Bölüm 39: Kankiler

13 6 3
                                    

"İyiyim, bir şeyim yok."

Gözlerimi açtığımda beş çift meraklı gözün aynı tedirginlikle bana baktığını gördüm. Çocuklarla birlikte Gamze'nin annesini de başımda bekliyorken görünce buranın Gamzelerin evi olduğunu anladım. Gerçi odanın her bir santimetre karesinde posterler olmasından da rahatlıkla anlaşılabilirdi.

"Miray, iyi misin kanka? Bir an cidden ödün patladı da öldün sandım." Sercan yine bildiğiniz gibi.

"Miray, su ister misin?" Düşünceli Kaan.

"Miray, ne oldu orada öyle?" Meraklı Efe ve her zamanki gibi tekrar lafa atlayan Sercan.

"Merak etme reis, biz hallettik. Sen bayılınca Efe o sinirle kapıyı kırdı, Kaan adama yumruk attı, Gamze adamın saçlarını çekti, ben de seni korkuttuğu için yüzüne tükürdüm." O bunları anlatırken yüzümün aldığı şekli görünce endişelenmemem için ekledi: "Sonra ben gidip durumu açıkladım tabi, korkudan elimizden kaçtı kusura bakmayın falan dedim. Yediler. Neyse bir şekilde çıktık işte."

"Abi ben boşuna ısrar etmedim seni oraya götürmeyelim diye. Bir de tek başına odaya giriyorsun." Efe haklı olarak beni bir güzel azarladı. Ama bayılmamın sebebinin korku değil, zihnime korkunç bir ivmeyle akın eden kötü hatıralar olduğunu bilmiyorlardı ve bilmelerine de gerek yoktu.

"Haklısın Efe ve teşekkür ederim arkadaşlar. Her şey için..."

"Aman tamam tamam, duygusala bağlama. İyisin işte, ben kaçar o zaman." Sercan ayaklandı fakat tam gidecekken dayanamadı ve koşup yatakta uzanan zavallı bana sarıldı.

"Korkuttun beni aptal!"

"Oy sen benim için endişelendin mi? Aman da aman..."

"Tamam, yılışma hemen. Hadi gittim ben."

Arkasından gülümsemekle yetindim. Ardından aklıma hemen telefonum geldi ve ceplerimi yokladım.

"Telefonum! Telefonum nerede?"

"Bendeydi." Efe telefonumu uzatınca ekran kilidini açmaya bile elim gitmedi. Şokun etkisinden olsa gerek, uyanınca her şey eskisiymiş gibi hissettim.

Sanki telefonu açsam Romeo'dan yeni bir mesaj görecekmişim gibi.

Sanki yapış yapış fakat özünde tatlı mı tatlı bir aşk hikayesine detaylı bir yorum yazmış gibi.

Ya da belki de sadece, "Saçma." diyerek hikayeyle ilgili tek kelime daha etmeyecekmiş gibi. Ne zaman böyle yazsa, aslında hoşuna gittiğini fakat bunu kendisine bile itiraf etmek istemediğini anlardım.

Şimdi olsaydı...

"Neyse." dedim. "İyi olduğuma göre ben artık eve gideyim. Annem merak etmiştir."

"Ben annenle konuştum yavrum, haberi var burada olduğundan. Sen önce al şu çorbayı iç bakalım." Gamze'nin pamuk suratlı minnoş annesi ne zaman birine bir şey olsa ya çorba ya tatlı yapardı.

"Neşeniz kaçtıysa güzel bir tatlı moralinizi düzeltmeye yeter, eğer yorgun veya hastaysanız çorba gibisi yoktur." Kadının mottosu buydu ve zamanla ben de tavsiyelerini hayatımın merkezine koymuştum.

Çikolata en iyi ilaçtır. Özellikle de sanal bir Romeo tarafından terk edilmişseniz.

Tam o sırada telefon çalınca şaşırdım çünkü benim telefonum genelde çalmazdı. Hatta hiç çalmazdı. Kimseyle uzun süre telefonda konuşmaktan veya mesajlaşmaktan haz almadığımı bildikleri için Gamzeler bile ben tatildeyken bana yazmazdı. Haliyle ekranda Rüzgar'ın adını görünce hem şaşırdım hem de birine bir şey olmasından endişelendim. Hemen telefonu açtım.

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin