23~

1.3K 72 32
                                    

(Bölüm içinde Ayperi'nin giydiği kıyafet.)

Tabağımda ki kısıra çatalımı daldırıp ağzıma götürdüm oturduğum koltukta. Dışarıdan baktığınızda üzerinde şal işlemeleri olduğu koltuğun babaanne koltuğu olduğunu yemin edebilirdiniz ama kanıtlayamazdınız. Gündeydik. Bildiğimiz kısır, makarna salatası, patates salatası, börek, poğaça, ıslak kek ve birde altın günü tabi ki. Asıl amacı altın ama şuan gözümü yemeklerden alamıyordum cidden. Halimden de memnundum gayet.

"Aha bu da Nurcan'ın. He! Say bakalım Eda. Kız yelloz eltimden bir daha mı alsak vermedin diye?!" mahallenin sonlarında kocası ve kaynanası ile oturan Fatoş teyzenin cırtlak sesine çevremizde ki herkes gülerken Selen abla oflayıp, yanıma oturdu. Solumda kalan tontiş, adını bilmediğim neneyi bu yüzden daha çok sıkıştırmıştım istemeden. Canım benim ama beni çok sevmişti. Sürekli gülüp yanağımı sıktıkça kanım daha çok kaynıyordu. Ona şirin bir şekilde gülüp Selen ablaya döndüm. "Noldu, Selen abla?"

"Yok. Eda ablaya sordum gelmeyecekmiş Elya. Sattı bizi! Pis hain."  onun sessiz yakınmasına sırıtarak karışılık verdim.

Eda abla Elya ablanın annesiydi. Sarı saçlı, uzun boylu, manken gibi bir kadındı. Teyze dememize izin vermiyordu ki zaten kimse de demiyordu, demeye cesaret göstermiyordu. Elya abla da mükemmel güzelliğini tabi ki annesinden almıştı! Bakışlarım eda ablaya kaydığında Fatoş teyzenin ayağının dibinde, yerde oturmuş bir vaziyette, gülerek bir şeyler anlatırken altınların olduğu poşeti tuttuğunu gördüm.

Bu sefer üzerimde ki ağırlığı hissedip sağ tarafa çevirdim yüzümü. Masanın önünde, sandalyede oturan Sevim teyzemle göz göze geldim. Gözünü kırpıp önüne dönerken dudaklarımı birbirine bastırdım usulca. Fark etmiyorum sanıyordu ama ara sıra hep bana bakıyordu, kontrol ediyordu. Biliyordum. Yalnız hissetmemden korkuyordu. Çünkü yanında ki sandalye boştu. Annem yoktu orada... "Kaçmış o kız evden. Çok karışık diyorlar, Vadet çıldırmış."

"İyi yapmış." Sevim teyzenin sesi sert bir şekilde gelirken konunun başını kaçırmış olsam da büyük bir dedikodu olduğunu fark ettim. "Kız neler çekti o bunakların elinde. Sevmiş işte, neyi zorluyorsunuz daha? Zavallı gencecik kızı para uğruna harcadılar." etrafında aynı anda bir sürü "Nc, nç!" sesleri gelince gülmemek için kendimi zor tuttum. Gülseler birlikte gülüyorlardı. Kızsalar birlikte kızıyorlardı. Aşırı tatlılardı.

"Allah bizim kızlarımıza güzel, ahlaklı adamlar nasip etsin inşallah. Mesut bir hayat versin onlara, yüce Rabbim.." Meltem teyzenin duasına hep bir ağzından amin derken gözler küçük ve genç kızlar olarak bize dönmüştü. "Kız Selen! Tutturdun hukuk okuyacağım diye. Güzelim kızsın-"

"Ay aman Fatoş! Biliyorum taş gibiyim ama meslek be kuzum."

"Abin de sende valla manyamışsınız. Ne meslek aşkıymış. Ben ilk okul terk, evimde yemeğimi yapıp oturuyorum Müge Anlı izliyorum. Oh mis."

"Hukuk delirtti bizi, sorma. Ah ah!"

"Biriyle görüşüyor musun? Vardır senin peşinden koşanlarr, vardır kesin!" Selen abla Fatoş teyzeden sonra farklı birinin sesi ile bu çukurdan çıkamayacağını anlayınca çevresine bakınmaya başladı çaresizce.

Annesi Hayat teyzem burada olsaydı "O okuyacak, avukat olacak! Parasını kendisi kazanacak ki zorlukların üstünden gelebilsin." diyerek konuyu kesin ve net bir şekilde kapatırdı. Hayat teyze için eğitim çok önemliydi hatta bazen sağlıktan bile... Çok iyi hatırlıyordum. Selen ablayı 38 ateşle okula göndermişti orta okul zamanları. Kızlar tuvaletinde kız fenalaşınca hastaneden faslından sonra iki gün dinlenmesine izin vermişti sadece. Katı birisiydi. Selen ablanın bunun yüzünden yıprandığını gözlerin içine bakınca anlıyorduk bazen.

Yıldızların ArkadaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin