Bölüm 35: Gece Mavisi

17 6 15
                                    

"Ben deniz kızı mı oldum şimdi?" Suyun soğukluğu beni etkilemiyordu çünkü içim sıcacıktı ve o an kendimi boşlukta gibi hissediyordum.

"Miray, tek bir sorum var. Neden?"

"Rüzgar!" Ben heyecandan kafasına bastırdıkça o, suya girip çıkıyor; nefes almak için çırpınması yetmezmiş gibi bir de beni tutmaya çalışıyordu.

"Sen yüzme biliyor musun? Lütfen biliyorum de. Yoksa seni boğmuş sayılırım."

"Kafamı..." derken tekrar suya girip çıktı. "Bırakırsan eğer yüzeceğim."

Birden elimi geri çekip ondan uzağa yüzmeye başladım. O kendini toparlamaya çalışırken kulaçlarımın arasında arkaya doğru el sallamayı da ihmal etmedim.

"Afedersin."

"Miray, kaçma! Gel buraya. Ne yapıyorsun kızım sen Allah aşkına?"

"Anne?" Bana o güne kadar annemden başka kimse kızım dememişti. Tatlı bir çocuktan duymak da güzel hissettiriyormuş, bunu inkar edemezdim.

Ben yarım yamalak yüzmeye çalışırken beni kolumdan tutup kendine çekti. Alkolün etkisinden midir yoksa gözlerim tuzlu suyla buluştuğu için midir bilinmez, yüzünü net seçemiyordum. Karşımda yalnızca uzun ıslak saçların çerçevelediği bir süliet, ay ışığının altında parıldıyordu. Çenesinden süzülen damlalar, yarım açık ağzı ve hızla inip kalkan göğsü eşsiz bir manzara oluşturuyordu. Kafam söylediklerini duyamayacak kadar bulanıktı. O yüzden sadece durdum ve ona baktım. Saçlarından süzülen damlaları izlerken ona biraz daha yaklaştım ve dudaklarımdan o sihirli kelimeler döküldü.

"Kral hareket."

"Ne?" Şaşkın yüz ifadesi yerini kahkahaya bırakmak üzereydi. Bunu daha ilk anda anlamıştım çünkü gülmeden önce hep aynı ifadeyi takınırdı. Önce kaşları hafifçe çatılır, dudakları belli belirsiz yana kıvrılır; sonra da kocaman gülümserdi.

"Koldan tutup çekme olayı çok iyi." dedim bilmiş bilmiş. "Suyun altında olan versiyonunu da ilk defa sende gördüm."

Tam o sırada yan taraftan üzerimize su sıçradı. Sanki tekneden kocaman bir taş kendini suya bırakıvermişti. Ne olduğunu anlamak için o tarafa bakınca Çınar ve Yeliz'in birlikte suya atladıklarını gördüm. Onlara doğru olabildiğince fazla su sıçratırken çemkirdim.

"Salaklar, sizin teknede kalmanız gerekiyordu. Hepimiz buradaysak nasıl yukarı çıkacağız?"

Rüzgar'ın boşluğundan faydalanıp elinden kurtuldum ve teknenin etrafında kulaç atmaya başladım. Biraz geriden yanımda yüzen Rüzgar beni durdurmadı, aksine sesi de oldukça sakin geliyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Halat arıyorum."

"Sen Robinson değilsin."

"Nereden bildin onun taktiğini uyguladığımı?"

"Bir tur daha at bakalım, belki ikinci seferde bulursun."

"Haklısın!" Suya kocaman bir tokat attım. "O da ilk seferde bulamamıştı."

Birkaç dakika daha oradan oraya yüzdüm. Suda durdukça kendime gelmeye başlıyordum ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Sarhoş olmak böyle bir şey miydi? Birkaç dakikalık bilinç kaybı, saçmalama, ardından kapanış. Ve işte, denizin ortasında akmış makyajım ve yapış yapış saçlarımla ben; her şeyi hatırlıyordum. Ama onlar bunu bilmiyordu değil mi?

Bu nedenle yüzmeyi bırakıp kendimi suyun kollarına teslim ettim ve bayılma numarası yaptım.

***

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin