Medya: Rümeysa 💗
Herkese tekrar merhabaa^^
12. Sınıf öğrencisi olduğum için sık bölüm atamıyorum. Kusura bakmayın. Bana da dua edin. Burada 12. Sınıf olan arkadaşım da papatyam var ona da dua edin. Bu iki ayı bir güzel atlatalım, full bölüm atcam söz :) Şimdiii iyi okumalaaarrr 🤍•••
Çoğu zaman insanların ne demek istediğini anlamamışımdır. Bir yerde okumuştum: Babasız büyüyen kızlar genelde yanlış anlaşılma ihtimaline karşın şüpheci olurlarmış. Acaba böyle mi demek istedi, ben mi yanlış anladım, beni yanlış anlamış mıdır?.. Ben de bunun etkilerini az biraz yaşıyorum sanırım. Aslında böyle davranmamın sebebi üzülme ihtimalimi azaltmak. Kötü ihtimale göre hareket edersem, bu düşündüğüm ihtimalden iyi herhangi bir şey olunca sevinmiş olurum. Kötü bir şey olursa da buna hazır olmuş olurum. Ama farkında olmadığım şey şuydu ki, en kötüsüne göre davranınca da mutluluk hep kısıtlı oluyordu bir şekilde.
Çınar'ın dışarda kurduğu cümle sarhoşluk etkisi yaratmıştı üzerimde. Nasıl davranacağımı, ne diyeceğimi, ne yapmam gerektiğini bilememiştim. Durmuştum öylece. Ki zaten o da benim bir şey dememi beklememişti. Gelse ne diyeceğim onu bile daha bilmiyorum ki.
Okula çıkmamızla isimlerin anons edilmesi eş zamanlı olmuştu. Ben hariç hepsini çağırmışlardı. Bizimkiler ellerini yıkamaya gitmiş, ben de Tuba Hocanın odasının önünde gelmelerini beklemeye başlamıştım. Bir süre sağa sola yürüdükten sonra koridorda ilk görünen kişinin Çınar olduğunu görünce duraksadım. Hadi kızım kendini rezil etmeden tüy burdan. Hadi. Henüz bu konuşmaya hazır değilim...
Ben arkamı dönüp görmemiş gibi yaparak yavaş yavaş yürümeye devam ettiğimde yanıma varan silüeti görünce kafamı hafifçe kaldırdım kim olduğunu bilmiyormuş gibi. Ben durunca Çınar etrafa bakındı. "Diğerleri girdi mi içeri?"
Sessiz kalmaya çalışıp başımı sağa sola salladım. Konuşursam bir pot kıracakmış gibi hissediyordum çünkü.
"Tuba Hoca içerde mi?"
Bilmiyorum anlamında kollarımı kaldırdığımda Çınar dişlerini gösterip muzipçe gülümsedi ve sırtını duvara yaslayıp kollarını bağdaş yaptı. Kaşlarımı çattım. "Ne gülüyorsun?"
"Konuşmama kararı mı aldın?"
Omuz silktim. "Hayır? Neden öyle bir şey yapayım ki?"
Çınar sırıtmaya devam etti. "Bilmem, yine danstan sonra yaptığın gibi kaçış planları falan olabilir."
Yüzümü buruşturdum. "Kaçmamıştım."
"Hmhm kaçmamıştın."
Çınar inanmadığını belli eder bir bakış attığında gözlerimi kıstım. "Ne yapsaydım durup öylece öpmeni falan mı bekleseydim?" Sinirle ne dediğime ben bile şaşırırken Çınar dişlerini göstererek güldü. "Fena olmazdı."
Kaşlarımı çatıp dirseğimle karnına vurdum. "Çınar!"
Çınar gülüp duvara yaslanmayı bıraktı ve yanaklarımı sıkarak devam etti. "Şimdi sen burada bekle, biz de konuşup geleceğiz. Tamam? Sonra da senle konuşacağız. Kaçma bir yere."
Benim yanağım kızarırken Çınar konuşmama fırsat vermeden yanımıza geldiklerini yeni fark ettiğim Savaşlara döndü. "Çok anlatmayın hocaya, üstten geçin zaten sıkmaz. Yiğit nerde? O da pot kırmasın sonra."
"Kıyafetini değiştiriyordu..." dedi ve durdu. "...geldi."
Yiğit yanımıza geldiğinde Savaş devam etti. "Tamam, kısa kesiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK ÖĞRENCİ
Genç Kurgu"Ben, senin bu ışık saçan gülümsemene karşın fazla karanlığım deniz kızı." "Ben de gülmeyiveririm? Böylece hiç bir sorun kalmaz." "Hayır. Sen hep gül. Yoksa benim bu kötü dünyaya tutunacak başka bir dalım kalmaz. Sen hep gül." ~ Beklemek... Bir anı...