Bölüm 1

78 38 13
                                    

Sigaramı söndürüp köprüden aşağı berrak suya atıverdim. Kollarımı yukarı kaldırdım ve ağzımı son derece açarak esnedim. Kol saatime baktım. Gecenin baskın olduğu saatlerdeydik. Kol saatimde bir damla belirdi. Zifiri renge bürünmüş göğe baktım. Gri bulutlar ayı buğulamıştı. Hava kirliliğinden gözükmeyen yıldızların görünenlerini de kapatmışlardı. Sağanak yağmur bastırmıştı. Saçlarımı geriye doğru iteledim ve yüzümü yukarı bakar şekilde kaldırdım. Yağmur damlalarının yüzüme değmesi beni rahatlatıyordu.

Köprünün öbür tarafına gitmek için yavaş adımlarla yürüyordum. İleri tarafta bir adam görmüştüm. Eski ve yıkanmamış görünen kıyafetlerini yağan yağmur temizliyordu. Göz yaşları yağmur damlalar eşliğinde denize düşüyordu. Kızarmış küçük burnunu ıslanmış küçük ellerinin arasına aldı ve ısıtmaya çalıştı. Üzerinde ki yırtık, eskimiş elbiselerin içinde vücudu üşümüş ve hastalanmıştı. 

İşte bundan nefret ediyorum. İnsanları aciz kılan şeylerden. Sahi! Bizi aciz, sefil kılan şey neydi? Hayata hiç bir amacı olmadan geldik. Hiç istemediğimiz aile yaşantılarımız oldu. Çoğunuz erken yaşta kendi hayatınıza atıldınız. Sizi sadece kullanmak, işe yarar bir parça olarak hedefleyen ailenizin artık sizlere ihtiyacı kalmadı. Onlara yük olacağınızı düşündükleri için en boktan üniversiteyi seçip başlarından salmak için oraya tıktılar. Okumak için fazla zeki değildiniz. Bu nedenle para kazanamadınız. Ve bir süre sonra sokaklar kapılarını siz sefiller için açtı. Okumadan tecrübe sahibi oldunuz. Bu ağlayan aciz adam.. Pekala! Bu adam neden ağlıyor? Neden o güzel narin gözlerinden acı okunuyor? Neden bu adam yalnız? Neden bu adam mutsuz? Bu bir toplum sorunu. Toplumuz yargılayıcı, ve asıl sefil gözüken bizleri üzenler olmalıydı-

.

Yanına yavaş adımlarla gittim. Bir sigara yaktım ve paketi ona uzattım. "Sigara ister misin? Gecenin en iyi ilacı!" Kızıla boyanmış gözleriyle adeta gözlerimi okuyordu. Bütün insanların ona saldıracağı düşüncesine kapılmış gibiydi. Kedi miyavlıyormuşçasına bir ses çıkardı. O kadar çok ağlamıştı ki ses telleri iyi durumda değildi. "Hiç sigara içmedim." Ona güzel bir tebessüm gösterdim. "Sigara kötü bir şey içmemelisin tabi. Fakat ben derdimi kimseye anlatamazsam bu kirli dumanı içime çekerim ve içimdeki zehir i bu kirli dumana karıştırıp dışarıya bırakırım." Masum gözlerle bana baktı. "Bu sefer temiz havayı zehirlemiş olursun." Bu sefer güçlü bir kahkaha attım. "Sen çok temiz kalpli birisin." Söylediğim cümleyi aldırmadan köprüden aşağı bakıyordu. Üzerimdeki paltoyu onun omuzlarına hafifçe bıraktım. Bitkin bir sesle "Sağ ol." dedi.

"Kendimi suya atsam bu pis bedenim suyu kirletir mi?" Kaşlarımı şaşırdığımı belli ederek yukarı kaldırdım. "Sakın intihar edeyim deme! En azından ben yanındayken atlama. Korkarım ölüden falan." Oda bu lafıma güçlü olmasa da küçük bir gülüşle karşılık verdi. "Gitmeni beklerim." 

"Kendini suya atarsan bu adil olmaz. Ecelinle ölmelisin. Tanrı alsın canını o sana düşmez." Bu sefer kahkahası o kadar güçlenmişti ki az da olsa tırsmıştım. 

"Tanrı! Eline bir fırça aldı. Önünde de bir tuval. Gelenin geçenin hayatını bir tuvale karalıyordu. Önüne bu sefer yıpranmış kahvemsi tonlarda bir tuval aldı. En koyu en zifiri renkleri ele aldı. Sonunda resmi bitirdi. Tanrı meleklerine tuvali gösterdi. Melekler şaşkındı. Çünkü tuvalde; hiçsizliğin ortasında sessiz çığlıklar haykıran, kararmış elleriyle kendini öldüren çaresiz bir cellat vardı. Bu tuval şeytanın portresiydi. Beş melek de diğer tuvallerle şeytanın portresini karşılaştırdı. Diğer tuvaller cillop gibiydi. Evrendeki bütün renkler baştan aşağı sıralanmış misali. Öbür tuvale bakınca içler acısıydı." Biraz sustu, yüzüme baktı. Kızıla bürünmüş gözleriyle gözlerime baktı. 

şeytanın portresi .  chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin