Bölüm 48: Yeniden Merhaba

24 4 23
                                    

Bip bip bip...

Göz kapaklarımda ve kafamın içinde tonlarca yük varmış gibiydi. Burnuma gelen ağır dezenfektan kokusu beni huzursuz hissettiriyordu. Aynı zamanda hem kilometrelerce yürümüş kadar yorgun hem de yeterince dinlenmiş ve sakin hissediyordum. Fiziksel acılarım ve ruhsal dinginliğimin birbirini dengelemesini umut ederek birkaç dakika daha öylece uzandım. Etrafımda fısıltılar duyuyor fakat sözcükleri anlamlandıramıyordum. Net duyamayacağım kadar uzaktan gelen birtakım sesler o an inanılmaz rahatsız ediciydi. Bir de şu susmak bilmeyen bip sesi...

Karanlıktan sıkıldığım için kendimi zorlayarak gözlerimi açtım. Açmamla birlikte annem bana bakıp ağlamaya başladı. Gözyaşları inanılmaz bir rahatlamanın sonucu akmışa benziyordu. Durmadan ellerimi öpüp çığlık atıyordu.

"Doktoru çağırın, uyandı! Kızım uyandı. Miray'ım uyandı. Size diyorum, doktoru çağırın hemen!"

Odanın öteki tarafından koşup gelen bir grup insan adeta üzerime çullandı. Gözlerimi açık tutmak benim için hâlâ inanılmaz zordu ve konuşamayacak kadar halsiz hissediyordum. Tam ağzımı açacakken insanların ağlamalarını ve çığlıklarını duyunca kendimde o gücü bulamadım. Sanki inanılmaz kötü bir şey olmuş ve bir tek benim haberim yokmuş gibiydi. İçimi derin bir huzursuzluk kapladı. Uzun boylu, tanımadığım bir adam kalabalığı sakinleştirmek için üstün bir çaba veriyordu. Tepemdeki herkesi dağıtıp bana baktı. Şimdi biraz nefes alabiliyordum. Adama bakıp, "Teşekkür ederim." dedim. Duyabildiğinden emin değildim çünkü sesim düşündüğümden de boğuk çıkıyordu ve ciğerlerim de epey acıdı.

Gözlerimi tekrar kapattım ve odanın tamamen sessizliğe gömülmesini umut ederek birkaç saniye öylece bekledim. Nihayet doktor geldiğinde başımdan tamamen çekildiler. Birkaç küçük muayenenin ardından doktor ismimi sordu. Nerede yaşadığımı, annemin adını, karşımdaki insanları tanıyıp tanımadığımı ve hangi tarihte olduğumuzu. Kendime tam olarak gelememiştim ve sorularına otomatik cevaplar verdim. Doktor manidar bakışlarını üzerimde gezdirip dinlenmemi söyledi ve ardından annem, uzun boylu adam ve doktor birlikte odadan çıktılar. Yanımda kalanlara şöyle bir bakınca az kalsın mutluluktan havaya uçacaktım.

"Yeliz, Çınar! Sizi çok özledim. Annemle sürpriz yapacaktık, siz nereden çıktınız?"

İkisi önce bana sonra birbirlerine baktı. Kafamı zorlukla öteki tarafa çevirince karşımda Gamze, Sercan ve Kaan'ı gördüm.

"Ben şu an bir rüyada mıyım? Sevdiğim bütün insanlar burada. Tek sorun sizin hiçbir alakanızın olmaması. Nasıl bir araya geldiniz siz böyle?" Arkadaşlarımı görünce heyecanlanıp hızlı hızlı konuşmuştum ve bu bana şiddetli bir acıyla geri döndü. Boğazım alev alev yanıyordu. Konuşmak hiç bu kadar acı verici olmamıştı.

Sercan öne atılıp elimi tuttu. "Kendini zorlama Miray. Elbette hepimizin ortak bir noktası var. Sensin." Diğerlerine baktı. Herkes gülümsüyordu fakat bu tebessümlerde acı yatıyor gibiydi. En başta sormam gereken soru yeni aklıma geldi.

"Ne oldu bana?"

O sırada kapı açıldı ve nefes nefese içeri giren Efe beni görünce koşup sarıldı. Bu canımı yakmıştı çünkü hâlâ her yerim ağrıyordu.

"Özür dilerim." diye ağlamaya başladı. "Benim yüzümden, özür dilerim..."

"Ne diyorsun Efe?" Sercan ve Çınar onu tutup geriye çekti. Gamze ve Yeliz birbirine sarılmış ağlıyordu. Ben de kendimi tutamadım ve içimden inanılmaz şiddetli bir ağlama isteği geldi. Gözlerim dolmaya başladı ama ağlamak istemiyordum. Tek istediğim neler olduğunu bilmekti. Ama kimse hiçbir şey söylemiyordu. Uzun boylu adamın tekrar içeri girdiğini görünce yardım isteyen gözlerle ona baktım. O da odadaki matem havasına şaşkınlıkla bakıyor, bir eliyle ensesini tutuyordu.

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin