne olduğunu öğrenmeden bu işin ucunu bırakacak değildi.

-

mal tighnari sicicam agzina 

searching for a mom | cynonariHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin