Bazen söylenilen sözler derin izler bırakır insanlarda.Dışarıdan baktığınızda göremeyebilirsiniz parçaladığınız,darmadağın ettiğiniz kalpleri çünkü gülümsemek kolaydır onca şeye rağmen.Sadece şaka yapmak için söylediğiniz sözler paramparça edebilir insanları,o şaka kaldırıyor dediğiniz insanlar içten içe kaldırmıyor olabilirler ya da o şakayı herkese yapıyorum zaten buna alınmaz dediğiniz insanların bununla ilgili kötü bir anısı olabilir veya var olan bir yarasını hatırlatabilir.İnsanların hikayelerini bilmiyorsunuz o yüzden lütfen nazik olun.
Taehyung'dan
"Hey,kırmızı montlu!"
Kahretsin.Sangwoo'nun o lanet sesini artık duymak istemiyordum ancak o ve yardakçıları her seferinde beni buluyorlardı.Zaten yapacaklarını yapmışlardı.Daha ne istiyorlardı benden?
"Ne istiyorsun Sangwoo?"
"Ooo,Taehyung cesaretlenmişiz.Yürek mi yedin?"
Gülümseyerek söylediği her bir kelime beni iğrendiriyordu.Ama cevap vermeyi bırakmayacaktım.Kendimi ona ezdirmeyecektim
"Kes sesini ve beni rahat bırak Sangwoo."
Söylediğim şeyle gülmeye başladı.Şerefsiz herif,o iğrenç suratını bir daha görmemek için her şeyi yapardım.
"Güldük eğlendik,şimdi beni sinirlendirmeden yanıma gel."
"Yanına falan gelmeyeceğim."
"Sana beni sinirlendirmemeni söylemiştim,zaten çirkin suratını görmeye zor katlanıyorum şu an."
Ona direnmeye çalışıyordum ama yapamazdım,biliyordum.Hem kalabalıklardı hem de iri yarı bir adamdı Sangwoo.Benim küçük bedenimi yere sermesi saniyelerini almazdı.Belki dediklerini yaparsam daha insaflı davranır bana umuduyla yavaş ve tedirgin adımlarımla ona doğru yürüdüm.
"Aferim köpekçik.Sahibinin sesini dinle."
Arkadaki şerefsizlerin gülüşlerini görmezden gelmeye çalıştım.Bir an önce buradan gitmek istiyordum.
"Ne yapacaksan yap ve git."
"Ah,hayır hayır.Uzun uzun ağlamanı sağlayacağım ve ibneliğinin bedelini o çirkin suratınla ödeyeceksin."
Demesi ve suratıma sağlam bir yumruk geçirmesi bir oldu.
Orada ne kadar dayak yedim bilmiyorum.Dediğini yapmış suratımı defalarca,hiç acımadan,suçluluk duymadan yumruklarıyla donatmıştı.Sonra çekip gitmişti.Hep böyle olurdu,beni bir boks torbası gibi kullanıp giderdi.Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, yapamıyordum.Bütün kemiklerim ağrıyordu.Bırak hareket etmeyi,nefes alacak kadar bile gücüm kalmamıştı.Ama artık kalkmam gerekliydi,eve gitmeliydim.Yetiştirmem gereken projeler vardı,yarın sabah erkenden derse gidip sonrasında ise işe yetişmeliydim.Burada zaman kaybedemezdim.
Yerden güç alarak kalmaya çalıştım,ilk seferde başaramadım ama birkaç denemeden sonra ayağa kalkmayı başardım.Yavaşça yürümeye başladım,bu halde metroya veya otobüse binemezdim.Son çare Hoseok'u aradım.Ev arkadaşımı,tek arkadaşımı...Beni buradan anca o alabilirdi.
"Alo"
"Alo,Hoseok gelip beni alabilir misin?"
"Nerdesin?"
"101 Yeoui-daero"
"Tamam geliyorum."
Sanki görebilirmiş gibi bir saniyeliğine gülümseyip telefonu kapattım.O an asıl sorunu kavradım.Hoseok'a ne söyleyecektim ki?Sangwoo'yu söyleyemezdim ya,kesinlikle onunla kavga etmeye falan çalışırdı.Hayır,buna izin veremezdim.Eğer yüzüm o kadar kötü durumda değilse düştüğümü söyleyebilirdim aslında.Yüzüm ne durumda bakmak için kameramı açtım,keşke açmasaymışım.
Zaten yüzüm güzel bir yüz değildi ama şuanki hali tamamen berbattı.Eğer gözleri hala görüyorsa,ki görüyordu,Hoseok hayatta düştüğüme inanmazdı.Bunları düşünürken yanıma yanaşan araba ile düşüncelerimden sıyrıldım ve ön koltuğa,Hoseok'un yanına oturdum.
Ben oturur oturmaz belerttiği gözleriyle endişeli bir şekilde bakakaldı bana.Birkaç kez bir şey söylemek ister gibi açtı ağzını ama hiçbir şey söyleyemedi bir süre.Ağlamak üzereydim,göz yaşlarımı zor tutuyordum ki Hoseok sonunda konuştu.