Bölüm 56: Üç Çeşit Özlem

16 6 21
                                    

"Efe bir haftadır telefonlarımı açmıyor. Okulda da hiç göremiyorum. Böyle giderse devamsızlıktan sınıfta kalacak. Evde de yok, nereye kayboldu bu çocuk?"

"Bilmem ki." Sercan'ın telefondaki sesi oldukça şüpheli geliyordu.

"Sercan." dedim tehditkâr bir ses tonuyla. "Bir şeyler biliyorsan anlat."

"Kafasını kurcalayan bir şeyler vardır. Düzelince döner nasılsa..."

Yatağımda doğrulup telefonu diğer kulağıma aldım. Sercan kesinlikle neler olduğunu biliyordu. Sesimi olabildiğince tatlı çıkarmaya çalıştım.

"Bilmeden bir şey yaptım diye endişeleniyorum. Efe ile aramız nasıldır bilirsin, bana asla böyle davranmazdı. Eğer kalbini kıracak bir şey yaptıysam bilmek istiyorum."

Sercan pes edercesine dışarı nefes verince zafer benim oldu.

"Sana söylememem için ısrar etti ama sen böyle yaparsan olmaz ki..." Birkaç saniyelik duraklamanın ardından ben ağzındaki baklayı çıkarmasını beklerken Sercan "Hayır hayır. Efe'ye söz verdim. Hayatta olmaz." deyince zafere giden her yol mübahtır sözü aklıma geldi. Hiç düşünmeden Sercan'ı zalimce tehdit ettim.

"Eğer bildiklerini anlatmazsan Gamze'ye o ufaklığı dövdüğünü anlatırım." Sercan ihanete uğramanın verdiği şaşkınlıkla sesler çıkarıyordu ve o an gözlerini kısıp elini alnına vurduğuna emindim.

"Senin bu yaptığına şantaj derler!"

"Hahayt, cicim! Senin yaptığına da bilgi saklamak derler. Şimdi dökül bakalım, ne oldu bu çocuğa?"

"Eğer 12. Sınıfta olan olayları hatırlıyorsan Efe'nin neden birden ortadan kaybolduğunu da hatırlıyor olmalısın. Çünkü bana anlattığı kadarıyla yangının çıktığı gece bir şeyler olmuş. Bir süre kafasını dinlemesi gerektiğini, senin yüzüne bile bakamayacak hâlde olduğunu söyledi."

"Eee, nereye gittiğini söylemedi mi?"

"İnan daha fazla bir şey bilmiyorum. Ama endişelencek bir şey olmadığına eminim. Yüreğini ferah tut."

"Nasıl endişelenmem Sercan, neler olduğunu hatırlamıyorum bile. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?"

"Efe'yi tanıyorum. Hem de senden çok daha iyi. Size anlatamadığı şeyleri hep benimle paylaştı, o yüzden beni dinlemen gerek. Efe biraz yalnız kalmak istiyor ve inan bana onun için endişelenmene gerek yok."

Kafam iyiden iyiye karışmıştı ve yüreğim inanılmaz sıkıldı. İçimde kötü bir his vardı ve kurtlar içten içe beni yiyip bitiriyormuş gibi hissediyordum.

"Bir şey öğrenirsen mutlaka ara." derken sesim düşündüğümden de üzgün çıktı.

"Onu bir güzel haşlayacağım, merak etme. Hele bir yakalayayım..."

"Görüşürüz Sercan. Sağ ol."

"Miray, canını sıkma tamam mı? Her ne olduysa, eminim büyük bir şey değildir. Sadece ona biraz zaman ver."

Bu konuşmanın ardından bir süre dalgın dalgın etrafta gezdim ama içimden bir ses harekete geçmem gerektiğini söylüyordu. Belki de evine tekrar gittiğimde bana kapıyı açardı. Eğer onu yine bulamazsam bu kez annesinin evine gider, ondan bir şey öğrenmeye çalışırdım. Kazadan sonra aram herkesle, hatta Rüzgar'la bile iyiyse bu işin içinde bir şey olmalıydı. Efe ile aramızdaki sorunu çözmeden rahat etmeyecektim.

Ankara'nın ayazından korunmak için ceketimi alıp dışarı fırladığım an karşımda Rüzgar'ı gördüm. İçimden onu ittirip geçmek geliyordu ve öyle de yapacaktım.

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin