Dışarıdan yükselen sesler uzaklaşmıştı. Ezma "Ne yapacağız bilmiyorum, şu iplerden kurtulursak kaçabiliriz belki," Dalya iç çekiyor, "Ama etrafta bekçi olduğundan eminim," Dalya iç çekiyor, "Sakinleş lütfen Dalya, burada kalırsak sonumuz ölüm olacak," Dalya iç çekiyor ve artık lafının bölünmesine dayanamayan Ezma bütün sinirini Dalya'dan çıkartmaya karar veriyor, "KAPA ÇENENİ, HEPSİ SENİN YÜZÜNDEN OLDU! SANA DİKKATLİ OLMALIYIZ DEDİM, YAPMA DEDİM, GÖRÜRLERSE SONUMUZ OLUR BU DEDİM! HEPSİNİ SÖYLEDİM," artık gözlerinden de yaş geliyordu.
Ezma ilk defa haklı olduğu için sevinemiyordu, haksız olmak istiyordu. Dalya'nın ise bütün pişmanlığı acı veriyordu.
"SENDEN NEFRET EDİYORUM! PİS İLLETİNİ BANA DA BULAŞTIRDIN VE ŞİMDİ SENİN YÜZÜNDEN BEN DE ÖLDÜRÜLECEĞİM!" Ezma'nın sözleri gittikçe çirkinleşiyor ve mantığın dışına çıkıyordu. Dalya sözlerin karşısında ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu.
Bütün bu karmaşayı kafası almıyordu, sadece bir iki saat önce özgürdü istediği yere gidebilirdi ama şimdi elleri bağlı tezeğin içinde oturmuş, biraz önce derp edilmiş bir şekilde köylü ahmakların insafına kalmıştı.
Dalya düşüncelerini dağıtıp ağlamayı kesit. Ezma'ya dönüp "Öyle ya da böyle, bu işte birlikteyiz ve başka hiçbir şansımız yok!" dedi. Ezma haklı olduğunu biliyordu ama Dalya'ya mahal vermek istemiyordu.
"Şuradaki çıkıntıyı görüyor musun?" Ezma etrafına bakındı ama Dalya'nın nereyi gösterdiğini anlayamadı. "Bak hemen erkanda, eğer bileğini oraya ulaştırabilirsen ipleri kesebilirsin,"
Ezma Dalya'nın dediğini yapıyordu ama tahta çıkıntı yeterince keskin değildi, ipler dönerek sadece Ezma'nın bileğine zarae veriyordu. Ezma bu acıya bir son verdi ve oflayarak oturdu.
Dalya etrafına bakınıyor bir yol bulmaya çalışıyordu. Ezma ise ileri kemirmeyi deniyordu. İkisinin de sudan çıkmış balığa dönmüştü, ne yapacaklarını bilmeden bir kurtuluş arıyorlardı.
Gecenin karanlığını dışarıdan gelen ateşin ışığı aydınlatıyordu. Yalnızca buydu, koskoca ahırda ikisi karanlığın içinde elleri bağlı debeleniyorlardı. Her tarafları bok, kan ve terdi. İğrenç kokuyorlar, iğrenç hissediyorlardı.
Dalya'nın güneşin ışıklarıyla işlenmiş gibi sarı ve her zaman ışıldayan saçları, bembeyaz teni, dünya gibi mavi-yeşil gözleri... hiçbirinin bir önemi yoktu şu an.
Bu iki güzel kız ne günah işlemişti de buraya düşmüştü. Dalya bunu düşünmeden edemiyordu. Ona göre hiçbir sorun yoktu, doğruydu da düşünceleri. Ama köy halkı cahil bir sürüden ibaretti.
Ezma artık debelenmekten yorulmuş, kemirmekten dişleri acımaya başlamışken pes etti. Bütün bu karmaşanın ortasında ahırın arkasından, sürekli soğuğun içeriye hücüm ettiği noktadan ki bu soğuk hücmu orada bir açıklık olduğunu fark ettirmişti Dalyaya. İşte o açıklıktan kıpırtı fark etti Ezma. Avlamdığı zamanlarda olduğu gibi "Şşşşş" dedi. Dalya durdu ve o yöne baktı. İçeriye girmeye çalışan bir gölge vardı.
Gölge çok da zorlanmadan ufacık delikten içeriye giriverdi. Dalya gergindi, nasıl olmasın ki. Ezma daha soğukkanlı davrandı. Böyle anlarda hep bu olurdu, Ezma soğukkanlı; Dalya ise gergin.
İçeriye girmeyi başaran gölge birkaç adımda kızların yanına geldi. Her adımda gerginlik daha da artarken yüzünün görünmesiyle bir oh çekti kızlar. Gelen kişi Ezma'nın küçük kardeşiydi.
Ezma ailenin bütün güzelliğini almış olsa gerek, ondan sonra gelen kardeşlerinin hepsi çirkindi. Bu gelen de en küçükleri Foll'du. Foll her zaman Ezma'ya düşkündü, daha el kadar bir bebekken bile Ezma'nın eteğinden ayrılmazdı.
Kızlar onu görünce sevinçlerini gizleyemediler ve Foll'a sarılmak için öne atıldılar. Foll hızlı davranıp kendini geriye çekti ve bu iki bok çuvalının ona değmesini engelledi. Kızlar durumu fark edip anlayışla geri çekildiler.
Foll gelirken yanında minik bir çakı da getirmişti. Ezmaya uzatırken iyi olup olmadıklarını sordu, kızlarsa ona teşekkür edip şu andan itibaren olacaklarını söylediler.
Ezma'nın bileklerini aşındıran ipi kesmeye çalışırken ahırın kapısı gümbürtüyle itildi. Ters ışıktan yüzü gözükmeyen adamın gölgesi ahırda büyüdükçe büyüdü ve sonunda kızşarın üzerine düştü.
Ezma hızlıca çakıyı Foll'dan aldı ve ona gitmesini söyledi. Foll ablasını dinledi ve geldiği yerden hızlıca geri gitti.
"Vay vay vayyyy, işte buradasınız," sözlerini tükürüğüyle böldü ve konuşmaya devam etti, "iki günahkar, iki ahmak, sana evlenme teklifi ettiğimde kabul etmeliydin Dalya'm" adını bu heriften duyunca irkildi Dalya.
"Ne yazık, sana sahip olmayı çok istiyordum oysa, şimdi bakıyorum da istediklerim konusunda daha dikkatli olmalıyım." Ezma'nın sesi yükseldi "Kapa çeneni aptal şey!" uzun süredir yüksek sesle konuşmamış olması sesinin çatallaşmasına sebep oldu.
Bu hakarete dayanamayan adam hızlıca Ezma'ya yürüdü ve adınları bitmeden yumruğunu kızın yüzüne indirdi. Sonrasında attığı kahkaha domuzların çiftleşirken çıkardığı ses gibiydi.
Bir kez daha Ezma'ya saldırmak için adım attığı anda Ezma elindeki bışağı sıkıca kavrayıp adamın üzerine atıldı ve bıçağı adamın boynuna geçirdi. Yumuşak deriyi kesen bıçak şimdi kanla kaplıydı, Ezma da öyle.
Sıcak kan soğuk havada Ezma için çok yakıcı olmuştu.
Dalya bütün bu olanları şok içerisinde izlemek dışında başka bir şey yapamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrenin Hakimleri
Fantasiİki genç kadının köylerinden atılmasıyla verdikleri hayatta kalma mücadelesi, insanlığın daha önce karşılaşmadığı evrensel bir enerjiyle kesişmesi... Büyüyü insanlık için ehlileştiren bu iki kadının akıl almaz yolculuğu... İyi okumalar...