1

84 26 19
                                    

Bilinmeyen: Sen ağlama...

Bilinmeyen: Bir damla gözyaşın yeter

Bilinmeyen: Sen üzülme, gülüm

Bilinmeyen: Gamzende güllerin biter

Bilinmeyen: Özür dilerim

Bilinmeyen: Yanında olamadığım için, tam bir korkak olduğum için özür dilerim

Bilinmeyen: Kıyamıyorum sana Erdem

Bilinmeyen: Gamzelerin ıslandıkça ben kahroluyorum

Bilinmeyen: Erdem...

Bilinmeyen: Sen ağlama...

Yanaklarımı elimle sildikten sonra yazdığım mesajlara bakmıştım tekrar. Heyecandan ellerim titriyordu aslında. Yapmıştım işte, yazmıştım ona.

O parkta gizlice ağlarken, benim orada olduğumdan habersizce otururken yazmıştım işte. İyi ki gelmiştim, iyi ki yazmıştım...

Telefonu yanında mıydı, emin değildim. Genelde sessizde kullanırdı ama şuan görsün istiyordum. Şuan anlasın yalnız olmadığını. O gidene kadar gitmeyecektim. Yapamazdım ki, yalnız bırakamazdım onu.

Yarım saat daha geçmişti o ağlarken, bense onu gizlice sessiz gözyaşları dökerek izlerken.

Bir anda ayağa kalkıp telefonunu açtı. Birisiyle konuşuyordu galiba. Birkaç kelimeyi anlayabilmiştim: "Gel... işte... hayatımın..." Tabii ki hiçbir şey anlamamıştım. Mesajlarıma bakmasını beklerken telefonu geri bırakmıştı. Refleks olarak ayağımı yere vurup elimi yumruk yapmıştım. Neydi bu şimdi? Şuan okumalıydı.

Bir yarım saat daha geçmişti ki duyduğum adım sesleriyle başımı hafifçe sola çevirdiğimde ona doğru yürüyen birini gördüm. Bir kızdı. Kaşlarım çatılmıştı. Kimdi bu şimdi? Erdem arkadaşı olan biri değildi ki. 

Parkta bizden başka kimse kalmadığı için konuştukları şeyleri rahatça duyabiliyordum.

"İyi misin?"

"Bu seni ilgilendirmez."

"Erdem bak öyle deme. Olan oldu, kabullen artık."

"Sen ne hakla, nasıl bir yüzsüzlükle böyle konuşabiliyorsun ya?! Kimsin sen? Haddini bil."

"Her neyse. Kavga etmeye çağırmadın herhalde. Konuşacak mısın?"

Erdem'in omuzları düşmüştü sanki bu sorudan sonra.

"Ben senin istediğin şeyi yapamam. Bana ne yapacaksanız yapın umrumda değil ama o insanlara dokunmayın."

Kız iğrenç bir kahkaha atmıştı.

"Ne diyorsun sen ya?! Biz ne diyorsak yapmak zorundasın, sana seçim yap diyen olmadı! Ha, çok istiyorsan git getir borcunu kapansın konu."

"Yok diyorum sana yok!"

"Bana ne lan yoksa! Bulamıyorsan mecbursun yapmaya. Ya da ailen öğrenir. Hangisini istersin?"

Erdem bir süre sustu. Bana uzun gelen ama sadece birkaç saniye olan bir sessizlikten sonra,

"Kendimi öldürsem... Her şey biter mi sizin için?"

Söyledikleriyle gözlerim dolmuştu. Kendimi çok güçsüz hissetmiştim. O güne kadar hiç hissetmediğim kadar güçsüz.

Kız yine o tiksindirici kahkahasını atmıştı.

"Bizim için bitmez ama senin için biter. Yap istersen. Ailenden almak senden almaktan kolay olsa gerek."

Erdem yanındaki ağaca yumruk atmıştı. O an öldürebilirdim onu, hiç düşünmeden.

"Başka sorun yoksa gidiyorum?"

Sessiz kalan Erdem'le kız yanından ayrılmıştı. Yanına gitmek istedim o an. Her şeyi unutup gitmek istedim ama biliyordum, gitseydim her şey başlamadan biterdi.

Erdem yere çökmüş, ellerini yüzüne koymuş ağlıyordu. Onu izledikçe kalbim parçalanıyordu sanki. Tekrar yazmaya başladım ona.

Bilinmeyen: Erdem

Bilinmeyen: Ne istiyor onlar senden?

Bilinmeyen: Elimden ne gelirse yaparım söyle yeter

Bilinmeyen: Yalnız değilsin, ağlama... 

Bilinmeyen: O söylediğin şeyi yapacak birisi olmadığını biliyorum. Yapmazsın değil mi? Söz veriyorum düzelecek her şey Erdem

İşte o an çok kızdım Erdem'e. Neden sessizde kullanıyordu sanki? Neden görmedi en çok girmesini istediğim zaman?..

Eğer görseydi belki de hiç olmazdı o gün yaşananlar. Belki de her şey daha kolay olurdu. Belki, belki, belki... Hayatta belki kadar acı veren kelime var mıydı ki?..

Hep Yan Yana|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin