"Anneciğim, korkuyorum." Kızımın çaresizlik içinde konuşması gözlerimden akan yaşları çoğaltmıştı. Kızıma sıkıca sarıldım ve kırılırcasına çalınan kapıya iyice yaslandım. Kaldığımız evin eski kapısı neredeyse kırılmak üzereydi, çatırdayan ahşap seslerinden anlaşılıyordu. Kızımk ayağa kaldırdım ve kısık sesle konuştum. "Dolaba saklan, ben birazdan geleceğim, anlaştık mı? Sakın ses çıkarma. Koş hadi."
Ahu, sesini bile çıkarmadan koşarak odaya gitti. Hafifçe gelen kapı gıcırtısından dolaba girdiğini anlamıştım. Hemen yanımdaki mutfak çekmecesini açıp elime ilk gelen bıçağı aldım ve ayağa kalktım. Bıçağı arkamda saklayarak ayağa kalktım. Zaten benim sayemde sağlam duran kapı Serkan'ın sert darbesinden sonra açılmıştı. Hızlıca içeriye girip boğazımı kavradı. "Kızım nerde?" Bana bağırdığında nefesindeki içki kokusu yüzüme savrulmuştu. "Bana cevap ver!" Korkusuz rolünü oynayamazdım, korkuyordum. Fakat kızım için her şeyi yapardım.
"Arka bahçede." Nefesim kesildiği için güçlükle konuşuyordum. Beni yere savurup hışımla kapıdan çıktı ve arka bahçeye doğru yürümeye başladı. Hızlıca yerden kalkıp kızımın yanına koştum ve kucağıma aldığım gibi camdan çıkıp hızlıca koşmaya başladım. "Anneciğim kolum..." Kucağıma almaya çalışırken elimdeki bıçakla kolunu yaralamıştım. görmeye dayanamadım ve son hızımla koşmaya devam ettim. "Sabret güzel kızım, saracağız." Ahu ağlamaya başlamıştı. Arkamdan Serkan'ın bağırışlarını duydum. "Gel buraya, küçük orospu seni!" Arkamdan koşmaya başladığında hızlıca bir ara sokağa girip bir binanın açık kapısından içeri girdim ve merdivenin altına saklandım. Ahu çığlık atarak ağlıyordu. Elimle ağzını kapatıp susturmaya çalıştım fakat olmuyordu. Binanın kapısının önünde Serkan'ın gölgesini gördüm. "Yukarıya koş Ahu, çabuk." Beni ikiletmeden hızlıca merdivenlerden çıkmaya başladı. Serkan içeri girip üzerime atladığında bıçağı karnına sapladım. Fakat bunu bir kere yapmadım, defalarca kez sapladım. Yerde yarı baygın bir şekilde yatarken gözleri beni takip ediyordu. Yukarı kata çıkıp Ahu'nun elinden tuttum ve koşarak oradan uzaklaştım. Ahu'nun çığlıkları yüzünden binada arkamızdan açılan kapıların seslerini duyuyordum. Daha hızlı koşabilmek için Ahu'yu kucağıma aldım. Yaklaşık yarım saat kadar koştuktan sonra bir parkta durduk. Arka cebimde kalan son 100 liramla bir markete girdik ve kızımın sevdiği birkaç aburcuburu ve karnımızı doyurabileceğimiz birkaç şey aldım. Henüz sabah saati olduğundan ve hava soğuk olduğundan park boştu. Ahu hiçbir şeyin farkında olmadan parkta eğleniyordu. Bir anda durup düşünceli bir şekilde yanıma geldi. "Anneciğim, babamdan neden kaçıyoruz?" Kollarımı açıp bana sarılması için gülümsedim. Başını göğsüme yasladı. "Babanla ebelemece oynuyoruz bebeğim. Oyun bu..." Başını kaldırıp bana baktı. "Burnun kanıyor anneciğim." Elimin tersiyle burnumu sildim. Hep olurdu bu ama hiç doktora gidecek fırsatım olmamıştı. Ahu tekrar kaydırağa döndüğünde cebimde ezilmiş sigara paketimi ve kibrit çıkardım. Bir tane sigarayı yakıp paketi ve kibriti geri cebime koydum. Kızımı izleyerek kara kara düşünmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK KATİL
Teen Fiction"Anneciğim, ne zaman bitecek bunlar?" Kızımın uzun, güneş sarısı saçlarını okşadım. "Neyin bitmesini istiyorsun güzel kızım?" Öne eğik olan başını kaldırıp dolu gözleriyle bana baktı. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. "Mezarlığın yanında yaşıyoruz...