"Kolilerin tamamını boşalttım. Bana ihtiyacınız yoksa biraz gezinmeye çıkıyorum."
Tamamıyla yerleşmiş ancak yine de dağınık gözüken odama biraz bakındıktan sonra aradığım kulaklıkları buldum ve telefonumu da alıp alt kata indim. Kimseden ses seda yoktu. Gemma'nın uyuduğunu görünce ben de anahtarımı alıp kapıyı kapadım ve biraz yürümeye başladım.
Kings of Leon. Yaşamaya değer hissettiren gruplardan. Kente geldiğimizden beri yapılacak en iyi şeyi yapıp, müzik dinlerken etrafı turluyordum. Tanıdık müziklerle yabancı sokakları gezmek daha önce burada bulunmuşum gibi hissettiriyordu. Müzik önemli bir şey, eğer hatıralara sesler eklemezsem uçup giderler.
Okul çıkışlarında takılabileceğim bir park bulmak iyi olabilirdi. Oturur birkaç şey yazar, birkaç sayfa dergi karıştırabilirdim. Henüz kimseyi tanımasam da, arkadaş edinmeye pek meraklı değildim. Yine bir tayin gelir, her şeyi altüst ederdi. Kimseye mektup arkadaşlığı yapacak durumda değildim.
Doncaster'a taşınmak beni şaşırtan bir durum değildi. Annemin yargıç olması, sürekli taşınmaları ve bitmek bilmeyen görev yerlerini de beraberinde getiriyordu. Burayı sevmiş gibiydim, alışmakta çok sıkıntı çekeceğimi sanmıyordum. Sıkıntı çekeceğim tek bir şey vardı, o da okulumun nerede olduğunu bilmememdi. Okul yarın başlıyordu ancak okulun nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
Kırmızı büyük binanın yanından köşeyi dönünce girişi çiçeklerle kaplı, beyaz bir fırın gördüm. Kingston'da yaşarken çalıştığım fırın da aklıma gelince, okulu sormak için fırına girdim. İçerisi pek kalabalık değildi. Karşılıklı duvarlar açık griye ve beyaza boyanmıştı, tezgahın arkasındaki duvarda ise beyaz ve lacivert şeritler vardı. tezgahın arkasında uzun, sarı saçlı bir kız, arkası dönük kahve hazırlıyordu. Benimle aynı dönemden gibi duruyordu. Kız sıcak bir gülümsemeyle yanıma geldi ve konuşmaya başladı.
"Merhaba, nasılsın, Tomlinson'ların Fırını'na hoşgeldin. Ben Lottie, sana nasıl yardımcı olabilirim?"
İçimi ısıtan bir şekilde benle konuşmaya başladığında kendimi tanıttım. Mavi gözleri parlıyordu. Konuyu fazla uzatmadan kayıt olduğum lisenin nerede olduğunu sordum.
"Seni buralarda neden daha önce görmediğimi şimdi anladım, yeni taşındın galiba. Okul birkaç blok ileride. Ben de oradayım. İstersen beraber gidebiliriz?"
"Sanırım bu iyi olabilirdi. Buraya taşınalı birkaç saatten fazla olmadı, gerçekten bir rehbere ihtiyacım var gibi duruyor."
Arkadaş edinmeme konusundaki fikirlerim sert bir manevrayla duvara toslamış gibiydi. Lottie tatlı birine benziyordu. Kenttekilerle vakit geçirmekten zarar gelmezdi.
"Kağıt kalem alabilir miyim?" Lottie önlüğünün cebinden çıkardığı küçük not defterini ve tükenmez kalemi bana uzattı. Ben evimin adresini ve telefon numaramı yazarken bir yandan benimle konuşmaya devam ediyor, kahve isteyip istemediğimi soruyordu. Ona teşekkür edip kulaklıklarımı yeniden taktım ve fırından çıkıp tekrardan büyük kırmızı binayla karşılaştım.
L harfi şeklinde tüm köşeyi kaplayan bina, eski olmasına karşın geniş ve ihtişamlı duruyordu. Anladığım kadarıyla şık bir restorandı. İçeriyi ne kadar gezmek istesem de beyaz bir tişört ve siyah bir kot pantolonla içeri girmenin absürt kaçacağını düşündüğümden eve geri dönmeye karar verdim.
Sokakları tanıyabilmek adına farklı bir yoldan dönmeye çalışıyordum ki bir çocuk parkı gördüm. İki müstakil ev arasında kalmış, etrafı meşe ağaçlarıyla kaplı, küçük bir parktı. Parkta benimle aynı yaşlarda görünen birkaç çocuk bir şeyler içiyor, şakalaşıyorlardı. Onlardan uzak bir köşeye oturup etrafı izlemeye başladım. Kulaklıklarımdan şarkı dinlemeye devam ederken bilinmeyen bir numaradan mesaj geldi.
Bilinmeyen numara: merhaba
Harry: Lottie?
Bilinmeyen numara: hayır ben lottienin abisi
şansına evlerimiz karşılıklıymış
dersin başlamasına yarım saat kala bahçe de ol
lottie zaten seni çağırır
sakın gecikme
Bu çocuk şaka mı yapıyordu? Okulun kaçta başladığını bilmiyordum bile. Onu geçtim, daha kaba davranan birisiyle karşılaşmamıştım. Konuşma başladığı andan itibaren emirler yağdırmaya başlamıştı. Mesaj kutusunu açtım ve yazmaya başladım.
Harry: Öncelikle, bulunma anlamındaki -de eki bitişik yazılır.
Bilinmeyen numara: neyse ne işte
Harry: Ayrıca Lottie'nin abisi dedikten sonra kendini tanıtsan daha iyi olabilirdi, seni Lottie'nin abisi diye kaydedecek halim yok.
Bilinmeyen numara: kaydetmesen de olur, bi daha konuşacağımızı sanmam
Ama ismimi bu kadar öğrenmek istiyorsan, adım louis, prenses :)
Prenses mi? Kız olduğumu nereden çıkarmıştı? Profil fotoğrafımda arkadan gözüken uzun saçlarımı hatırlayınca onunla biraz eğlenmenin zevkli olabileceği düşünerek oyununa devam ettim.
Harry: Memnun oldum Louis, okulun kaçta başladığını bilmiyorum, söyleyebilir misin ;)
Kendi kendime kıkırdadım ve Louis'den gelecek mesajı beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra yeni bir bildirim düştü.
Louis: ders dokuzda başlar, yarım saat öncesinde görüşürüz prenses
Harry: Görüşmek için sabırsızlanıyorum :))
Yarın bir prenses olmadığımı fark ettiğinde vereceği tepkiyi düşünmeden edemiyordum. Havanın kararmaya başladığını fark ettiğimde oturduğum banktan kalktım ve eve doğru ilerlemeye başladım.