Şarkı Listesi
Yıldızlara Bak | Yaşlı Amca
Ölümle Yaşam Arasında | Mavi Gri & Ahmet Hatipoğlu(Bunları dinleyebilirsiniz. Beğenmezseniz kendi istediğiniz şarkıları da dinleyebilirsiniz hatta ve hatta yorum olarak da yazabilirsiniz :)
Ruhumda hiç kabuk bağlamayan yaralar vardı. Çoğunun nasıl oluştuğunu hatırlamıyorum. Belki ben yapmıştım, belki Demir, belki bir başkası.. Bunun önemi yok artık. İyileşmeyecekti hiç bir yaram. İnsanın kendinden çok sevdiği birinin en büyük yaraları açması ne kadar adaletli? Ne kadar kabul edilir? Her şeye rağmen o kişiyi affetmek neydi? Sevgi? Merhamet? İnanç? Demir benim çocukluğumu elimden almakla kalmamış, hayatımı çalmıştı. Ruhuma geçmeyecek olan yaralar açmıştı. Ben onu bunlara rağmen affeden, bu yaptıklarından bir neden çıkarmaya çalışan bir zavallıydım. Aptaldım. Bana yaptıklarının farkındaydım ama yine de affediyordum. Bir bildiği vardır diye kendimi avutuyordum ama bilmiyordum ki kendimi avuturken onun kölesi olduğumu.
Yatağımdaydım. Her gece olduğu gibi yine uyuyamamıştım. İlaç alıyordum lakin işe yaramıyordu. Uyku düzenim bozulmuştu, bir enkazın altında kalmıştı çoktan...
Bir süre daha yattım hareketsiz bir şekilde. Tavanı izledim yine. Tavanı izlerken geçmişimden gelen yaşanmışlıklar geliyordu gözümün önüne, can yakıcı, utanç verici olan yaşanmışlıklar.
Demir'in saçlarımı kazımaları, buz gibi suyun altına sokması, soğuk kış günlerinde evden atması, her şeyden beni sorumlu tutması... Bunu bana hep yapardı şuan olduğum kişilikte de yaşadığım her şeyde kendimi suçluyordum, kimi zaman öyle bir suçluyordum ki kendimi, deliriyordum. Evin altını üstüne getiriyordum. Tabakları, bardakları, aynaları kırıyor, üstünde çıplak ayaklarla yürüyordum. Kendi kendime işkence çektiriyordum. Sesleri duyan komşular kapıma gelip beni durdurmaya çalışmıyorlar, polisi arıyorlardı. Polisler geliyordu, psikoloğumu çağırıyorlardı. Her kriz sonrası tımarhaneye kaldırıyordum. Çok kez tımarhanede yattım. Her seferinde kaçtım. Her kaçtığımda buldular. Bulduklarında ise vahşi bir hayvanı bağlamış gibi yatağa bağlıyorlar, ilaçlarla bir kaç gün uyutuyorlardı. Ben her uyuduğumda ise Demir rüyama giriyordu. "Zavallısın Türkan." diyordu. "Sen onlara bile karşı gelemiyorsun. Söylesene bataklığa batmış zavallı kardeşim, o yatakta rahat mısın?" diyip kahkahalarla gülüyordu. "Ölümü isteme sevgili Türkan. Öldüğünde yıldızların arasında olacağını mı sanıyorsun sen? Komik. Hâlâ küçük bir çocuksun Türkan. Senin hayatında hayallere de duygulara da yer yok!" Demir öldüğünde bile beni rahat bırakmıyordu. Yorulmuştum, fazlasıyla. Çok kaçıyordum tımarhaneden. Bağlıyordı ama yinede kurtulmanın bir yolunu buluyordum. En sonunda beni bırakıyorlardı. Evime gidiyordum bende.
Daha fazlasını hatırlamak istemediğimden gözlerimi tavandan çektim. Yatağımda doğruldum. Saat henüz 06.20 güneş doğmamıştı. Psikoloğum beni tedavi edemeyeceğini anlamış, istifa etmişti. Psikologsuz kaldım ne büyük şans ama! Yataktan kalktım. Çıplak ayaklarım soğuk zeminle buluştu. Ürperdim. Banyoya gittim. Dişlerimi fırçaladım. Yüzümü soğuk suyla yıkadım, kuruladım. Aynaya bakmamaya özen gösterdim çünkü bakarsam yatağa geri gitmek isteyecektim, biliyordum. Aç değildim fakat karnım ağrıyordu. Sıcak bir süt içmek için mutfağa gittim. Fazlasıyla boş olan buzdolabından süt şişesini çıkardım. Cezveye biraz süt doldurdum, ocağa koydum. Süt şişesini tekrardan buzdolabına koydum. Süt iyice kaynadıktan sonra bardağa boşalttım. Yavaş yavaş içmeye başladım. Süt ağzımı ve boğazımı yakıyordu, bu hissi seviyordum. Bu süt, benim sabah kahvaltımdı. Sütümü bitirdim. Cezveyi ve bardağımı yıkadım. Salona geçtim. Salondaki büyük kitaplığıma, cam kenarında olan kitap okumak için koyduğum sehpa ve sandalyem. Salonun bir köşesinde bulunan Büyük kemanıma.. Hepsine göz gezdirdim. Günlük rutin haline getirdiğim Salonumun tozunu aldım. Kitaplarımı tek tek büyük bir özenle indirdim. Kitaplığımın tozunu aldım önce, bir süre boş kitaplığa baktım. Sonra kitaplarımı tekrar büyük bir özenle yerleştirmeye başladım kitaplığıma. Onlar benim ailemdi. Kitaplığımın işini bitirdim. Kemanımı sildim. Akordunu ayarladım. Onu da büyük bir özenle yerine yerleştirdim. Eskiden çalıyordum. Demir'de biliyordu keman çalmayı ama pek sevmezdi. Bana öğretti ben de çaldım. Bir süre sonra keman çalarken rahatladığımı, kendimi bulduğumu farkettim. Bunu Demir'de farketmişti. Beni köle yapamayacaktı belki de kemanımı saklamasaydı. Kemanımı yıllarca saklamıştı benden. Kemana göre bir tahtadan bir kutu, tabuta benziyordu. Onun içine koyup toprağa gömmüş. Bunu o öldükten sonra odasında ki defterlerini karıştırırken defterinin arasından çıkan bir notta öğrendim. Bunu öğrenir öğrenmez kemanımın Demir tarafından gömüldüğü yere gittim. Kemanımı gömüldüğü yerden çıkardım. Temizledim. Eve taşıdım ve şuan salonunda durduğu köşesine yerleştirdim. Cesaret edemedim henüz çalmaya..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Arasında
Ficção AdolescenteTek isteğim normal bir insan olmaktı. Gereksiz umut ediyordum. Acıyorum kendime, böylesine güçsüz olduğum için...