2

92 4 12
                                    

2.BÖLÜM

"Haydi Bright,vur oğlum topa!"

Takım arkadaşım Dew'in kulağıma gelen sesiyle son gücümle nereye gideceğini hesaplamadan topa vurdum.Sesler saniyelik olsa da durulmuş;herkes ,karşı takımın oyuncuları dahil, heyecanla kalecinin topu yakalayıp yakalayamayacağını seyrediyordu.

Saniyeler süren bu sessizlik attığım top kalenin ağlarıyla buluştuğunda benim ve takım arkadaşlarımın sevinç çığlıklarıyla son buldu. Sahanın ortasında şarkı söyleyerek destek veren kızlar, üst sınıflarından arkadaşlarım Off ve Tay, Off ve Tay'ın yanındaki New, Gun,Win ve Khaotungg gürültümüze gürültü katıyordu.
Takım kaptanımız First ve gözde oyuncularımızdan Dew, Nanon,Ohm -aynı zamanda en yakın arkadaşlarım- üzerime ilk çullananlar oldu.Ardından diğer takım arkadaşlarım da gelip son dakikaların kritik golünü atıp beraberliği bozan beni kollarının altına aldı. Bu gol First ile aramızdaki buzların erimesini sağladı. Alkışlarla kazanan takımı, bizi kutluyorlardı.

Abilerim gibi gördüğüm, her maçımda beni son destek izleyen Tay ve Off'a döndüm. Gözlerindeki gurur sanki ülke çapında bir kupa kazanmışcasına sevindiriyordu beni. Yanlarında dün bahsettikleri çocuk,Win de vardı. New onu, Gun'ı ve Khaotungg'u zorla Tay'in yanına getirmiş olmalıydı. Ben gelmesin demiştim, gelmemeliydi.Frenk'i görmüş gibi hissettirdi bana. Gülümsemem soldu, Win de fark edince başını eğdi. Kendinde bir sorun olup olmadığını düşünüyor olmalıydı.

Galibiyet sevincimiz bittiğinde son golüm sayesinde 3-2'lik bir skor vardı elimizde.İlk gol Ohm tarafından, diğer gol takım arkadaşım Mix tarafından, son gol de tabii ki benim tarafından kazanılmıştı. Koç maç hakkındaki eleştirilerini yapıp takımımıza gereken motiveyi verdi ve takımı dağıttı. Koç özellikle benim topla nasıl da harikalar yarattığının altını çizdi.
"Bright'ın ayağına top verin,o yapacağını yapıyor."
Onlar harikalar yarattığımı bahsederken ben ne yaptığımı bile hatırlamıyordum.Sadece ayaklarım nereye giderse gidiyor nereye vurmak istiyorsa vuruyordum. Topla oynamak özgürlüğe itiyordu beni.

Mutlulukla hasret kaldığım suyumu yudumlayıp arkadaşlarımın ardından soyunma odasında kıyafetlerimi değiştirip sınıfa girdim.Sınıfın kapısındaki kızlar her zamanki gibi geleni geçeni inceliyordu.Kızların arasındaki Tu,yakın arkadaşım ve yakın arkadaşım Dew'in kareteci kız arkadaşı,kollarını açmış beni bekliyordu.Yanına geldiğimde mesafesini koruyarak bana sarıldı ve maç galibiyetimi tebrik etti.Sonrasında da tabii ki erkek arkadaşından bahsetti.

"Dew'e söyle,yanıma gelsin.İzleyemedim,disiplin kurulundaydım.Bu derste orada olabilirim."

Tu sınıfta makarna yapmaya çalıştığı için prizi patlatmıştı.Bu nedenle derse giren öğretmen gördüğünde kriz geçirip onu disipline yollamıştı.Dew her ne kadar suçu kendi üzerine alsa da Tu futbol takımından çıkarılmasından korktuğundan dolayı buna izin vermedi.Neyse ki rehberlik öğretmeni hocalarla konuşacağını,bir daha yapmamak adına sadece uyarı alacağına dair ona söz vermişti.

"Söylerim gördüğüm zaman."

"Tamamdır."

Tu'ya ve yanındaki kızlara dostça gülümseyip sıramdan not defterim ile kalemimi aldım.Daha az önce maçta bizi seyrettiğini gördüğüm Khaotungg koştura koştura yanıma geldi.Yakasında nöbetçi öğrenci kartı vardı.Demek bugün nöbetçi olduğu için hızla dönmüştü.Khao ile muhabbetimiz olmasa da az çok tanıyordum kendisini.Dört dil bilmesiyle ünlenmişti okulumuzda.Tayca dışında Rusça,Fransızca, İngilizce biliyordu.Şimdiyse İspanyolca üzerinde çalıştığını duymuştum hocalardan birisi onun üzerinden örnek almamızı söylerken.Doğruyu söylemek gerekirse her dilde farklı bir kişiliğe dönüşüyor fakat hepsinde çekiciliğini koruyordu.

Similar/BrightWinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin