Okan elini uzattı, önce eline sonra bana gülümseyen gözlerine baktım, bana güven vermek ister gibi bakıyordu. İçimi kaplayan huzur, ona güvenmemi ve inanmamı söylüyordu bana. Bende öyle yapacaktım. Artık ona sonsuz bir güvenle karşılık verecektim. Kendi kendime hüküm verip, onu da kendimi de yalnız bırakmayacaktım.
Bize inanıyordum...Elini tutarak ayağa kalktım. Teşekkür eder gibi gülümsedim. Elini bıraktım ve merdivenlere doğru yürümeye başladık. Başımda hala ağrı vardı, yetmezmiş gibi dönmeye de başladı. Bir an dengemi kaybeder gibi oldum. Okan belimden yakaladı, kendine yaklaştırdı.
"İyi misin?" dedi telaşla.
Kafamı sallayarak "İyiyim, biraz başım döndü" diyerek anlımı tuttum.
"Başında ağrıyor belli ki. Tamam halleriz, gel hadi" dedi ve bana destek vererek, beraber yukarı çıktık. Beni uyuduğum odaya getirdi. Yatağa oturunca, beni bıraktı ve "Biraz bekle, sana kıyafet getireyim" diyerek odadan çıktı. Arkasından gülümsemeyle bakıyordum.
Biraz sonra elinde bir siyah bir eşofman altı ve siyah bir tişört ile geri geldi. "Bunları giyebilirsin. Şimdilik idare et" diyerek bana uzattı. Elindekileri alarak ayağa kalktım. "İyi misin? Eğer iyi hissetmiyorsan, duşu boşver, üzerini değiştir, ilaç iç yat" dedi cevap bekler gibi bakıp.
"Yok iyiyim, şu alkol kokusundan da kurtulmak istiyorum" dedim.
Başını sallayarak, "Ben sana ilaç getireyim, çekmecenin üzerine bırakırım, sonra odama geçerim, sende yat dinlen. Bir şey istersen ya da bir şey olursa, herhangi bir şey mutlaka haber ver, yan odadayım" dedi gülümseyerek. Bende ona gülümseyerek başımı salladım ve çıktı. Bende banyoya doğru yürüdüm.
Güzel bir duşun ardından, Okan'ın verdiği kıyafetleri giydim, ilacı içip, yatağa yattım ama uyuyamadım. Aşağı indim, o rahat koltuğa oturdum. Bacaklarımı karnıma doğru toplayıp, kollarımı doladım.
Aklıma Ay Işığı gelmişti. Annemin bana hediye ettiği ilk günden itibaren, orada geçirdiğim zamanlar gözümün önünden geçti. Ne zaman mutsuz olsam gider, dertleşir, kendime gelirdim. Maalesef artık, sığınacak limanım kalmamıştı. Düşündükçe gözlerim doluyor, göz yaşlarım yavaşça yanaklarımdan süzülüyordu. Merdivenlerden ses gelince gözlerimi sildim.
Okan salonun girişinde durmuştu. Ona döndüm, endişeli gözlerle bana bakıyordu. Bana doğru yürümeye başladı. "Ne oldu? Ben odadan çıktığını duydum ama su falan içeceksin diye çıkmadım, gelmeyince merak ettim. İyi misin? Ağrın var mı?" dedi beni dikkatle inceleyip.
"İyiyim" zoraki bir gülümsemeyle cevap verdim. Yanıma oturdu. "Uyuyamadım da, biraz oturmak istedim" dedim.
"Yine mi ağladın? Ne oldu?" diye merakla sordu.
"Ay Işığı'm artık yok biliyor musun?" gözlerimi üzüntüyle kucağıma indirdim. "Sanki annemi Ay Işığı'yla birlikte yeniden kaybetmiş gibi oldum. Bir insan sevdiklerini daha kaç kez kaybedebilir?" derken gözlerim yine dolmuştu.
Çenemi tutarak, başımı kaldırdı. "Ağlama, beni kahrediyorsun" dedi. Bu sözlerinin yansımasını gözlerinde de görmüştüm. Duyguları gözlerindeydi. Tamam anlamında başımı salladım. Gözlerimi silerken "Gözlerini son kez siliyorum, bir daha bu güzel gözlerden" diyerek kesti sağ gözlümü öptü, "Acı yaşlar akmasın" diyerek sol gözümü öptü. Bir anda kalakaldım. "Uyumak ister misin?" diye sordu. Kafamı sallamakla yetindim. Bir anda kalkıp, yukarı çıktı. Bana soru sorup, öylece gitmesi de harika bir hareket doğrusu. Ben şaşkınlıkla otururken, kucağında bir battaniyeyle geri döndü. Tekrar yanıma oturdu. "Şimdi hadi yatağına geç diyeceğim ama sen bu koltuğu daha çok seviyorsun, hadi uzan dizlerimi senin için feda edebilirim, hatta istersen sana masal bile anlatırım. Misafirlerime hizmette sınır yok" dedi çok da mütevazi olmayan kendiyle övünen bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomansHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...