Hayat. Çok geniş bir kelime. Ama bi o kadarda karmaşık. Bu karmaşanın içinden kurtulmaktır aslında mutlu olmak. Eğer kurtulamazsan buna da mutsuz olmak denir. Peki ya tam ortasına ne denir?
"Arel, uyanacaklar. Acele et, hemen gitmemiz gerek."
Son olarak masadaki altın kolyeyi de alıp elimi çektim. Elim bir şeye carpmisti. Yuvarlak bir küreye. Tam masadan yuvarlanıp yere dusecekken tuttum. Biraz daha yakından baktığımda içinde bir galaksi olan şeffaf bir küre olduğunu fark ettim. Neden bilmiyorum ama bu küre sanki beni kendine çekiyordu. İçeriden gelen sesle kendime geldim.
"Kim var orda!"
Hemen pencereye doğru kostugumda avucuma tam oturacak büyüklükteki kureyi cebime attım. Çatıdan sarkan ipe tırmanarak yukarı çıktım. Beni bekleyen Baran ve Abimi gördüğümde geç kaldığım için bana kızgındılar.
"Nerde kaldın be kızım. Yakalandın diye korktuk Borayla."
Abim, Baran yani takma adilya Bora ve ben çocukluktan beri bu işi yapıyorduk.Bi nevi hırsızlık. Tamam bı nevi değil, direk hırsızlık.
Baran, abim ve benim çocukluk arkadaşımız. Ama artık arkadaş değil kardeş gibiyiz. Abim gibi o benim. Abimle aynı yaştalar. Yani benden 2 yaş büyükler.
"Beni yakalamak öyle kolay degil"
Bana o kadar emin olamadığım bakışları attılar. Kendimize geldiğimizde gitmemiz gerektiğini hatırlayarak diğer çatıya atladık. Çatıya çıktığımızı gördükleri için ilk olarak buraya bakacaklarini biliyorduk. Aşağıdan polis sesleri duyunca daha da hizlandik. En sonunda arka sokağa girip oradan hızlıca gizli yolumuza girip tekrar kapağını kapatarak gizledik. Bunlardan şehrin birkaç yerinde vardı. Polis buraları bilmezdi. Sadece sokakta yaşayan kimsesiz çocuklar ve amacı bizim gibi olanların bildiği bir yerdi. Bizde küçükken kimsesiz kalmistik. Baranla o zaman tanışmıştık. Hepimizin kaderi aynıydı. Ama bunu umursamiyorduk çünkü biz zaten birbirimizin ailesi olmuştuk. Bize göre kimsesiz değildik. Gizli yoldan bambaşka bir sokağa çıktığımızda biraz yürüdük. Yolda giderken hiç kimse konuşmadı. Bu işi yaparken de genelde konuşmazdık. Her hangi bir güvenlik kamerası ya da ses kayıt cihazına karşılık konuşacağımız zaman sahte isimlerimizi kullanırdık. Sahte kimliklerimiz vardı. Bunlar sahte isimlerimizin olduğu kimliklerimizdi. Benim sahte ismim Arel'di. Abim Altanın ki Ata, Baran'ın ki ise Boraydi. Ben hep karıştırdığı için onların takma ismi isimleriyle benzerdi. Ama benim ismimi onlar seçtiği için Areldi. Daha doğrusu beni bu sahte isimlere alıştırmak için en çok aklımda tutmam gereken ama çok kullanmayacağım kendi ismimi zor seçmişlerdi. Ben alıştıktan sonra onların ismi de değişecekti ama onlar da isimlerine alıştığı için öyle kaldı.İşimiz sadece hırsızlık olmadığı için bazen sahte kimlik ve silah ruhsatı gerekiyordu. Bunları yapmak ise bizim için çocuk oyuncağıydı.
Sonunda evimiz olan büyük, eski bir otoparka geldiğimizde içeri girdik. Burası eski olduğu için kimsenin uğramadığı, önünden bile geçmediği bir yerdi. Ormanın içinde olması gizlilik açısından iyiydi. Buraya orman yerine gizli yollardan gelmemiz, burada kimse olmadığını daha inandırıcı yapıyordu. Eski bir yerdi ama uzun süredir burada olduğumuz için burayı biraz düzenlemiştik. İçerisi dışarısını aksine hiç de eski değildi. Ayrıca kayıtlarda geçmemesi de polislerin bizi yakalanmasını zorlaştırıyordu. Gizli yollar dışında girişi olmadığı için de burada olduğumuzu bulmaları imkansizdı.
Girişte bulunan Ayberk her zamanki gibi üstümüzde kamera, ses cihazı vb. Şeyler olup olmadığını aradı. O kadar dikkatliydik ki yakalanmamiz imkansızdı. Ayberk benimle olan işini bitirdikten sonra yan odada ki hackerımız olan ve buraya gelirken ki yollara bakan kameralarin kayıtlarını silen Görkem e selam verdim. Abimler de arkamdan gelirken en ileri de olan kendi odamiza gectik. Aslında abimin patron ve Baran in da buradaki diğer en yetkili kişi olduğu düşünülürse her yer bizim di ama bu odaya bizim iznimiz dışında girilmesi yasaktı. Diğer alanlarda ise bizim alt seviyelerimizde diğer kişiler vardı. Sandalyelerin birine oturduğumda cebimdeki küreyi elime aldım ve daha yakından incelemeye başladım.
"O ne Dora?"
Dora benim gercek adimdi. Baranın sorusu karşısında bakışlarım hala kuredeydi. Seslerden onların da oturduğunu anladım.
"O evde gördüm. Dikkatimi çekti, bende aldım."
Abim yanıma gelip elimden kureyi aldığında dikkatlice baktı.
"Çok para eder gibi duruyor."
Abimin sözüne karşılık ayağa kalkıp elinden kureyi aldım.
"Bu şeyi satmiycaz!"
Geri oturduğumda eli saçlarıma gitti.
"Sen öyle istiyorsan öyle olsun guzelim."
Beni kırmayıp bu şeyi satmiycagini biliyordum. Zaten bu şeyden çıkacak paraya ihtiyacımız yoktu. Ailemiz öldükten sonra bana hep o göz kulak olmuştu. Bizi verdikleri yetimhaneden kaçtığımizda Baranla tanistik. Bana, o küçük çocuğa hiç aile eksikliği hissettirmemislerdi. Ne istersem almışlardı. Benim için her şeyi yaparlardı.
"Evet, sökülün bakalım neler bulmuşuz."
Saçlarımı okşamayı bırakıp solumdaki yani kendi masasina oturduğunda Baran da karşımdaki sandalyeye oturdu. Küreyi tekrar cebime atıp diğer ceplerini kurcaladim.
"Birkaç yüzük ve kolye."
Sadece kötü insanlardan çalardık. Biraz tehlikeli olurdu ama alışkandık.
"Bende de küpeler ve güzel 2-3 tane saat var"
Baranda cebindekileri çıkartıp masaya koyduğunda abim önce masadakilere göz attı.
"Pek bir şey çıkmamış. Zaten adamın battığını duymuştum. Sanırım doğruymuş. Cezasını çeksin."
Elini cebine atıp o da çıkardığında masadaki anahtarlara baktım. Bazıları araba, bazılarıysa ev anahtarına benziyordu. Ayağa kalkıp kapıyı açtığında kapının önündeki kim oldugunu görmediğim birine bir şeyler söyleyip tekrar yerine gecti."
Çok fazla zaman geçmeden bu şeyleri satmaya başlar "
Abim konustuktan sonra masadakilere daha dikkatli baktik. Sonra kapi caldi ve içeriye görkem girdi. Elinde bilgisayarı vardı. Abimin işaretiyle yan taraftaki Baran'ın masasına oturdu. Hemen arkasına geçip orada dikildim. Abim elindeki kağıdı gorkeme uzatip ev anahtari olanlari gösterdi.
"Bu anahtarlarin hepsinin hangi eve ait olup o evlerin nerede olduğunu bulmani istiyorum."
Abim gorkeme bir kağıt daha verdiğinde görkem başını tamam anlamında sallayıp kağıtları açtı. Harita gibi bir şeydi bunlar ama yiprandigi için çok belli olmuyordu.
"Telefon kılifindan ve cüzdanından çıktı. Evlerle alakası olabilir."
Abim tekrar konuştuğunda bu sefer barana döndü.
"Arabaların bulunduğu garajın yeri. Uzaktan inceleyip fotoğraf cekmeni istiyorum. Dikkatli ol."
Baran tamam diyip çıktığında bana döndü. Sonunda bana da tek başıma yapabileceğim bir görev vereceği için çok mutluydum. Beni tehlikeye atmak istemediği için beni hiç tek başıma göndermezdi. Ama bu sefer hissediyordum.
"Sen"
Ve geliyordu. İşte ilk tek görevim.
"Bana parlayı bul"
Heyecanla konuştum.
"Sonunda bana da tek başıma yapacağım bi görev ver-"
Ne dediğini yeni idrak ettiğimde tüm heyecanım ve moralim düşmüştü.
"Dalgamı geçiyorsun. Bende tehlikeli bir şeyler istiyorum ve kapının önüne çıkıp parlaya seslenip buraya gelmesini söylemek hic tehlikeli değil!"
Görkem gülüp isine devam ederken konuştu.
"Büyük ihtimalle kapının önünde değildir. Odasindadir. Oraya giderken düşmemek için dikkat et. Yeterince tehlikeli mi?"
Ona ciddi misin dercesine bakarken dalga geçerek konuştum.
"Hahaha çok komik"
Parla, görkemi kardesiydi. Aynı yastalardi ve birbirlerine çok benziyorlardi. İkiz gibilerdi. Parlaysa genelde insanları araştırıp onlar hakkında inebildigi tüm detayları öğrenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖMÜLMÜŞ GERÇEKLER
General FictionHırsızlık yaptığın bir evde başka bir hirsizla karşılaşırsanız ne mi olur. Belkide bunu asla bilemeyeceksin. Ama ya bilirseniz...