.
Bir süre sonra kaçık (!) olarak adlandırılan çocuğun isminin steve olduğunu öğrendim. Ve genellikle akşam yemeğini tek başına odasın da yediğini ama yemeği başına bilinmeyen bir sebepten dolayı (!) kaybolduğu için yemek odasına geçmiş oturuyorduk sabah gördüğüm masanın etrafına toplanmıştık. Masa da Steve,Andrew, Yürüyen alzheimer , sabah Steve'in odasını sorduğum kadın , Ashley ve Darly ile beraber iki tanımadığım kişi daha vardı. Zaten o iki kişinin de bizimle konuştuğu söylenemez.
"- Mira alıştın mı? " Darly konuşma başlatmak adına sorduğu soru herkesin benim suratıma bakmasına neden oldu. Sıra sıra herkesi inceledikten sonra yürüyen alzheimerın gergin ve rahatsız olduğunu gördüm. Neden? Tabi ya gitmediğim için.
"- Isınmaya başlıyorum." Kate'in göz devirdiğini gördüm.
"- Bence yanmadan uzaklaş." kısık ve keskin bir sesle söyledikleri ortamın huzurunu kaçırırken Darly gerilim dolu havayı dağıtmak için boğazını temizledi.
"- Kate hiç bir işe yaramayıp bir de düzeni bozmaya çalışma." Darly ne kadar gülümseyerek söylese de öfkesini hissedebiliyordum.
"- Hiç bir işe yaramıyor muyum? Alt tarafı sadece bir görev yapamadım. Peki bu küçük ne yapıyor geldiğinden beri onu ne kadar tanıyıp benden üstün görüyorsunuz. Sadece insanların iyi niyetinden yararlanmaya çalışan küçük-"
"- Kate kes sesini sana ne oluyor!? Eğer ona tek kelime edersen kendine kapının dışında yeni bir yatak hazırlarsın." Kendimi ezilip büzülmüş hissediyordum. Ama yeterince sessiz olduğumu düşünüyordum.
Kate sinirle sandalyeyi ittirirken yine tütsü kokusu başımı ağrıtmaya yetmişti.
"- Darly burada yatıp elinize bakmayı düşünmüyorum. Yapabilecek ne var?" Ne kadar darly'e baksam da bu sözüm Kate içindi.
"- Sen hiç bir şey yapamazsın ben bunun 7 yıl eğitimini aldım. Senin gibi sıska bir kız ne yapabilir?"
Darly'nin konuşmasına izin vermeden atladım.
"- Ejderhalarla güreş tutmuyoruz Kate. Anlaşılan sadece 7 yılda bu kadar ilerlemeyi başarabildiysen daha çok ağrı kesici kremlere ihtiyacımız var." Bu sözü topallayarak giderken söylemiştim. Masadaki çoğu kişi gülmemek için çabalasalar da yine de kıkırdamalarına engel olamamışlardı.
"- Sen.. ben-" Etrafımdakilerden cesaret alınca biraz daha uğraşmak istedim.
"- Dil bilgini mi geliştiriyorsun? sen, ben , o? Tekil şahısları mı tekrar ediyoruz?" Lafımı duymamış gibi yaptı.
"- Çok mu bir şeyler yapacağına güveniyorsun. Kasabanın ortasında ki alış-veriş merkezine gidebilirsin herhalde değil mi?" ukala gülümsemesi gram sinirimi bozmazken iğrenmiştim. Nedir bu kıskançlık? Alış-veriş merkezi baya uzaktaydı. Normalde bu tür iddialara katılmazdım. Ama bir şeyler yapmam gerekiyordu.
"- Evet gidebilirim. Bunun için 7 yıl eğitime ihtiyacım yok. Yarın yola çıkarım." Kate gülümsedi. Ama bu daha çok alay doluydu.
"- Göreceğiz." Hızla masayı terk ederken arkasında bıraktığı tütsü kokusu artık başımı patlatıyordu.
"- Tanrım normal parfümlerin yok mu senin?" Ellerimi suratıma doğru yelpaze gibi sallarken herkes gülerek konuşuyordu. Darly ise endişeyle bana bakıyordu.
"- Merak etme. Üstesinden gelebilirim." Darly iç çekerek bana baktı.
"- Merkez yolunda kız kardeşimi kaybettim..." Destek vermek için gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danube Yolcusu#Justwriteit
AventuraYaşamak sen istedikçe güzel Kader ise sen yılana kadar... Nefes nefese uyanırken yaşlı gözlerimle yatağın hemen karşısındaki aynaya baktım. Saçlarıma korkudan açılmış ıslak gözlerime suratımı birkaç saniye inceledim. Ve neredeyse bulunduğum katı çın...