7. Bölüm

459 44 87
                                    

Yattığım yerin rahatsızlığıyla yüzümü buruşturdum ve başımı yasladığım yerde hareket ettirdim.

Gözlerimi aralayıp birkaç kere kırpıştırdım ve görüşümün netleşmesini bekledim. Güneş yeni yeni doğmaya başlamıştı, hava hâlâ tam anlamıyla aydınlık değildi.

Kulağıma düzenli ritimli kalp atışları dolduğunda kaşlarımı çattım. Başımı hafif çevirdiğimde göz göze geldiğim gözlerle şaşkınlıkla ona baktım.

"Rahatsın sanırım?"

Hızla doğrulup kendimi geri çekmeye çalıştım ama kelepçe sağolsun çok fazla geri gidemedim.

"Kalkmasaydın? Ne güzel uyuyordun göğsümde?"

Alayla konuşup yüzüme baktığında boğazımı temizledim. Uyurken yaptıklarımdan sorumlu tutulmamalıydım. Ona dönüp başımı göğsüne koymayı falan istememiştim ama uyurken yapmıştım işte. Ayrıca eğer elimi kendi eline kelepçelemeseydi böyle bir şey yaşanmayacaktı hiç.

"Kelepçeyi aç." Doğrulup dediğimi yaptı ve kendi elinden kelepçeyi çıkartıp benim elime taktı.

"Ne zamana kadar kelepçeli gezeceğim?" diye sorduğumda "Sana güvenmeye başlarsam çıkartırım... Ki hiç sanmıyorum öyle bir şey olacağını." dedi.

Gözlerimi devirip ayağa kalkmamla başım döndü. Gözlerimi kapatıp geçmesini bekledim.

Başlıyorduk.

Üç gündür kan içmemiştim. Bu yüzden gittikçe kötüleşiyordum.

"İyi misin?"

Başımı sallayıp onu onaylamamla "Meyveleri ye, sonra çıkacağız buradan." dedi.

...

Hissettiğim açlık yüzünden huzursuzdum. Canım yanmaya başlamıştı ve eğer en kısa zamanda kan içmezsem daha kötü olacaktım.

"Bugün sessizsin?"

Bana bakarak alayla konuştuğunda hiçbir şey söylemeden ilerlemeye devam ettim. Konuşmak bile istemiyordum.

"Dün sana ucube dediğim için mi konuşmuyorsun yoksa göğsümde uyuduğun için utanıyor musun?"

Derin bir nefes alıp ilerlemeye devam ettiğimde tekrar konuştu. "Sende bana canavar dedin, bence ödeştik."

"Susup ilerlemeye devam eder misin?! Bizi yavaşlatıyorsun!"

Sinirle konuşmamla bana şaşkınlıkla bakıp yürümeye devam etti.

Sinirliydim çünkü kana ihtiyacım vardı. Eğer içmezsem daha da kötüleşecektim. Daha önce hiç bu kadar uzun süre kansız kalmamıştım. Belki daha fazla dayananlar vardı ama ben kan içmeye alışık olduğum için dayanamıyordum.

Aldığım nefesle burnuma dolan kan kokusu yüzünde olduğum yerde durdum. Gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalışsam da fayda etmedi.

"Ne oldu, neden durdun?"

Kokunun geldiği tarafa dönüp hızla koşmaya başladığımda arkamdan küfür edip koştuğunu duyuyordum ama umrumda değildi. Tek istediğim kokunun kaynağını bulmaktı.

Ağaçların arasından koşup sonunda kokunun kaynağını bulduğumda durdum.

Yerde acıyla yatan dağ aslanını gördüğümde derin bir nefes aldım. Yavaş adımlarla ona yaklaşmaya başladığımda hızlı hızlı nefes alıp vererek gözlerini bana çevirdi.

Kanının kokusu yoğun bir şekilde burnuma doluyordu ama kendimi tutmak zorundaydım. Canını daha fazla yakmak istemiyordum.

Yanına oturup elimi yavaşça tüylerinde gezdirdim. Gözlerim dolduğunda derin bir nefes alıp yüzüne baktım.

War Of Races - Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin