neydi bu şimdi? bu adam buranın yardımcı adamı gibi duruyordu ama daha çok sanki buranın soytarısıymış gibi bir sırıtışı vardı. evet çete üyelerine benzemek için biz de kendimizde değişiklikler yapmıştık ama buradakiler baştan aşağı saçma görünüyordu. önyargılı olmak gibi bir niyetim kesinlikle yoktu ama ilk izlenim kesinlikle önemliydi. sonuçta buraya gözlem için gelmiştik ve öyle boş boş bakınıp gidecek halim yoktu. artı olarak buranın tek gözcüsü ben değildim. üzerimize dikilen meraklı gözlerin arasında şüpheci bakışlar da vardı ve geniş araba çöplüğünde arabaların arasına saklanmış birkaç kişiyi de görmüştüm. bu adamların amacı ya buradan bizi köpekleri olarak göndermek ya da burada öldürmek olacaktı. Ken'e kısa bir bakış attıktan sonra soytarıya cevap vermek için boğazımı temizledim.
duyduklarınızda yanlış olan bir şey var. Black Dragon önceki neslin yeni bir hali olarak kuruldu. yani önceki haline kıyasla bir liderimiz var. Tanıştırayım, Black Dragon lideri, Draken.
'peki sen kimsin? onun ağzı falan mı? yoksa liderin kendini tanıtamayacak kadar pısırık biri falan mı?'
"aynı şey senin liderin için de geçerli oluyor o zaman. onun yerine her şeyi şu kısa çocuk söyledi."
'sen Haruchiyo-san'la kendini bir mi tutuyorsun?'
kenarda kuyruğuna basılmış kedi gibi viyaklayan çocuğa göz devirdim. yalakalığın da bir sınırı vardı yani. yalakalıkları mide bulandırıcıydı. yetmiyormuş gibi göz devirdiğimi farkedip yumruğuyla üzerimize doğru geldiğinde Ken, hiç istifini bozmadan çocuğun karnına bir tekme atıp yere sermişti. o kadar kısa bir süre olmuştu ki herkes bir an için bakışlarını şaşkına dönüştürmüştü. bu olan istemsizce yüzüme bir gülümseme yayılmasına sebep olurken, eski zamanlarımızı hatırlamıştım. akademide eğitim alırken sık sık dövüş eğitimi yapardık ve ona karşı kazanabilen doğru dürüst kimse yoktu. ben karşısına sadece birkaç kez çıkmıştım ama ben de yenilenler listesine adımı eklemiştim. bu adam konu ne olursa olsun kıskanılacak şekilde iyiydi. ve eğer iyi tarafta olmasaydı, kesinlikle herkesin başına kolayca bela açabilecek biri olabilirdi. Ken'in yere serdiği adam kıvranırken ikimiz de umursamazca ellerimizi cebimize koyup daha demin konuşan kişilere döndük.
"misafirlerinize davranma şekliniz oldukça kaba Brahman."
bunun için fazlasıyla üzgünüz Draken-kun. ancak yine de adamımı dövmenin bir sonucu olması gerektiğini düşünmüyor musun?
"hayır, bana saldıran kendisiydi. öylece durup dayak yemeyi beklersem nasıl kendime lider diyebilirim, katılmıyor musun?"
güzel, cesur insanları severim. peki bu tavırların, teklifimi reddettiğin anlamına mı geliyor?
"Brahman olarak siz, bu bölgeye tamamen hakimsiniz. bölgedeki en köklü kişi olduğun su götürmez bir gerçek. ancak, biz Black Dragon, çetemizi birilerinin ayakçısı olmak için kurmadık. gerçek bir dostluk istiyorsanız varız ama yeni bizi yeni yetmeler gibi parmağınızda döndürebileceğinizi düşünüyorsanız, konuşma burada biter. bir anlaşmadan bahsediyorsak, karşılıklı olmalı değil mi?"
bu operasyon bittiğinde kesinlikle oyunculuk dalında bir ödül falan almamız gerekiyordu. daha önce de operasyonlar için oynadığımız saçma sapan roller olmuştu ancak bu hepsinden farklıydı. hepsini bir kenara bırakırsam üzerimdeki delici bakışlar beni rahatsız ediyordu. gözcülerin bakışları olmadığına emindim çünkü zayıf gözlemleri insana ürperti vermiyordu. ancak kendini Hajime olarak tanıtan çocuğun bakışları diğerlerinden farklıydı. yoğun bakışları yüzünden sırtımda bir ürperti hissetmeme engel olamadım. bu adamda gerçekten garip bir şeyler vardı. fotoğrafını gördüğüm ilk andan beri içinde garip bir hissi uyandırıyordu ama anlam veremiyordum. Kokonoi Hajime, çetenin en göz önünde olan adamı. geçmişinde hırsızlık, kapkaçla ilgili küçük suçlardan birkaç kere yakalanıp kısa süre cezaevinde kalmış ve sonra çıkmış. parasal konudaki her şeyde eli var. ancak para dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor. hakkındaki bilgiler sadece bundan ibaret. ama eminim ki, burada senin hakkında daha fazla şey öğreneceğim ve bu sefer alacağın ceza, aldıklarının toplamından daha büyük olacak.
küçük bir çete olmanıza rağmen kendini anlaşma yapacak kadar önemli görmen, gerçekten takdir edilesi. Pekala Draken, bir kumar oynayacağım.
"bu teklifimi kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"
evet, dostluk istiyorsanız, alacağınız şey bu olacak. ancak aramızda bir dostluk olmamız için size güvenmemiz gerekiyor değil mi? Draken-kun, biz seninle detayları konuşalım, ne dersin?
"olur. in-"
inupi-kun'la hajime ilgilenecek. endişelenme, sadece bizi daha yakından tanımanızı istiyorum. keşke çetenizin diğer üyeleri de burada olsaydı. neyse, her şey tamamsa, ikimizin olacağı bir yere geçebiliriz.
bakışları bana döndüğünde gitmesi için başımı salladım ve omzunu patpatladım. konu kendine gelince ne olacağını umursamayan biri olsa da arkadaşları söz konusu olduğunda arada bir de olsa babanne gibi endişelenebiliyordu. yine de bunu belli edemezdi. bu yüzden yaptığı bakış etraftan endişeli gibi görünüyor olsa da aslında tekrar buluşma yeri ve saatiyle ilgiliydi. o yanımdan ayrıldıktan sonra kol saatimin kaydedici kısmına bastım. sonrasındaysa zaten Hajime, yanıma gelmiş ve resmi olarak tanışmadığımızı söyleyip elini uzatmıştı. yüzünden hiç silmediği sırıtışla bana bakmaya devam ediyordu. bu kadar gülünecek ne vardı tanrı aşkına.. istemeyerek de olsa elini tuttum ve sıktım.
sadece inupi demen yeterli.
-Keyifli okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glowing in the Dark | Kokonui.
Teen FictionInupi dedi Hajime, o soğuk ve kan donduran sesiyle ; iyi bir yol seçmişsin.