yarayı kapatan aşk

383 25 6
                                    

vote ve yorum birakmayi unutmayinn

yapmak istiyorum bu gece seni suçlarımdan biri.

Cemre'nin partisi bir kez daha herkes için eğlenceli geçip, başarılı bitiyor gibiydi. 

Neredeyse herkes için.

Öylesine etrafıma bakınıyor, içtiğim birkaç kadehin yol açtığı davranışlarımı insanlar görmemiş gibi davranmaya çalışıyordum. Elbisemi çekiştirdim ve derin bir nefes aldım. Ali ve Arap'ı izledim bir süre. Mutlu görünüyorlardı.

Sonra gözüme benim oldukça uzağımda duran Çağrı takıldı. İyi gözükmüyordu. Birkaç saat öncesine kadar dans ediyorduk, ne olmuş bu çocuğa?

Yalnız dikilip yaslandığı masadan kafasını kaldırıp sanki nerede olduğumu biliyormuş gibi bir anlığına gözlerimin içine baktı ve ben ne yapmaya çalıştığını anlayamadan gözlerini kaçırıp sırıttı.

Çağrıyla aramız biraz... garipti. Ona karşı ne hissettiğimi anlayamıyor ve de idrak edemiyordum. Ondan hoşlandığımı biliyorum, ama benimle o iddia yüzünden konuşmaya başladığı için bana olan hisleri, benimle o şekilde konuşması, öyle güzel bakması... beni korkutuyor ve hala o iddia bitmemiş gibi hissettiriyordu.

Hazal, Çağrının bana aşık olduğu için iddianın bittiğine yemin etmişti aslında fakat Hazal'dı bu. İki cümlesinden biri yalan sayılırdı. Ayrıca onun dediklerine inanırsam eğer geri dönüşü olmayan bir yola girecekmiş gibi hissediyordum ve bu hiç istemediğim bir şeydi. O benimle oyun oynarken benim kendimi kaptırıp Çağrıya aşık olmamın kalbime ve psikolojime vereceği korkunç zararı hayal bile etmek istemiyordum.

Ben böyle düşünürken Çağrının olduğu tarafa baktığımda orada olmadığını gördüm. Sadece iki dakika olmuştu, nereye gitmiş olabilirdi ki? Çok sarhoş gözüküyordu, başına bir şey gelmiş olabilir mi?

Burada. Bu parfüm kokusunu biliyorum. Hemen arkamı dönüp ona baktım. Bir dokunsam düşecek gibiydi, öylesine sarhoştu.

"Zeynep."

İç çektim.

"Efendim Çağrı?"

Dediğini unutmuş gibi boş boş yüzüme bakmaya devam etti. Tam yanından gidecektim ki yavaşça bileğimden tuttu ve yanıma geçti.

"Ben bir şey-" Sendeledi. Kelimenin tam anlamıyla yerinde duramıyordu. Tekrar sıkıntıyla iç çekip kolumu beline atıp onunkini de boynuma dolamasına izin vererek yavaşça eve doğru ilerledim.

"Başıma bela olacaksın illaki!"

Kıkırdadı. "Asıl sen benim başıma belasın Zeynom." Kahkaha atıyordu şimdi. "Kara bela!Arap öyle diyordu sana değil mi?"

"Of Çağrı ne yapayım şimdi seni nereye bırakayım ben?"

"Bırakma bir yere." Mırıldandı.

"Lavaboya gidelim kusman gerekiyorsa."

"Yok."

Onun eli benim omzumda, benim kolum onun beline dolanmış bir şekilde merdivenleri çıktık. Yukarı kat karanlıktı, bu yüzden lavaboyu bulmakla uğraşmamaya karar verip onu misafir odası olduğunu düşündüğüm bir yatak odasına sokup ses yapma ihtimaline karşı kapıyı kapattım. Güç bela masa ışığını açtığımda Çağrıyı çoktan yatağa oturmuş şekilde buldum. Başı dönüyordu sanırım.

Bu hali komik görünüyordu. Ona belli etmeden hafifçe sırıtıp yanına oturdum ve duruşunu düzeltmek için omuzlarından tutup kafasını kaldırmaya çalıştım.

"Of Çağrı, ne vardı bu kadar içecek? Sabah her şeyi unutmuş olarak uyanacaksın kesin."

Bir anda bakışlarını tüm vücuduyla beraber bana doğru çevirdi, diğer bacağı dışarıdayken diğerini dizini kırıp yatağa koydu. Ben de aynı şekilde oturdum, böylece yüz yüze geldik. Odadaki loş ışık güzel yüzünü hafifçe aydınlatırken ve kafasını hafifçe eğip gözlerini gözlerime dikmişken o kadar yakışıklı gözüküyordu ki kalbim tekledi ve az önce ne dediysem unuttum.

"Her şeyi unuturum."

"Efendim?"

Çok yoğun bakıyordu bana. Sıcak basmıştı, şu an ben ondan daha sarhoş hissediyordum.

"Her şeyi unuturum, kendimi unuturum ama seni unutmam Zeynep. İstersen ver bana şişelerce içeyim. Unutamam seni."

Dudaklarım aralandı fakat konuşmayı unutmuştum. Kendimi, Çağrının dediklerinin alkolün etkisi olduğuna inandırmaya çalışmak için çok geçti.

"Hiçbir şeyden... emin değilim hayatımda. Bundan eminim."

Eliyle ikimizi işaret etti ve bana biraz daha yaklaştı. Öyle yoğun duygular hissediyordum ki, beynimi tamamen kapatmıştı bu, kendimi geri çekeceğime ölürdüm şu an.

"Bizden eminim Zeynep."

Sonunda konuşmam gerektiğini hatırladım ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim. Emin olmam gerekiyordu sadece.

"Nasıl yani?"

Bir süre yarı açık gözleriyle gözlerime baktı.

"Ben aşık oldum sana."

Bunu beklemiyordum. Hoşlanması belki, ama aşık olma ihtimalini kafamda o kadar geriye itmiştim ki. Kendi elimde olmadan gözlerimi kaçırdım ve dudaklarıma küçük bir tebessüm yerleşti. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi ve yanaklarımın kızardığına emindim çünkü Çağrı sanki daha da utanayım diye yavaşça elini yanağıma çıkarmıştı. Sanki zarar vermekten korkar gibi yavaşça yanağımı seviyordu. Bana biraz daha yaklaştı ve konuşmadan önce hafifçe dudaklarını yaladı.

"Çok güzelsin... hep gözlerini kaçırıyorsun. Bir şey var gözlerinde, bir şey saklıyorsun. Ben gördüm onu Zeynep. O gece de görmüştüm. O bakışında bir şey var ve ben hiçbir şeyi daha net görmedim."

Dudaklarım bir kez daha şaşkınlıkla aralanırken Çağrı'nın mimikleri oynamıyordu. Hâlâ aynı şekilde gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu.

Onca zaman birilerine hissettirmeye çalıştığım ve her seferinde hüsranla biten duygularımı asla tahmin edemeyeceğim biri görmüştü.

Ve ben ona aşık olmuştum.

"Bir tek sen..."

Yavaşça yutkundum. Nasıl oldu hatırlamıyorum ama artık dip dibeydik.

"...bir tek sen gördün. Farklı bir şeyler var sende."

Beni rahatlatmak ister gibi uzanıp saçlarımı öptü. Kalbim hâlâ çıkacak gibi atıyor, neredeyse Çağrının fısıltıya yakın kısık sesini bastırıyordu. Titreyen ellerimi kavradı.

"Kim bilir kimler görsün diye uğraştın da görmediler. Şimdi de gözlerini kaçırıyorsun herkesten. Kaçırma güzel kızım, ben görüyorum, anlat bana."

Bu sefer ben de onun gözlerinin içine bakıp gülümsedim ki ona güvendiğimi anlasın.

Yaklaşık bir dakika sonra Çağrının tebessümü genişledi. Hâlâ çok yakındık.

"Zeynep... biraz daha böyle durursak seni öpeceğim."

Dediği şeye şaşırmam veya utanmam gerekirdi. Utanmadım.  Bakışlarım dudaklarına kaydı. İsmimi onun dudaklarından duymak beni fenalaştırıyordu.

Sonunda aramızdaki mesafe kapandı. Dudakları sıcak ve yumuşaktı. Belimi kavradı, ben de ellerimi dokunmak için ölüp bittiğim saçlarına attım.

Kaybettiğimiz zamanın acısını çıkarmak istercesine öpüşüyorduk ve her saniye daha da derinleşiyordu. Aramızdaki çekim, sıcaklık, dudakları... Her şey rüya gibiydi.

Sonunda ayrıldığımızda iki eliyle yüzümü kavradı ve son defa dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu.

"Güzelim..."

"Anlatacağım." Gülümsedim.

Çağrıyla aramızda ne olacaktı bilmiyordum. Sadece birbirimize aşık olmamıza şaşırıyordum şu an. Bunu fark edemeyecek kadar kör ve korkak olmama. Ama artık korkmayacaktım. Bunun, bizim gerçek olduğumuzu biliyordum.

eskisi gibi | zeyçağ one shotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin