Sanırım ayaklarım yere basmıyordu. Heyecandan dizlerim titremeye başladı. Cebinden küçük bir kutu çıkardı, açtı ve gözlerini gözlerime kilitledi. Hiçbir şey söylemesine gerek yoktu, bakışları öyle güzel konuşuyordu ki...
"Seni seviyorum Ela, ömrümden geriye kalan, henüz yaşamadığım güzel günler, seninle taçlansın istiyorum"
Gözlerim doldu, çenem titremeye başladı ve gözyaşlarımın arasından gülmeye başladım. Boynuna sıkıca sarılırken, hıçkırarak ağlıyordum. Sanki içimde kalan, bana acı veren her duyguyu içimden atar gibi, yeniden, yeni bir hayatı mutlulukla kucaklar gibi ağlıyordum. Karanlık, hüzünlü bir ağırlık kalbimden kalkıyor ve yerine çiçekler açabilecek yemyeşil bir bahçe inşa oluyordu kalbimde...
Ağlamam geçti ve nefesim düzene girmişti. Okan'dan yavaş yavaş ayrıldım. Gözlerine baktım, onun gözleri de yaşlıydı. Burnunu çekip, boğazını temizledi. "O zaman bunu 'evet' olarak kabul ediyorum" dedi espirili ve soru sorar bir tonda. İkimizde gülüştük.
Başımı sallayarak "Evet" dedim gülümseyerek. Kutudaki yüzüğü çıkarıp, parmağıma taktı. Parmağımı yüzüğün üstünden öptü. Sonra gözlerim, yine gözlerine kavuştu. Yavaşça bana yaklaştı. Nefesini dudaklarımda hissettim.
"Ömrüm, ömrün kadar olsun. Seni çok seviyorum" dedi ve dudaklarımı yavaş yavaş öpmeye başladı. İncitmek istemiyor gibi öpüyordu. Bende ona aynı şekilde cevap verdim. Birbirimizden ayrıldığımızda göğsüne sarıldım. O da beni kucakladı. Burası artık benim sığınacak limanımdı. Yalnız olmadığımın kanıtıydı. Ondan ayrıldım ve elimi tuttu.
"Hadi artık acıktın, yemek yiyelim" dedi bir adım attı. "Aslında görmen gereken birkaç şey daha var, şimdilik şöyle bir göz gezdir, sonra istediğin kadar incelersin. Vaktin bol" gülümsedi ve odanın aydınlatmasını açtı.
Etrafa bakındım ve yine gözlerim doldu. "Okan" dedim tatlı bir sitemle. Bana eski, ailemle olan hayatımı hatırlatan, güzel anılarımın neredeyse hepsi buradaydı. "Ama ben bunları-" derken sözümü kesti.
"Evet, bir depoya koymuştun. Kazadan sonra aldırdım. Hep buradalardı. Bugün yapılan ufak bir düzenlemeyle, oda bu hale geldi. Nasıl beğendin mi?" diye sordu.
"Beğenmek ne kelime, ben bunu hayal bile edemezdim. Çok teşekkür ediyorum" tam karşısına geçtim. "Seni çok seviyorum" dedim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Bana öyle güzel bakıyordu ki, bu bakışla bir ömür kesinlikle muhteşem geçerdi. "Bana hep böyle bakmanı istiyorum" dediğimde gülümsemesi genişledi.
"Sana hep böyle bakacağıma söz veriyorum. Ve seni hep çok seveceğime de" diyince yine göğsüne sarıldım. Evet sığınağımdan çok memnunum, kesinlikle harika bir sığınak. Ayrılmak istemiyordum ama hep böylede kalamazdık. "Hadi yemeğe geçelim" dedi ve elimi tuttu yine.
Garip bir şekilde, ona dokunmak, sarılmak beni utandırmıyor, aksine sanki eksiğimi tamamlıyor gibiydi. Böyle bir hissi daha önce hiç yaşamamıştım. Onunla tanıştığıma, şimdiye kadar yaşadıklarıma ve bundan sonra yaşayacaklarıma şükrettim içimden.
Benim anılarımın olduğu odadan çıkınca, yeni Ay Işığı'na geçmiştik. Bizim için hazırlanan masaya oturduk. "Yemekler Sevinç Hanım' dan tabii ki, rahatlıkla ve mutlulukla yiyebilirsin" dediğinde güldüm. "Aslında ben yapmak istemiştim ama hem seni oyalayıp, hem yemek yapamazdım" ikimizde güldük. "Gerçekten, ben güzel yemek yaparım. Senin aksine iddialıyım" kendiyle gurur duyuyordu. Bense ona kaşlarımı çatmış bakıyordum. "Tamam sevgilim kızma, sana bir şey demedim ben. Asla demem, dedirtmem" söyledikleri beni yumuşatmaya yetmişti. 'Sevgilim' kelimesini ondan duymak, başta biraz tuhaf geldi. Ama birisi bana böyle seslenecekse bu Okan olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomanceHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...