Stanford Stan, Soos ve Melody Preston ve kızı Pacifica' yı Loo Loo Land macerasına bıraktıktan sonra Soos' dan ödünç aldığı arabayı doğruca kasaba gölüne sürdü. Gece konduların hemen yanı başında başladığı bu gölde önemli bir "arkadaş" ile görüşmesi gerekiyordu.
Bill yan koltuğa oturmuş biraz gergin duran Stanford'a bakıyordu. Her konuşmaya gittiklerinde ya da karşılaştıklarında bu kadar gergin olarak başlar ama sonra her şeyi akışına bırakırdı. Bu döngüyü artık kırma zamanının geldiğini düşünüyordu büyük kuş. Arabanın arka koltuğunda kalmış bir kağıdın yanına kondu ve Ford' un cebindeki kalemi gagasıyla alarak pençesi yardımıyla kağıda bir yazı yazmaya başladı.
"Bill? Ne yapıyorsun?" dedi Ford merakla aynadan kuşa bakarak.
Bill işi bitince kağıdı Stanford' a verdi. Kağıdın üstünde yamuk yumuk bir şekilde "İtiraf" yazılmıştı.
Ford kağıtta yazanı okuduğunda bir anda frene yüklendi, zaten geleceği yere varmıştı. "Kuş pençeleriyle yazabiliyor olmana şaşırmayı sonraya erteliyorum. SEN CİDDİ MİSİN?"
Şaşkın ve panik olmuş bir halde kuşa baktığında Bill başını olumlu anlamda salladı ve gakladı. "Bill, ben bunu yapamam." dedi Ford gergince. "Duygularımı itiraf edemem! Bu mümkün değil!"
Bill öfkeyle yüksek sesle gaklayınca Ford kulaklarını tıkadı. "BANA BAĞIRMA! Bak, deneyeceğim ama eğer onun duyguları benimki gibi değilse akşam yemeğim olursun!"
Bill keyifle gakladı, onu hiç ciddiye almamıştı. Ford' un bunu yapamayacağını biliyordu.
Cam tıklatıldığında Ford yerinden sıçradı ve hızlıca camı açtı. Karşısındaki kişiyi görmesiyle gözleri kocaman açıldı. "Fidds! Seni görmek ne güzel..."
Fiddleford kıkırdadı. "Kendi kendine mi bağırıyorsun?" dedi Fiddleford merakla. Bill cama yaklaştığında başını okşadı. "Şimdi anlaşıldı, yine Bill ile konuşuyorsun. Onu nasıl anlıyorsun merak ediyorum."
Fiddleford kenara çekilirken Ford arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı. Bill omzuna konmuştu. "Benim anlamamdan çok o bana kendini anlatmanın yolunu buluyor diyebilirim." dedi Ford gülerek. "Gölün kenarına oturalım mı?"
"Tabii, bana uyar." dedi Fiddleford ve beraber gölün kenarına oturdular, Bill yakınlardaki ağaçların dallarına koymuştu. Ford göz ucuyla Fiddleford' a baktığında gözleri buluşmuştu, hemen gözlerini geri çekti ama Fiddleford onu seyretmeye devam ediyordu.
"Neden bana bakıyorsun?" dedi Ford huysuzca.
"Seni rahatsız mı ediyor?" dedi Fiddleford ve önüne döndü. "Üzgünüm."
"Hayır hayır!" dedi Ford panikle. "Sadece beklemiyordum, istersen bakabilirsin tabii."
Lanet olsun, neden bu kadar beceriksiz oluyordu ki bu adamın yanında! O duygusuz ve umursamaz tavırları olan, havalı görünen ama aslında fazla paranoyak bir inekti, insanlara asıl halini belli etmemeliydi ama Fiddleford' un yanında dürüst olmak istiyordu, ona gözü kapalı yeğenlerini ya da Bill' i bile emanet ederdi.
"Ford, senin bana söylemek istediğin bir şey mi var?" dedi Fiddleford konuya girerek. Yoksa Ford' un bir şey söyleyeceği yoktu.
'Hadi Ford, sen o kadar kişiyi kaç farklı yolla öldürdün, bunu da yaparsın.' diye içinden kendini telkin etti Stanford. Ford nefesini tuttu ve tek seferde "Fidds seni seviyorum!" deyiverdi. Cevaptan korkarak gözleri sıkı sıkı yummuştu.
Fiddleford derin bir oh çekti. "Sonunda!"
Ford şaşkınca gözlerini açtı. "Ne? Sen de mi beni seviyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Goth Au / Gravity Falls -Bitti-
De Todo-Tamamlandı- Gravity Falls ama Herkes gotik ve emo! "Şu lanet karga ne oluyor?" "Bu yüzden, burada, Gizemli Kulübe grubundaki bizden, bitmemiş işinizi halledeceğimize söz veriyoruz ya da paranız gitti ve asla geri alamazsınız ve bize kötü bir incele...