Çirkindi. Beceriksiz olduğu da doğruydu. Evet biraz da dikkatsizdi. Üstüne başına bakmaz saçına sakalına sadece başkaları uyardığında özen gösterirdi o da bir süre için. Sonra dön başa. Yine aynı.
Yirmi bilemedin yirmi iki yaşında vardı. Yalnız yaşıyordu. Gözleri çok güzeldi ama numaralı gözlük kullanıyordu. O yüzden çok fark edilmiyordu gözlerinin güzelliği. Bilindiği kadarıyla hiç arkadaşı yoktu. Adı '' Efe '' idi.
İlk kez ofiste düşüp bayılmasıyla duyulmuştu adı. Oysa tam beş yıldan beri buradaydı. Çok az kişi bu adını bilirdi. Hasta olduğu duyulduğunda herkes öğrenmişti adını. Ve seferberlik başlamıştı herkesten bir hikaye çıktı adına dair. Kimi aşktan dolayı hasta olduğunu söylüyordu. Kara sevdaydı ilk teshiş sonraları değişti. Sokaklarda yaşadığı ve bu yüzden hastalandığı dolaştı bir iki gün dillerde o da olmadı uyuşturucu kullanıyordu o. Evet bu yakışmıştı. Hem tipi de müsaitti. Gizemliydi. Daha ne olsun diye düşündüler.
Hepsi yanlıştı.
Efe kanserdi.
Beş ay ömrü kalmıştı. Ölecekti. Arkasından ağlayacak tek kişi bile yoktu ama arkasından onlarca senaryo yazılıyordu ya bu da yeterdi aslında.
Doktor hiç olmadığı kadar ciddi ve hiç yapmadığı kadar açık bir konuşma yaptı onun ile. " Kansersin ve ne yazık ki herşey için çok geç. Hayatın boyunca yapmak istediğin ama yapamadığın ne varsa yap. Mutlu et kendini. Üzülmemeye çalış. Hayatın gerçekleri her zaman mutlu etmese de insanı yalanlar daha çok üzüyor emin olabilirsin. Hem allahtan umut kesilmez. Kimsen yok mu senin. Konuşmak istemiyor musun ? Sen bilirsin. Söylediklerimi unutma neyi yaşamak istiyorsan yaşa. "
Çıkıp gitmişti doktor. Ayağa kalktı Efe. Durdu. Gülümsedi.
Şimdi ağlıyordu. Kapıya doğru döndü. Kimsem yok benim dedi. Odada kimse yoktu. Kimse duymadı onu. Sessizlikle konuşmaya alışkındı, aldırmadı.
Evine gitti. Hergün ne yapıyorsa onu yaptı. Hastaymış ölecekmiş gibi değil daha ömründe yaşanacak yüzlerce yıl varmışta bunların garantide olduğunu bilircesine davranıyordu. Saçı sakalı daha da karışmış üstü ise perişandı. Aynaya bakmıyordu. Ütü yüzü görmemişti elbiseleri. Aldırmıyordu. Yemek yaptı. Yedi. Bulaşıkları baştan savma yıkayıp kaldırdı. Bahçeye çıktı. Ay vardı. Oturdu. Saatlerce izledi. Kalktığında ay onu güneşle baş başa bırakıp gitmişti. Gülümsedi. Kapısını kilitledi eve girmeden. Doğru işe !
Beş ay böyle geçti. Ara sıra Efe'nin yanına gelip geçmiş olsun diyenler oluyordu. Ya yormasan kendini diyordu bazıları. Aslında ilgilendikleri falan yoktu. Öylesine alışılagelmiş sözcüklerdi hepsi. Gerçekten ilgilenen tek kişi bile yoktu ne yazık ki. Oysa adam kanserdi, ölecekti !
Ölmemişti daha niye herkes ölmüş gibi davranıyordu, anlaşılır şey değildi.
Ve bir gün işe geldi. Ofisin kapısında kalakaldı. Yığıldı yere. Duyanlar koşup geldi. Öyle ya aralarında bir insan nasıl ölür diye merak edenler vardı. Ama ne yazık ki öğrenemediler. Efe yine yapmıştı yapacağını. Zaten ne zaman işe yaramıştı ki. Yaşarken bile bir faydası yoktu. Ne beklenirdi zaten. Kalabalığın kafasındaki düşüncelerdi bunlar. Hastahaneye kaldırdılar. İki gün sonra öldü. Aynı soyadı taşıyan beş mezarın yanına gömdüler.
Hastahaneden gelen eşyalarının arasından çıkan ve Efenin evraklarının bulunduğu iş çantasını açtı bir genç kız. Bir dosya içinde çoğaltılmış bir çok kağıt çıktı.
Okudu. ağladı, dayanamadı. Bütün ofise astı çoğaltılmış bu dosyaları. Bütün herkes tekrar tekrar okudu.Yazılanlar şöyleydi;
Hayat yalan derler hep duymuşsunuzdur. Bende çok duydum. Ama bu kadar olduğunu bilmiyordum. Umarım sizde ne kadar doğru olduğunu anlamadan gidersiniz bu dünyadan. Şu kadarını söyleyeyim ölürken bir böceğin ölmesini izleyen veterinerler gibi izlenmezsiniz umarım ölürken. Hayatımda hiç bu kadar acı çekmedim. Daha büyük acılar yaşamama rağmen. Evet çok dikkat etmezdim kendime. Düzensizdim. Kirliydim. Bir arkadaşım bile yoktu. Akşamları evime gittiğimde kapımın zorla kapandığını hissederdim adeta. Benle olmaktansa kaçıp gitmek istediğini düşünürdüm kapımın. Benden neden kaçıyor insanlar diye düşündüm çoğu zaman ama asla bulamadım cevabını. Neden benden bir merhabayı esirgediniz. Evet belki yalnızdım. Yalnız olmak için yaratılmış bir insanın izleri vardı yaşamımda ama hak etmedim ben bunları. On sekiz yaşımdaydım ilk aşık olduğumda. Evlendim onunla adı Esmila idi. En çok birlikte oturup muhabbet etmeyi severdi. Annemle babamın ölümüne şahit olduğum günden beri ilk defa Esmila kendime getirmişti beni. Annem ve babamı onbeş yaşımda ilk defa onlardan habersiz gittiğim bir geziden döndüğümde evde ölü buldum. Onları o halde görünce çılgına döndüm. İkisinin de başında birer kurşun vardı. Birisi onların hayatına birer kurşunla nokta koymuştu. Evet onların hayatlarına konmuş iki noktaydı o kurşunlar. Sonra da Esmilayı kaybettim. Daha sonra kendimi. Saçımı taramadım, aynaya bir daha hiç bakmadım. Şu an kendimi görsem tanımayacağım biliyorum. Yani yıllardır kendime bile yabancı bir yüzle yalnız yaşıyordum. O kadar ki yanımda yalnızlık bile yok. O bile terk etti beni. bende şu anda bu hayatı terk ediyorum. Aslında daha iyi ayrılabilirdik isteseydiniz. Ama oldu bitti. Size söylemek istediğim birkaç şey daha var.
Hiç kimseyi hor görmeyin. Onun nelerle boğuştuğunu ne dertleri olduğunu bilemezsiniz. Hepiniz çok başarılı, çok zeki, çok güzel yada yakışıklı olabilirsiniz ama şunu hiçbir zaman unutmayın siz başarısızların, çirkinlerin yada akılsız diye tabir ettikleriniz sayesinde varsınız. Onlar olmasaydı sizde olmayacaktınız. Onlara hak ettikleri gibi davranın.
Şu an hastahanede boş bir odada ölümün soğukluğunu bütün hücrelerinde hisseden bir insanın son satırları bunlar. Sizden tek bir ricam daha var.
Ne olur birisi ölürken ona insan muamelesi yapmayı unutmayın.
Çünkü bir insan ne kadar işe yaramazda olsa ölürken olsun insanlığı hak ediyor.••• SON •••