Yeni bir bölümle merhaba! Öncelikle bölümde sayıların geçtiği bir kısım var. O kısmı atlamanızı öneririm gereksiz bir detay ama yazmalıydım. Keyifli okumalar:)
Melih Ataman
Adını bile hala bilmediğim bir adam, ekibimdeki birine ne dedi öyle? "Kaçak, mahkumum." demişti değil mi? Evet, ekibimdeki herkesi doğuştan tanımıyordum ve bu olabilecek bir durumdu. Fakat asıl beni şaşırtan bu kişinin Mina olmasıydı. Onun geçmişiyle ilgili bildiğim bilgiler kısıtlıydı. Mesela sütten nefret ettiği,-sebebini anlatmadı.- ya da sakıza alerjisi olduğu. Aroması fark etmezdi, garip bir alerjiydi fakat imkansız değildi.
Onun hakkında bildiğim en büyük gerçek, kayıp bir kardeşi vardı ve onu her yerde arıyordu. Zaten bizim ekibe de bu yüzden girmişti. Eğer bunu bana söyleme gereği duymadıysa belki de o kadarda önemli bir konu değildi. Yine de başıma bela almak istemiyordum.
Olduğum yerden hiç kımıldamadım ve gözlerimi Mina'ya sabitledim. Gözleri kapalıydı, rol yapmayı iyi becerdiği için bayılmış gibiydi. Fakat bana işlemezdi bu numaraları. Ufak bir açık bekledim, kalp atışlarına odaklandım. Kahretsin ki nefesini kontrol edebilmişti. Anlaşılan durum ciddiydi. Ona eğilen yabancıya baktım, yüzünde hınzır bir sırıtış vardı. İstediğine ulaşmış gibi bir zaferle.
"Eğer seni bu kadar çok taşımamı istiyorsan, rol yapmana gerek yok mahkum." Mina'ya baktım ve açığını yakaladım. Nefesini kontrol altına alamadı.
Tabi ki rol yapıyordu.
Gizemli adam, eldivenli eliyle önünde yatan kadını dürttü.
"Tüh. Çok toz var üstünde." dedikten sonra Mina'nın üstünü eliyle silkelemeye kalktı.
Mina ayağını ani bir hareketle adamın kafasına çarptı. Maalesef topuklusu yokuşta kalmıştı. Kendini geri attı ve koşmaya başladı. Arkasından bağırsam da duymadı. Gözlerimi yabancıya çevirdim. Yüzündeki zafer gülümsemesi gitmişti. Gözlerinden öfke fışkırıyordu. Adamlarına bağırdı.
"Gidin yakalayın o kaçağı!"
Adamlar Mina'nın peşinden koşmaya başladılar.
Yabancı ise öfkeden kuduruyordu. Söylenip duruyordu.
"Küçük yalancı işte işi gücü numara."
"İstersen ben halledebilirim?" dedi, arabanın camından ilgimi çeken o kadın.
"Hayır. Baş görevliye söyle onu en düşük kaliteli araçla getirsinler. Ayrıca çok konuşursa ağzına bez koymaktan çekinmesinler." diye talimat verdikten sonra, hiç bir şey olmamış gibi ayağa kalktı ve bana başıyla selam verdi. Ardından eldivenli elleriyle lüks arabayı gösterdi.
"Beş, Başak ve Efe sende."
Ardından ikisine döndü. "Sizinle sonra konuşacağız." Başak ve Efe koşar adımlarla diğer arabaya bindi.
Ben ve Umut adamın işaret etmiş olduğu arabaya binmek için yöneldik. Her arabada şoför olması dikkatimi çekmişti.
Arabaya bindik ve karşımıza da şu yabancı oturdu. Yanında bir adam daha vardı. Büyük ihtimalle sağ koluydu.
"Sizinle tanışma zamanımız geldi sonunda Melih Bey."
"Gördüğüm kadarıyla siz zaten beni tanıyorsunuz?"
"Pek sayılmaz. Sadece adınız ve soyadınız." Konuşma sırasının bana geçtiğini düşünerek, konuşacaktım ki anlaşılan bunu uzatmak istememişti.
"Adımı söylemeyi çok isterdim. Ama bunu size söylemem doğru olmaz. Yanlış anlamayın lütfen. Sadece seçkin kişiler bilir üstlerin adını."
"Üstler?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HATA MAHKUMLARI
Action"Aramıza hoş geldiniz." Güldüm. "Ben ve ekibimi kaçırarak buraya getirdiniz. Siz buna hoş bir geliş mi diyorsunuz?" Adam ve yanındaki kadın duraksadı. Bu sefer kadın konuşmaya başladı. "Ah, evet az kalsın unutuyorduk kusura bakmayın." "Hala kusura...