10.BÖLÜM "İÇ SES HAKLI "

3.3K 191 23
                                    

the Vamps - I Found a Girl ft. Omi

**************

Kahvaltıyı bitirdiğimizde karnım adeta patlayacak bir volkan gibi şişmişti. Masayı toparlayıp salona geçtiğimde ilk işim Ardaya mesaj atmak oldu. Whatsap'a girip ardaya "napıyorsun" yazdım. Ne yapayım yazacak bir şey bulamayınca böyle bir şey gönderdim. Bu mesajın arkasından da "nerdesin" yazdım. Annemlerin yanına gidip "anne hadi bir yerlere gidelim. Benim canım sıkıldı" dedim. Ne yapıyım canım sıkılıyor. Bir yerlere gitmek benimde hakkım. Annemde "Serra'yı çağır da gezin gelin hadi"dedi. Oha aynen ben niye Serrayı çağırmıyorum ki. Canım kuzenim. Nasıl unuturum ya onu.

Bir tek biz ayrıyız kuzenler arasında. Herkes Denizli de yaşarken biz Bursa da yaşıyorduk. Üvey evlat gibiyiz resmen. Ama biz geldik mi herkes ananemlerin evde toplanır, büyük küçük herkes bir arada olurdu. Oyunlar oynarız. Tabu, monopoly, jenga, sessiz sinema. Sonra herkes yatılı olarak kalır. Tabi ki de gençler gurubu uyumaz ve yaşıtları ve yaşına yakın kişilerle konuşur ve oyun oynar yada dertleşirler. Ama biz koca aileler içinde en az kardeş olanız. Dayımın ve teyzelerimin hep üç-dört çocuğu var. Biz sadece iki kardeşiz. Aslın da üç ama orayı sonra söylerim. Uzun hikaye çünkü.

Serra'nın numarasını telefon rehberimden bulup sağa doğru kaydırarak aradım.

Çalıyor...
Çalıyor...
Çalıyor...

Üçüncü çalışta açtığında doğrudan lafa daldım. Deniz de dalınır aslın da. Tamam susuyorum. "Alo Serra hadi dışarı çıkalım. AVM'ne olur. Ne biliyim çarşıya yada böyle gezilecek bir yerlere gidelim. Denizliye geldik de biz. Biz hazır gelmişken gezelim derim ben" dedim. Tabi bunları söylerken çok hızlı ve heyecanlı konuşmuştum. Bir de tek solukta söylemiştim. Orası ayrı bir şey.

Serra da "oha tamam hemen ananemlere geliyorum o zaman bekle beni" dedikten sonra suratına kapattı telefonu. Telefona bön bön bakakaldım şuan. Durun size Serra'nın kim old ve nasıl birisi olduğunu anlatayım. 

Serra. Tek kelimeyle çok enerjik, sevecen, sıcakkanlı ve en önemlisi sırdaşım. Serra her ne kadar benden bir yaş küçük olsa da sanki her ikimizde aynı yaştaymışız gibi davranırdı. Aynı şekilde ben de. Koyu kahve dalgalı saçlı ve koyu kahverengi gözlüydü. Boyu yaklaşık olarak 1.60 falan vardı. Ki benim boyum 1.65 falandı. Yani galiba. Siz düşünün artık. Hemen üstüme asker tişörtümü altına da siyah pantolonumu giyip anneme "birazdan Serra gelecek ve dışarı çıkacağız" dedim ve Serrayı beklemeye başladım. Serrayı bekleyene dek yüz fotoğraf çekildim herhalde ve saçımı kendi düz haline bıraktım.

Aynadan kendime bakarken zil çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Ama Serra değil dayım ve elinden tuttuğu Mehmet ile karşı karşıya geldim. Mehmet kim diye sorarsanız. Dayımın oğlu yani kuzenim. Daha bir yaşında mavi gözlü ve sarışın aynı şekil de ablası da sarışın ve mavi gözlü.  Gerçi bunları bilmenize gerek yok ama olsun.

Dayımla sarıldıktan sonra Serra geldi. Hoş geldin, beş gittin muhabbetini yaptık ve yola düştük. Gerçekten de düşmedik canım. Biz de Serrayla parka gitmeyi düşündük. Park dediğim de hani şu mahalle araların da olan parklar değil. Denizlinin en büyük parkı yani. Bütün ya boyunca olan biten her şeyi ayrıntısına kadar Serraya anlattım. Anlattıklarım karşısında Serra ufak çaplı bir şok geçirdi ve hafif çığlık bastı. "Ya Damla. Çok güzelsiniz be. Yalnız baya hızlı olmuş sizin aranızda ki şey" dedi. Haklıydı aslında. Biz de hiç bakışmadan konuşmadan sevgili olmuştuk. Keşke  biraz sohbet, muhabbet etseydik.

 Parka gelene kadar yavaş yavaş yürüyerek muhabbet ettik. Taki karşımıza bir deste taş çıkana kadar. Deste diyorum altını çiziyorum bakın. Büyük ihtimalle benim yaşım da idiler. Lan ne diyorum ben. Kendine gel Damla. Senin sevgilin var. Kendimi durdurmak lazım. Hemen kafamı önüme eğdim ve geçip gitmelerini bekledim.

ALLAHUAKBAR diye bağırasım gelmedi desem yalan olurdu. Maşallah yüce Rabbim ne güzel yaratmış. Tü tü tü.

Bu taşlar ne böyle. Serraya dönüp "Serra sakin bebeğim. Sakin ol. Sadece karşıdan yakışıklı çocuklar geliyor. O kadar. Ve çok tatlılar" dedim serraya dönerek. Taşlar bize, biz onlara git gide yaklaşırken kalbime kramplar girdi. Şimdi yanımda Arda olsa beni de, o taşlarında keserdi. Çocuklar yanımızdan geçerken biz onlara onlar bize baktı ve gitti.

 Ne sanmıştım ki wattys hikayelerindeki gibi aşık olacağımı falan mı? Birden arkadaki erkeklerden bir şey duydum. Arkasını dönüp bana baktı ve göz kırpıp önüne döndü."Kanka şu asker tişörtlü iyiymiş" dedi. Yakışıklı olabilirdi ama fazla abazaydı. Salak benim duymadığımı falan mı sanıyor. Gözlerimi kaydırdım ve " gerizekalı" dedim. Sonra biri arkasına döndü ve bir şeyler dedi. Ne dediği konusunda hiçbir fikrim yok. Ama iyi bir şey söylemediğini düşünüyordum. 

Arkama bakmamak için kendimi zor tutuyorum. Sanırım merakıma yenik düşeceğim. Düştüm. Arkama baktığımda hepsi birden bir banka oturmuştu. Bazıları ayakta dikiliyordu ve bize bakıyorlar. Hayır anlamıyorum ne bakıyorsunuz ya. Arda görse keser beni. Hemen başımı öne çevirip Serraya " orda oturmuşlar bize bakıyorlar valla. Bir tanesinde değil hepsi bakıyor. Hepsi abaza sanırım"dedim. Serra "töbe töbe. Neyse hadi gel biz de şu banka oturalım" dedi. Bende onu onaylayıp o çocukların oturdukları banktan iki metre ilerisine banka oturduk. 

Ama banklar arasındaki boşluk fazla. Mesela yirmi adımlık yer arasındaki boşluk. Oturduktan sonra Serraya "biraz oturalım sonra biraz dolaşıp eve gideriz" dedikten sonra içlerinden oturanlardan biri oturduğu yerden kalkarak yanımıza doğru gelmeye başladı. Serraya çocuğa çaktırmadan "salak mı bu? Neden yanımıza sırıtarak geliyor. Sakın panik yapma. Ben konuşurum"dedim ve olaya el attım. Meteor yanımıza geldiğinde öylece yüzüne baktım. Porselen suratlı bir şeydi. Esmer ve fazlasıyla uzun boyluydu. Ama bir dakika o bize doğru değilde bir on adım daha ilerideki taş gibi kıza doğru yürüyormuş. Allahım rezil olduk resmen. Filmlerdeki gibi oldu şuan. Rezillik. 

Çocuk kızın yanına giderken biz de ona öyle öküzün trene baktığı gibi baktık Serrayla. Tam o sırada telefondan sesler gelmeye başladı. Arayan var. Kim acaba? Telefonun ekranına baktığımda ARDA arıyor... Yazısı çıktı. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde Serraya bir dakika diyip yanından uzaklaştım. Daha çok o çocukların arkasına doğru yürüdüm. Ki duysunlar sevgilimin olduğunu. " alo"dedim bütün otun böceğin sesini yok sayarak. Arda "alo Damla nerdesin" diye bir soru attı. Bende "parktayız kuzenimle öyle geziyoruz" dedim ve cevap vermesini bekledim. Sonra hele şükür konuşmaya başladığında "ne yapıyorsunuz parkta " dedi. 

Her ne kadar o görmese de gözlerimi abartılı bir şekilde kaydırıp "çorba içmeye geldik" dedim. Hemen sonra "parkta ne yapılırsa onu" diye ekledim. O değil de ben az önce Ardaya atar yaptım. Arda "ne yani parkta oyun mu oynuyorsunuz" dediğinde ona "he Arda parkta çocuklarla oyun oynuyoruz" dedim ağzındaki kelimeleri keskinleştirerek. Arda "aaa ne güzel yaşıtlarınla oynaman" dedi. Of çok kötü laf etmişti. Bana çocuk mu demek istiyordu. Tabi ki de bunun altın da kalmayacağım ve Türk kızları'nın ata sporunu kullanacağım. Trip atma.

"Saçmalama" dedim gözlerimi kaydırarak. Ardanın telefonun başında kahkahasını atarken duydum. Tamam çok tatlı kabul ama gülüşüne aldanmamak lazım.Ben bunları düşünürken çimenlerle oynamaktan çimenlerin suyu çıkmıştı. Küçükken yaptığım menemen gibi oldu. Küçükken menemen yaparken çamurla çimenler benim biberim olurdu. Gülmeyin. Sanki siz hiç yapmadınız ayol.

Ardayı sinir etmek için şu çocuklardan mı bahsetsem ne. "Ardacığım(!) burada bir sürü taş çocuk var" dedim. Bir an telefonun öbür tarafından ses gelmeyince. Lafıma devam edecekken " benim kadar yakışıklı olamazlar "dedi ve telefonu yüzüme kapattı.  Ana! Yüzüme kapattı resmen telefonu. Sonra telefonuma mesaj geldi.

"uzaklaşmalısın bence oradan " 

 Niye ki alt tarafı çocuk.

Yakışıklı bir sürü çocuk. Dedi iç sesim. Haklıydı aslında. Ben de Denizliliydim. Hahayt.

 "Neden" dedim merakıma yenik düşerek. Arda "fazla meteorun aynı anda bulunması zararlı" dedi. Ardaya " hebele hübele" dedikten sonra telefonu yüzüne kapattım. Serra'nın yanına gittim. Ardayla konuştuklarımızı anlattım ve muhabbet ede ede eve gittik.

Bölümler. olaylar değiştirilmeden düzenlenmiştir. 

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın :)

YILDIZ #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin