Hızla Geçen Bir Hafta

13 1 0
                                    

Olanlardan sonra ilk iki gün Efe dışında kimseyle konuşmamış ve bir süre yatakhaneden dışarıya çıkmamıştım. Zaten sonrasında çıkmamın nedeni konferans salonunda toplanmamız gerekmesindendi. Sadece birkaç parça kıyafetimiz vardı; Pijama, Kalın ve İnce takımlar. Kalın takımı giyip Efe'yle birlikte konferans salonuna indim. Bulunduğum yer bir yetimhaneydi ama biz daha çok buraya '' Acı Kafesi'' diyoruz. Burada sadece aynı yaşta olduğum kişiler var. 5 katlı ve 600 kişinin rahat sığabileceği kadar büyük bahçeli bir yetimhane. Bahçede daha çok bizi geliştirecek aletler var. Mesela yukarı doğru çıkan parkur bölümü ve koşu pisti. Bahçenin yaklaşık çeyreği kadar bir kısım kapalı. Elemeler orada yapılıyor. Yetimhanenin içine bakacak olursak ilk katta konferans salonu, Öğretmenlerin ve Müdürün kaldığı odalar bir de kafeterya yer alıyor. 2. katta eğitim gördüğümüz sınıflar, 3. katta yemekhane ve 4. katta yatakhaneler bulunuyor. 5. kata çıkmamız yasak olduğu için orada ne olduğunu bilmiyorum.

Herkes merakla konferans salonuna toplanmıştı. Kısa bir süre sonra Charles mikrofona yaklaştı konuşmaya başladı:

'' Bugün burada bulunduğunuz 4. gün. Tahmin ediyorum ki çoğunuz buranın nasıl bir yer olduğunu anlamışsınızdır. Burada normal eğitimler sadece gerekli derecede, onun dışında yoğun olarak fiziksel yetenekleriniz geliştirilmektedir. Buraya sizi küçük bir bilgilendirme için topladım. Bu yapının 5. katı hakkında. Her hafta Elemeler gerçekleştiriliyor. Bir ay sonunda her elemede ilk üçe girmeyi başaran kişiler 5. kattaki iki kişilik odalarda kalacaklar. odalar daha sıcak, rahat, ve büyük olacak. kiminle kalacağınızı seçebileceksiniz. odaların içinde odaya özel tuvalet ve balkon bulunacak. Balkonlara istendiğinde çadır ve ya teleskop getirilebilecek. ilk elemede dereceye girenler: Bora, Zeynep ve Kerem. Eğer diğer 3 elemede de dereceye girerlerse ayrı odaya çıkabilecekler.''

Konuşmayı dikkatle dinlemiştim. Dereceye girenler hiç biri bizim sınıfımızdan değildi. Bugün cumartesi olduğundan fiziksel sporlar dışında ders yapılmayacaktı. İlk günkü çığlıklar hala beynimin içinde yankılanıyordu. Tam yatakhaneye doğru çıkacakken Efe kolumdan tuttu.

'' 2 gündür hiç dışarı çıkmadın. Böyle yapmaya devam edersen kendini geliştiremezsin. Hem en iyilerden olup ayrı odaya çıksak güzel olmaz mı. Yatakhaneler çok kalabalık ve inan bana rahat uyuyamıyorum. ''

Efe'yi haklı buluyorum. Ancak o günden sonra tüm enerjimi kaybetmiş gibiydim. Dışarı çıkmanın iyi geleceğini düşünerek birlikte bahçeye çıktık. Dışarıda kimse yoktu. Havalar soğumuştu ve fiziksel sporlar bile içeride yapılmaya başlamıştı.

'' Soğuğa karşı da kendimizi geliştirmeliyiz''

'' Evet. Madem kimse yok, bunu fırsat bilip koşu pistinde biraz kendimizi geliştirelim.''

Efe başını evet anlamında salladı. Beraber piste gittik. Yarış yapmak için çizgiye geçtik ve koşmaya başladık. Uzun zaman sonra tekrardan koşmak ve temiz hava almak iyi gelmişti. Efe'yle neredeyse aynı hızdaydık. Pencereden dışarıyı izlerken diğerleri bu kadar hızlı koşamıyordu. İkimizde buradaki kişilerden esneklik bakımından çok daha öndeydik. Ama her ne kadar çevik ve hızlı da olsak güç bakımından o kadar gelişmemiştik. Buradaki bazı çocuklar üzerimize bassa bizi ezebilecek kadar iriydi. İleride ipler vardı. İplere tutundum ve kollarımı güçlendirmek için ipe tırmanmaya başladım.

Gece 10 da herkes yatmak zorundaydı. Pijamalarımı giydim ve Yatağıma yattım. Ben en üst yatakta yatıyordum. Altımda Efe ve onun altında Burak yatıyordu. Burak ile yatağımda otururken bana selam vermesiyle tanışmıştık.

İlk gün hala aklımdan çıkmıyordu. Uyumaya çalışıyor ama düşünmekten bir türlü uyuyamıyordum. Yatağımdan kolumu uzatıp saate baktım. Çoktan 23.00 olmuştu. Başımın ağrımaya başladığını hissettim. Önemli olmadığını düşünerek uyumaya çalıştım. Ama baş ağrım ilerleyen saatlerde daha da arttı. Öğretmenin yanına gitmeye karar verdim. Yatağımdan sessizce kalktım ve yatakhaneden dışarı çıktım. Ne bir ışık ne de bir ses vardı. Zaten korkunç olan ev bu haliyle daha da korkutucu duruyordu. Yavaşça merdivenlerden indim. hala uyumamış birkaç aşçı ve görevli vardı. Beni görmemeleri için eğildim ve nefesimi tuttum. Bir kat daha aşağı indim. Bu katta kimse yoktu. Bir kat daha indim ve öğretmenimizin kaldığı odanın kapısının önünde durdum. Derin nefes aldım ve kapıya vurdum. Açan kimse olmamıştı. Biraz daha sert vurdum ama yine açan kimse olmadı. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Çok derin uyuduğunu düşünerek yatakhaneye geri dönmeye karar verdim ve merdivenlere doğru geri döndüm. Tam basamaklara ilk adımımı atmıştım ki arkadan bir ses geldi.

''Dur bakalım. Gecenin bu saatinde ne yapıyorsun? Çoktan uyumuş olman gerekiyordu. ''

Sesin Charles 'a ait olduğunu anlamıştım. İstemsizce nefesim hızlandı. Korkuyla arkamı döndüğümde Charles'ı ve arkasında öğretmenimi gördüm. Yanıt beklediklerini fark edince panikle bir şeyler söylemeye çalıştım.

''Şey, ben. ''

Öğretmenim korktuğumu anlamış olmalı ki yanıma gelmişti. Elimden tuttu.

''Eğer gelmenin nedeni normalse korkmana gerek yok Can. Söyle, neden geldin?''

Öğretmenimin sesini duymak biraz da olsa rahatlatmıştı. Hiç ailemi tanımamıştım ve onu annem olarak görüyordum.

''Başım çok ağrıyordu bu yüzden uyuyamadım. Bende sizin yanınıza gelmiştim ama sizi odanızda bulamayınca geri dönüyordum.''

Gülümsedi. Kızmamışa benziyordu. Odasına gitti ve bana bir şurup içirdi.

''Endişelenme, baş ağrın birazdan geçer. Şimdi uyumalısın.''

Teşekkür edip merdivenlerden yukarı çıktım. Charles bana gülümsüyordu. onun gülümsediğini ilk defa görmüştüm. Sessizce yatakhaneye geri döndüm ve yatağıma yattım. Baş ağrım geçmişti ve rahatlıkla gözlerimi kapadım.

İntikamın Yapamayacağı Şey YokturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin