Yağmurlu bir sonbahar sabahında işe gitmek için ayrılmıştı Songül evden. Her sabah yaptığı gibi o çok sevdiği pastaneye uğrayıp enfes poğaçalardan alacaktı.
Hafif hafif çişeleyen yağmur şiddetini artırırken yavaş yavaş yürümeye devam etti kalabalık caddede.
Çünkü yağmurda ıslanmayı değil yağmuru hissetmeyi öğrenmişti yalnızlığı ile girdiği mücadelede.
Yağmurun narin damlaları yüzü ile buluştuğunda derin bir tebessüm yerleşti yüzüne. Kulağına kulaklığını takıp anın büyüsüne kapıldı büyük bir keyifle.
En sevdiği şarkının ve yağmurun uyumu onu andan soyutlarken derin bir huzur kapladı içini.
Ama bu huzurlu an maalesef kısa sürmüştü. Sert bir çarpışma onu hayal dünyasından çıkarıp gerçek dünyaya döndürmüş, huzurlu anını elinden alıp yerine koca bir sinir bırakmıştı.
Sıkkın bir nefes verip, yere düşen telefonuna çevirdi öfkeli bakışlarını ve sinirle söylenmeye başladı Songül.
"Dikkat etsene kardeşim"
"Pardon hanımefendi ama siz bana çarptınız" dedi adam elindeki telefonu kadına uzatırken.
Başını yerden kaldırdığında göz göze geldi karşısında duran iri yarı adamla Songül.
Ve o an şiddetli bir şimşekle aydındı karanlık bulutlarla kaplı gök yüzü.
Sertçe yutkunup bakışlarını adamın gözlerine sabitlediğinde elini uzatıp telefonunu aldı usulca.
Okyanus gözlü adam ona belli belirsiz bir tebessüm gönderdiğindeyse başını hafifçe önce eğerek verdi cevabını.
"Teşekkür ederim"
Takılı kaldığı gözlerin karanlığından zor da olsa sıyrıldığında başka hiçbir şey söylemeden ayrıldı adamın yanından.
Ama aynı anda hafif bir ürperdi kapladı içini. Gözlerinin önünde beliren derin mavilikler aklını bulandırırken, o heybetli adamın etkisinde kalmıştı yorgun yüreği.
Başını hafifçe sallayıp aklını bulandıran düşünceyi savmaya çalışırken biraz sonra yaşayacağı durumdan bihaberdi Songül. Çünkü kader ilk defa yaşacağı bir duyguya doğru sürüklemeye başlamıştı onu çoktan.
Ama bu yeni yolculukta yalnız olmayacaktı. Yüreğine düşecek olan ateş sadece onu değil okyanus gözlü adamı da yakacaktı.
🕊️
Yoluna devam etse de aklı biraz önceki kadında kalmıştı adamın. Yaşadığı duygu yoğunluğu zihnini uyuştururken kadının parlayan gözlerini düşünüp sıyrılmaya çalıştı içine düştüğü ateşten.Ama ne yaparsa yapsın kalbini yakan ateşe teslim olmak zorunda kalacaktı adam . Çünkü zihnine kazınan o ela gözler gün gelecek onu nefesiz bırakacaktı.
İlk görüşte aşka inanmayan bir kadın ve kalbini aşka kapatmış bir adam yağmurlu bir kış sabahında rastlamıştı birbirine.
Kader onları bir araya getirmiş olsa bile yolları ayrıydı ikisininde.
Ama bilmedikleri bir şey vardı. Bu tatlı tesadüf bir kere ile sınırlı kalmayacak ve kader onları bir arada tutmak için bütün sınırları zorlayacaktı.
Çünkü; tesadüf diye bir şey yoktu. Ve her zaman olması gereken olurdu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomanceTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...