Bölüm 32: Sırdaş

21 8 48
                                    

Akşam olduğunda Yeliz'in odasının önünde tırnaklarımı kemiriyordum. Ona ne diyecektim ki? Seni burada yalnız bırakacağım, hem de yazın ortasında. Ben de okul açılana kadar odamda çürüyeceğim. Çünkü neden olmasın?

Arkamı dönüp kapıya yaslandım ve filmlerdeki gibi aşağı kayıp oturdum. Ama bizim efkârımız bu kadar olur, çünkü birkaç saniye sonra kapı açıldı ve ben sırt üstü odanın içine düştüm. Hâlâ dizlerimi tutuyordum ve dışardan bakıldığında yün yumağı gibi görünüyordum. Kapıyı açan Yeliz'e tersten baktım ve gülümsedim. O da kendini tutamayıp güldü ama sonra dudaklarını birbirine bastırıp kahkahasını yuttu. Sonra beni orada öylece bırakıp yatağa oturdu. Elimi yukarı uzattım.

"Allah rızası için yardım edin."

Kıkırdadı. "Kendin kalkabilirsin."

"Bir el ver be abla."

"Kalk işte."

Yuvarlanarak yatağın yanına gittim. Elimi tutup beni kaldırdı fakat yüzüme bakmıyor, elindeki lastik tokayla uğraşıp duruyordu.

"Bu benim verdiğim toka değil mi?"

"Bilmem, öyle miymiş?"

Tokayı elinden alıp arkasına geçtim ve saçlarını balık sırtı örmeye başladım. Normalde saçını böyle yapmam için bana yalvarırdı ve bu zamanlar genelde özel, mutlu günler olurdu. Fakat şimdi, örgülerin arasına içimde biriktirdiğim hayali gözyaşları da karışıyordu. Saçını yapmayı bitirdiğimde ona daha geçen gün verdiğim tokayla sıkıca bağladım ve başına bir öpücük kondurdum. Kalkıp aynaya baktı ve beğeniyle gülümsedi. Bir an sonra yüzü tekrar kederle gölgelendi. Tekrar yatakta yanıma oturup gözlerime baktı.

"Gerçekten gidiyor musun?"

"Gitmem gerekiyor Yeliz. Burada daha fazla kalamam. Sanki boğuluyorum. Gökyüzü üzerime geliyor. Rüzgar saçlarımın arasından değil de göğsümden geçiyor, kalbim üşüyor. İyi hissetmiyorum Yeliz, hem de hiç." Elimi tuttu.

"Yaşadıkların kolay şeyler değildi, biliyorum."

Kafamı iki yana salladım.

"Yaşadıklarım ağır şeyler değildi. Hayır." Bakışlarımı pencereye çevirdim. Boğazım düğümleniyordu. "Romeo'nun beni unutması kadar değil."

"Sahi, en son ne oldu?"

Telefonumu çıkarıp son yazdığım mesajları gösterdim.

Pixie: Neredesin?

Pixie: Bu gece Ay çok güzel parıldıyor. Tıpkı Romeo'nun Juliet'in balkonuna tırmandığı günkü gibi.

Pixie: Korkusuzca yanına gittiği gün...

Pixie: Sen neden gelmiyorsun?

Yeliz sinirle telefonu yatağa çarptı.

"Madem böyle yapacaktı, o zaman neden baştan seninle konuştu ki?"

Ağzından bal damlıyordu bal!

"Aynen öyle. Hayır yani, o zaman neden tatlı tatlı cümleler kuruyorsun? Neden flörtleşiyorsun arkadaşım sen benimle ya?"

"İlk o yazmıştı dedin değil mi?"

"Bak işte, bir de ilk o yazmıştı. Evet."

"Erkek değil mi, hepsi aynı! Hiçbirine güven olmaz. Karşında kanlı canlı gördüğün adam da aynı, internetteki anonim de."

"Ben onu farklı sanmıştım..."

"Sanmıştın ama değilmiş. O yüzden... Ah be canım, sana onu unut da diyemiyorum ki. Boşver diyeceğim, olmayacak. Başka bir yolu yok mu bunun? Ulaşabileceğin başka bir yer?"

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin