DAĞILAN ARKADAŞLIK

19 3 3
                                    

Eve gidip kendime akşam yemeği hazırlarken, Eylül'den bir mesaj aldım. Whatsapp'ı açıp attığı mesajı inceledim.

Eylül
Olanları duydum, Tuana mesajlarıma cevap vermiyor, Mine ve Alp de buluşacak durumda değiller. Akşam yemeğinden sonra bana gelsene biraz konuşalım. Mine, Alp'te kalıyor. Sadece Can ve ben varım.

Siz
Çok iyi olur, gelmeye çalışacağım.

Yemeğimi yiyip, dışarı çıkmak için uygun kıyafetimi giydim. Dışarı çıktım, Eylül'lerin evi oldukça uzaktı. Bir taksi çağırıp evine gittim.
Eylül kapıyı açtı, Can salonda oturuyordu. Beni görüp ayağa kalktı, selam verip oturdum. "Ya biz ne hallere düştük, Kaan'ın hayatımıza girişi, Berk'in ölümü..." Diye söze girdi Eylül. "Gerçekten çok kötü bir durumdayız. Alp ile aramıza mesafe koyduk, Mineyle de çok yakın değiliz. Tuana zaten kimseyle konuşmuyor." Diyerek onayladım Eylül'ü. "Ne yapacağız şimdi?" Diye sordu Can. Eylül derin bir iç çekerek "Bilmiyorum hayatım, hiç bilmiyorum" diyerek Can'ın sorusunu cevapladı. Ben hiç konuşmadan onları dinledim. En sonunda bende kendi fikrimi söyledim "Bence bu saaten sonra asla eskisi gibi olamayacağız. Berk hepimizi bir arada tutan kişiydi, ama o da gitti." Bir süre sürekli aynı şeyi konuştuk, ama bir karara varamadık, bir şeyler yiyip içtik. Gece saat bire doğru gelirken. Eylül benim için bir taksi çağırdı. Eve gidip uyudum. Sabah uyandığımda ilk işim telefona bakmak oldu. İnstagramı açtım. Tuana'nın attığı gönderiyi gördüm. Elinde bir valiz havalimanın önünde çekilmiş bir fotoğraf koymuştu. Not olarak "Hoşçakal Eskişehir, beni bekle Londra❤️" yazmıştı. Tuana'nın bu habersiz gidişi beni hem şaşırtmış hemde üzmüştü. Daha sonra Whatsapp'a girdim Eylül bana Tuana'nın attığı gönderinin ss ini çekip atmıştı. Cevap olarak "Evet gördüm bize neden söylememiş ki ?" yazdım. Eylül "Bende bilmiyorum" diye cevapladı. Daha sonra yatağımdan kalkıp kendime patates kızartıp kahve yapıtm. Bir ay önce ayağımı çatlatmıştım, okul bir aylık rapor yazmıştı. Bir ay sonrada başıma bir sürü felaketler geldi. O sıra yarıyıl tatiline girmiştik. Okulun açılmasına 4 gün kalmıştı. Son durumlardan dolayı sınavlarım o kadar kötüydü ki sınıfı geçerim diye dua ediyorum. Eğer şuan ki okuluna devam edersem her şey daha kötüye gidecekti hergün 10 saat Alple aynı havayı solumak istemiyordum. Annem olan herşeyden haberdardı, acaba onlarla konuşup başka bir okula kaydımı alsam nasıl olurdu. Fena bir fikir değildi, bu fikrimi arayıp anneme de anlattım. YKS'ye bir senem kalmıştı, aslında güzel bir fikir olduğunu ama kafamın iyice karışabileceğini söyledi. Yinede ısrar ettim, o da akşam babamla konuşacak. Eğer babamda onaylarsa nakilimi başka bir okula aldırabilirdim. Bunu Eylül'e söyledim, daha yeni tanıştığımızı onlardan bu kadar çabuk ayrılmam onu üzdüğünü söyledi. Ama yinede Eylül ile arkadaş kalacaktık. Bütün bir gün boyunca sadece koltukta yatıp kahve içtim. Kafamın dağılması için koltuğa uzanıp dizüstünü kucağıma koydum ve bir dizi açtım dizi bittiğinde gece saat 03.56'ydı. Bilgisayarımı kapatıp koltukta uyudum. Sabah kalktığımda her yerim tutulmuş şekilde uyandım.
Elimi yüzümü yıkayıp, kendime kahve yaptım. Sabah ne yesem diye düşünürken kapı çaldı, gelen annem ve kardeşlerimdi. Salona geçtik, biraz havadan sudan sohbet ettik. Sonra annem, Eskişehir'in içinde, buraya biraz daha uzak disiplinli bir liseye gidebileceğimi söyledi bende hemen kabul ettim. Annem babam ve ben yola çıktık. Kardeşlerim Serra ve Çınar evde kaldı. Okulun hemen önünde indik. Büyük bir lisesiydi. Fen lisesiydi buraya sadece zar zor lgs puanımla girebilirdim. Okulun içine giriş yaptık. Bir sarayı andırıyordu, müdürün yanına geçtik. Ailem, müdürle biraz konuştuktan sonra kaydımı oraya aldırmayı başardım. O kadar mutlu olmuştum ki. Okulun açılmasını heyecanla bekledim.

🎀

O gün gelmişti. İlkokula başlayacağım gün gibi heyecanlanmıştım. Annemlerin yeni aldığı formayı giydim. Zaten 11. sınıfların giyimine o kadar önem vermiyorlardı. Okulun siyah switshirt ve altıma mavi kargo pantalon giydim. Her zamanki gibi hazırlanıp çıktım. Okula geldiğimde ders saati başlamıştı. Özellikle geç gitmeyi tercih ettim. Okul bahçesinde kimse yoktu, hava oldukça soğuktu. İdarenın yanına gittim. Genç hoş bir kadın vardı ve bu kadın müdür yardımcısıydım. Sınıfıma kadar benimle eşlik etti. Sınıfa girdim, arkamdan müdür yardımcısı "Hocam bu yeni nakil öğrencimiz. İyi dersler" diyerek sınıftan çıktı. Kendimi tanıtmayı hiç sevmezdim, ya rezil olursam diye düşünürdüm. Sanırım ders tarihti. Yaşlı bir adam vardı "Hoşgeldin kızım, kendini tanıtır mısın?" Diye sordu. Yutkundum bir an ne diyeceğimi bilemedim "Eee hoşbuldum adım Kumsal Çağla, okulumun eksik eğitiminden dolayı buraya geldim." Yaşlı adam kaşlarını hafifçe çattı, "Eksik eğitim mi? Derslerin senin çok iyi o zaman??" Diye sordu. Evet de diyemedim hayır da "Çok iyi diyemem, çok kötü de değil" diyer kestirme şekilde cevapladım. Yaşlı adam en arka sıraya gösterdi. BİR DAKİKA NE. Mert de bu sınıftaydı, buna çok sevinmiştim. "Mert'in boyu senden çok uzun. Mert ve Arda siz arkaya geçin, Dilek kızım, sende öne geç. Kumsal sende Dilek'in yanına." Dilek denen kız. Kumral ve sarı arası omuzlarının altında biten bakımlı saçlı, ela gözlü çok hoş bir kızdı. Hızlıca yanına geçtim. Bana gülümseyip "Selam sınıfa hoşgeldin, ben Dilek" dedi. "Merhaba" diyerek gülümsedim. Mert "Böyle bir şeyi hiç söylemedin çok şaşırdım, ama çok da mutlu oldum, ordakilerden daha iyi bir ortama geldiğine emin olabilirsin" dedi hemen arkamdan. "İnşallah" diye fısıldadım. Ben dersi dinlerken Mert ve sıra arkadaşı Arda'nın arasında bir konuşma geçti;

Arda:Acaba bu kızın manitası falan var mıdır?
Mert: Sanane olum. Ne yapıcaksın yüricen mi kıza?
Arda: Tamam celallenme hemen al başına çal kızı. Boştaysa belki konuşurum diye düşündüm.
Mert: Düşünme Arda düşünme. Var manitası, ben varım oldu mu?
Arda: Bundan Kumsal'ın haberi var mı kanka?
Mert: Biraz daha bağırırsan olucak gerizekalı.

Yuh diye geçirdim içimden. Ah be Mert. Çok geç, duydum her şeyi. Bu çocuk beni mi kıskanmıştı, bana mı öyle gelmişti bilmiyorum. Açıkcası şuan onunlada ilgilenmiyorum. Belki ilerde düşünebilirdim ama şuan değil.

Yeni sınıf ortamını sevmistim, ama eski arkadaşlığımı arıyordum... Dağılan arkadaşlığımı. Tuana, ben,Berk, Alp çok iyi bir arkadaşlığımız vardı. Eylül ve Mine geldi. Daha da güzelleşti. Kaan girdi sonra birden hayatımıza o andan itibaren herşey boka sarmaya başlamıştı. Berk'in ölümü zaten diğer arkadaşlarım arasındaki tüm bağı öldürdü. Bundan sonra ne olucaktı çok merak ediyorum. Ama daha fazla ayrılığı kaldıramazdım. Berk öldü, Alp küstü, Tuana gitti. Kumsal Çağla'dan geriye ne kalmıştı? Koca bir hiç... Umarım hayatımın geri kalanında mutlu olurum.

KARANLIKTAKİ IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin