"Hatırladığında üzülmek yerine güzel anılarınızla iyi hissetmeyi öğrenmelisin." abim Namjoon hyungun, Seokjin hyungla olan fotoğraflarına baktığımda Seokjin hyungun sesiyle irkildim.
Okul çıkışında bir kafeye gitmiş ve uzun uzun konuşmuştuk. Taehyung'un Seokjin hyunga her şeyi anlattığını ve Seokjin hyungun benim adıma endişelendiğini öğrendim. Sonrasında da bunca yaşadıklarıma rağmen neden onu aramadığım hakkında iyi bir azar çekti.
Beni aramış fakat bulamamış bir süre, sonrasında da Taehyung'tan öğrenmiş. Bu değerli hissettirdi. Keşke daha erken gelebilseydi.
Yoongi hakkında da derin bir sorguya çekti ve ona her şeyi tüm detaylarıyla anlattım. Önce Yoongi'ye biraz kızdı, sevgilim gibi davranmasının beni kötü hissettirebileceğini ve beni öpmeden önce sorması gerektiği hakkında söylendi.
Ardından Yoongi'ye haksızlık ettiğimi söyledi. Bu benim pişmanlık duygularımı harlarken durmadı, Yoongi'nin benim için oldukça fedakarlık yaptığını ve benim bunu elimin tersiyle ittiğimi söyledi.
Ona korktuğumu söylediğimdeyse Yoongi bunu istiyorsa bir yolunu bulabileceğimizi ve kendimi diğer insanlardan uzaklaştırmam konusunda da bir nutuk çekti. Ciddi anlamda kızıyordu bana ve ben suçlu çocuklar gibi başımı eğip ne diyorsa onaylıyordum.
Ayrıca artık bu konuda içimde en ufak bir endişe olmamasını, beni her anlamda koruyacağını ve Yoongi'den de özür dileyip işleri yoluna koymam gerektiğini söyledi.
Sonuç olarak acıktığını ve akşam yemeğini onun evinde yiyeceğimizi söyledi ve ben de memnuniyetle kabul ettim bunu. Şimdiyse mutfağında Namjoon hyungla olan fotoğraflarını inceliyordum.
"Nasıl üzülmeyebilirim?" omuz silkti ve hazırlamakta olduğu yemeğe odaklandı.
"Sadece aklıma güzel anıları getiriyorum."
"Hyung," derin bir nefes aldım ve çerçeveyi ters çevirdim. "evimde bir tane bile onlara ait fotoğraf yok, ne zaman onları görsem karşıma..." yutkundum, nefes almak zordu. "Gözlerimin önünde öldüler."
"Aşamıyorsan psikolojik destek al." tepki bile vermedi, o kadar normal bir şeymiş gibi davrandı ki bu... Bu daha rahat hissettirmişti.
"Sen nasıl başa çıkıyorsun? Siz... Bilmiyorum seni en son gördüğümde herkes evden çıkman için yalvarıyordu." yaptığı yemeğe devam etti, bakmadı. Belki de gözlerindeki acıyı okumamı istedi.
"Kahroluyorum Jimin, kahroluyordum. Fakat ben abine söz verdim." kaşlarım çatıldı.
"Nasıl yani?"
"Bir gün konuşurken eğer ikimizden birine bir şey olursa diğerimizin hayatına çok güzel bir şekilde devam etmesine çabalayacağına dair söz verdik. Yas tutmayacağımıza ve tekrardan doğru kişiye aşık olacağımıza dair."
Hayranlıkla baktım ona. O an onun kadar güçlü olmayı diledim, şu an ondan bile güçlüyüm ama o an onun gibi olmak istedim.
"Kolay değildi ama başardım işte. Namjoon her türlü ihtimali düşünüp ona göre davranıyor." hafif kıkırdadı. "Öldüğünde bile beni düşünüyor, şu an iyiysem abine verdiğim sözdendir."
"Keşke ben de söz verseydim." kafasını kaldırıp kaşlarını çattı ve bana baktı.
"Kendine neden söz vermiyorsun?"
"Kendime o kadar değer vermiyorum."
"Kendini küçük görme." bir şey demedim. Yaptığı yemeği tabaklarımıza koyduktan sonra karşıma oturdu ve gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuck the bullies
Fiksi PenggemarBen bakmaya bile kıyamazken, sana nasıl zarar verebilirler?