Kafamın içindeki ağrıyı hissettim. Gözlerimi tam olarak aralayamıyordum sadece neler yaşadığımı düşünüyordum. Beni hapseden adam yani Burak çocukluk arkadaşım ve sonrasında da öğretmenim olup çıkmıştı. O beni çok iyi biliyordu fakat ben onu okula gelen yeni öğretmen olarak biliyordum. Başka da bildiğim bir şey yoktu.
Beni kaçırmıştı ve ben de ondan kaçmıştım. Hatta kaçarken telefonunu da almıştım. Tabi o telefon benim inanmadığım, görmek istemediğim gerçekleri görmemi de sağlamıştı. Bu gerçekler beni kendimden geçirmişti. Terk edilmiş o evin ortasında bayılıvermiştim.Daha sonrasında hafif hafif gözlerimi araladım. İçinde bulunduğum yeri sadece bir defa görmüş olmama rağmen hatırlamıştım. Kaçırıldığım köşkteydim fakat bu sefer hapsedilmemiştim.
Başımı kaldırdığımda Burak' ı yanıbaşımda gördüm. Çok kısa bir süre sonra gözgöze geldik ve bana bakıp gülümsemeye başladı.
"Kısa süreli bir baygınlık geçirdin ama ne olur ne olmaz doktorları çağırdım. Bir sıkıntı olmadığını, stresten yorgun düşüp bayıldığını söylediler. Bir de vitamin iğnesi vurdular." dedi.
Hiçbir şey olmamış gibi olanları anlatması canımı sıkmıştı fakat sonra kaçmak için başına vurduğum an aklıma geldi ve merak edip konuşmaya başladım.
"Başın nasıl? Doktorlar sana da baktı mı?"
Sanane be Marina. Adam seni kaçırdı!
"Elin ağırmış onu anlamış oldum." dedi gülerek. Sonra devam etti:
"Merak etme, iyiyim."
"Beni nasıl buldun? "
"Telefonum sendeydi. Kaçarken almışsın ya hani! Konumdan bulmak kolay oldu."
Haklıydı. Ondan tamamen kaçmak isterken böyle bir aptallık yapmak hiç olmamıştı.
"Haklıymışsın." dedim derin bir iç çekerek.
"Ne konuda? "
"Üvey babam..." dedim ama devam edemedim. Edemezdim. Öz babamdan ayırmadığım adamın bana bu kötülüğü yaptığını söyleyemezdim.
"Anlıyorum."
"Anlayamazsın Burak! İçinde bulunduğum durum ne kadar iğrenç anlayamazsın. İlk baş da sana çok kızdım beni kaçırdığın için. Beni ailemden ayırdı diye düşündüm. Yuvamdan ayırdığın için nefret ettim senden. Şimdi anlıyorum ki benim bir yuvam bile yokmuş. Bunun ne demek olduğunu anlayamazsın işte."
"Marina..." dedi elini omzuma koyarken. "İçinde bulunduğun durum çok kötü aynı zamanda çok korkunç. Bunun farkındayım ama güçlü durman lazım." Bir an için elinin omzumda olmasını doğru bulmadım ve kendimi yana çektim. Sonra devam ettim:
"Güçlü durmak çok zor. Kimle yanyana durup bu zorluklarla başa çıkacağım bilmiyorum. Bir tek annem var bana destek çıkabilecek ama o da üstüne kalan miras yüzünden bir adamın yalanlarının himayesi altında. Bana inanacağı, beni korumaya çalışacağı bile meçhul. O adamla yaşadığı şeyi aşk zannediyor. Beni gözü görür mü ki?"
"Görecek biri vardır elbet."
"Kim Burak?" dedim. Sonra bana bakışlarından yüz tane farklı anlam çıkardım. Başımı önüme eğdim.
"Marina." dedi tekrardan. Bu sefer hiç sesimi çıkartmadan ona baktım. O ise devam etti:
"İntikam almak istemez misin?"
"İntikam mı?"
"İntikam Marina. Sana yapılanların intikamı. İstemezsen anlarım fakat eğer istersen yanında olurum ve seni görmek için elimden geleni yaparım."
Ona baktım, sonra tekrar önüme döndüm. Teklifini düşündüm. Zaten eğer sessiz kalırsam o adamın yalanları altında ezilecektim. Daha da kötüsü ölecektim! En doğrusu teklifini kabul etmekti.
Başımı tekrar kaldırdım ama bu sefer daha dik bir şekilde.
"Tamam." dedim çok net bir sesle. Burak yüzüme baktı. Şaşkındı.
"Oyunsa oyun, intikamsa intikam."
Burak güldü. Ben de güldüm. Artık her şey daha netti.Marina onay vermişti. Artık tek taraflı açılmış bu savaş çift taraflı olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marina'nın Uyanışı
Teen FictionZengin bir aileden gelen, adeta bir prenses gibi yetiştirilen Marina'nın kaçırılma hikayesi. Marina öğrendiği gerçekler karşısında nasıl bir tepki verecek? Marina kilitli kaldığı köşkten kurtulacak mı? Yoksa kilitli kaldığı bu köşk onun mezarı mı o...