Remember

101 19 1
                                    

Hayır. Bu o olamazdı. Hyunjin durdukları petrolde gördüğü kişiyle şansına küfrediyordu.

"İyi misin? Hyunjin."

Başını eğdi ve dizlerinde baskı hissetmesi sağlayan tutuşsa baktı.

Ona yalan söylemek istemiyordu. O ona bu şekilde endişeli bakarken, geçiştirmek ve hiçbir şey olmamış gibi davranmak istemiyordu ama hayatını bu derece kötü hale getiren adamı görmek şuan isteyeceği son şeydi.

"Boşver şimdilik. İyi olacağım. Ne oldu?"

"Bir şeyler alalım diyecektim. Sen istersen araba da kal ya da yürü biraz. Hava almak iyi gelebilir."

Kendi ellerini dizlerinin üstündeki ele koydu ve onu sımsıkı tuttu. Ona iyi olduğunu kanıtlamak istiyordu.

''Kkami ve Berry ile yürürüz.''

Chan ise asla rahatlamamıştı. Bir şey olduğu belliydi ama onu zorlamak istemedi. Yavaşça başını salladı ve gözlerinin içine bakıp ellerini sıkıca tutan ince ellerin üstüne bir öpücük bıraktı.

"Hadi git de işlerini hallet."

Chan başını sallayarak kalktı ve onu izleyen gencin saçlarını okşadı. Adımlarını hızla benzinliğe doğru çevirdi. Hızlıca işlerini bitirmek istiyordu.

Hyunjin ise derin bir nefes aldı. Her şeyin başlamasına sebep olan kişi buradaydı ama Hyunjin kendine bir söz vermişti değil mi? Her şeyi geride bırakıp çıkıyordu bu yolculuğa.

Başını arkaya çevirdi birlikte yatıp etrafı izleyen Berry ve Kkami'ye baktı. Birbirlerine yapışmışlardı.

"Yürümek ister misiniz?"

'Yürüyüş' kelimesini duyan iki köpeğin hızla ayaklanması güldürdü Hyunjin'i.

Arabadan inip kapısını kapattı ve arka kapıyı açtı. Oturmuş kuyruklarını sallayarak ona bakan köpekler ile başını yana eğdi ve koltuğa taktıkları aparatın içindeki yularları eline aldı. Kırmızı ve pembe yuları yavaşça boyunlarındaki tasmaları bağladı.

Tabi ki pembe olan Berry'nindi. Hyunjin Chan'ın tam bir klasiklerinden adamı olduğunun farkındaydı. Berry'ye kendi kızı gibi davranıyordu ve pembelerle donatmıştı dört bir yanını. Hyunjin neden diye sorduğunda ise renklerin cinsiyeti olmadığını, bu düşünceden nefret ettiğini, bir rengin bir insanın cinsiyetini simgelemesini saçma bulduğunu ama küçük kızına pembenin çok yakıştığını söylemişti.

Hatırladığı konuşma ile gülümsedi ve Berry ve Kkami'nin başına birer öpücük koydu.

Ayağa kalkıp sabırsızca aşağı inmeye çalışan ikiliye yol verdi ve kapıyı kapatıp arabayı kilitledi.

Önünde birbirlerine çarparak yürüyen iki aptalı izleyerek yavaş adımlar atıyordu. İyi gelmişti bu yürüyüş. Bacakları uyuşmuştu arabada. Arkaya yatma fikrini kesinleştirmişti. Berry ve Kkami kucağında yatabilirlerdi.

Çimlik boş alana, yolun hemen yanına yapılmıştı bu petrol. Çimlerde birbiri ile oynamaya çalışan ama ipler yüzünden uzaklaşamayan köpeklere baktı. Onları daraltmış olma fikrine sinirlendi. Dizlerinin üstüne çöktü. Daha önce defalarca bunu yaptığı için her yeri yeşil olmuş pantolonu daha fazla yeşillendirmeyi umursamadı. Dizlerine vurup adları ile seslendiği iki canavar hemen yanına geldi.

Kkami alışıktı ortalıkta koşmaya. Berry'nin de bunu sevdiğini biliyordu. Yularları tasmadan ayırdı ve anında koşan köpeklere gülümsedi.

Arkasına baktı. Petrolün demirleri vardı. Hızla üstüne çıktı ve oturdu. Uzamış çimlerin arasında koşan iki şey vardı. Gözükmüyorlardı ama birbirlerini takip ediyorlardı. Öndekinin Berry olduğundan emindi. Gerçekten bir canavardı. Küçük ve hızlıydı. Berry ise onun aksine daha yavaşdı. Kkami ise hızından vazgeçmiş gibi yavaş koşuyordu. Belli oluyordu.

Dudaklarında Chan ile dinledikleri şarkının melodisi vardı. Hoşuna gitmişti. Yol boyu o kadar huzurluydu ki. Huzurunu bozan şeyi aklına getirmemek için uğraşıyordu. Ama buna engel olan bir şey vardı. Arkasından duyduğu nefret ettiği ses.

"Jin."

'Hayır. Siktir git seni istemiyorum.'

Yandan ona doğru uzanan el ve esmer bedenle gözlerini sıkıca kapayıp başını eğdi.

'Bir şey yok. İyiyiz. Geride kaldı.'

Başını yana çevirdi ve gülümseyen pisliğe baktı.

"Myeongye."

Titreyen çenesini engellemek için dişlerini sıktı.

'Git buradan. '

"Aman tanrım! Burada karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Yürürken gördüm de seni. Vay canına!"

Ellerini kapşonlusunun ceplerine koydu ve aşağı doğru çekiştirerek yere baktı.

"Evet, garip bir rastlantı."

Dudaklarını birbirine bastırıp yukarıdan baktı Hyunjin'e. Hyunjin ise nefret dolu bakıyordu karşısındaki pisliğe. İsminin anlamına yakışmayan kötü niyetli biriydi Hyunjin için.

"Görüşmeyeli neler yaptın?"

'Tanrım! Sadece şu aptala ifade le gidemez misin?'

"Pek bir-"

"Hyun!"

Ona elindeki poşetleri sallayıp göstermekten çekinmediği gamzeleri yaklaşan adama baktı. Myeongye ise önce gülümseyen adama sonra ise seslenen adama baktı.

"İnanamayacaksın! Sevdiğin yer fıstıklı çikolatadan buldum burada. Ah selam!"

Neşeyle poşeti ona uzatan adamın elini tutarak hızla yanına çekti. Her zaman onu bir şeylerden kurtarıyordu. Chan ise sıkı sıkıya tutulan kolu ile Hyunjin'e baktı. Yine gözleri doluydu. Çenesi ise küçük noktalar ile doluydu. Çenesi mi titriyordu onun? Kolunu tutan gencin başına bir öpücük koyup elini karşısındaki adama uzattı.

"Chan."

"Myeongye. Memnun oldum."

Kaşları çatık bir şekilde saçma bakışlarını yanındaki gençte gezdiren adamı izledi bir süre.

"Çikolata, çikolatamı yemek istiyorum Chan. Gidelim mi?"

Chan hızla kolunu Hyunjin'e sardı. Bu adam kimdi ve neden Hyunjin bu kadar rahatsız olmuştu?

"Tabi. Tabi ki gidelim. Berry! Kkami! "

Hızla yanlarına koşan köpekler ile Chan ufak bir aferin dedikten sonra karşısında gülümseyen adama baktı.

"İyi günler."

"iyi günler. Hyunjin yazacağım sana! İletişimde kalalım."

Hyunjin bir şey söylemeden daha sıkı sarıldı Chan'a.

Chan nefret etmişti bu adamdan. Ama Hyunjin'i zorlamak istemiyordu. Bahsetmek istemediği şeydi bu. İlla ki bir gün anlatırdı. Onu zorlamak, daha fazla yormak ve kalbini kırmak istemiyordu. Arabanın kapısını açtı ve arka koltuğa geçip uzanan Hyunjin'e baktı. Yanına yatan Berry ve Kkami'ye sıkıca sarılmıştı.

"İyi misin Belezam."

Hyunjin dolu gözleri ile bacağını okşayan adama baktı.

"İyi olacağım. Sen varsın."

Abraço De Cafune Ф HYUNCHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin