Kağan kaşlarını hafif çatmış, flaşın geldiği yöne doğru gözlerini kısarak baktı. Birkaç saniye sonra pencereden kamerayı ve sadece saçlarını gördüğü kız, bir anda kenara çekilip gözden kaybolmuştu. Tekrardan ayağa kalktığında panikle ormana doğru koşuşunu, elinde silahla bir kaç saniye izledi. şoku atlattıktan sonra önündeki sandalyede elleri kolları bağlı duran Tarık, başındaki sivil polislerin nereye baktıklarını göremese de bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Kağan yanındaki iki arkadaşına döndü;"siz bu adamı konuşturmaya çalışın, ben şu kızı halledip geliyorum."
İki arkadaşı da başıyla onaylayarak görevi devraldığında, Kağan kızın gittiği tarafa doğru koşmaya başladı.
Lina son gücüyle ilerliyordu nereye gittiği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Vücuduna çarpan ufak dalların yarattığı sıyrıkları hissetmiyordu bile. Teni bir yandan buz kesiyor bir yandan terliyordu. Suratına çarpan rüzgar saçlarının arasından sıyrılıp terini soğutuyor, içine hafiften bir ürperti veriyordu. Hiç arkasına bakmıyordu ama her an arakasından biri yakalayacakmış gibi korkuyordu. O adamın peşine takıldığından adı kadar emindi.
Biraz daha koştuktan sonra ilerdeki kayayı fark etti. Biraz daha gayret edip oraya ulaşması gerekiyordu. Kayanın ardına saklanıp fotoğrafları önce telefona sonra da bilgisayara aktarması gerekiyordu. Şuan ne kadar korksada bunca çabaya değmesi için en azından bu görüntüleri bir haber yapıp değerlendirmesi gerekiyordu. Bazen bazı şeylerin korkudan önce gelmesi lazımdı. Aklında küçük kardeşi Nil ve annesi dönüp duruyordu. Ne kadar cesur da olsa kötü şeyler düşünmeden edemiyordu. Sonunda kendini kayanın arkasına attığında kalbi ve nefesinin sesi dışardan rahat bir şekilde duyulabilirdi.Koşmaktan boğazı kurumuş, yutkunmakta zorlanıyordu. Fotoğrafları aceleyle telefona aktardı. İnanılmaz derecede heyecanlıydı. Adrenalin bütün hücrelerine nüfuz etmişti. Hatta bir kaç kere telefonu elinden düşürüp geri almıştı. Bu işlemleri yaparken sık sık etrafa bakmayı ihmal etmiyordu. Son olarak da artık bilgisayara aktarması gerekiyordu. Bunu da hellettikten sonra tek yapması gereken kurtulup eve gitmekti. Bunları düşünürken en ufak çıt sesi yüreğini hoplatıyor bütün benliğiyle ürkmesine sebeb oluyordu. Neyseki bilgiyara sonunda aktarabilmişti. Bir nebze de olsa rahatlamıştı ama bu adamdan nasıl kurtulacaktı. Tam her şeyi toparlamış ve uzaklaşacakken arkadan gelen ayak seslerini duydu. Panik olsa da kaçmak için hala bir fırsat vardı. Çantasını arkasına aldı ve titreyen bacaklarına rağmen içinden üçe kadar sayıp var gücüyle önündeki boş alana doğru fırladı. Bu saatten sonra bütün gücünü kullanıp arkasına bakmadan ilerlemesi gerekti. Lina aslında büyük bir hata yapıyordu.saklandığı yerde biraz daha dursa farkedilmeyecekti ama artık çok geçti. Ayrıca kaçtığı tarafta kurumuş dere yatağı vardı. Kağan, linayı o anda fark etmişti."artık kaçamazsın, dur!" diye bağırmıştı Kağan. Lina sesi duyar duymaz heyecanı iki katına çıkmış, gözleri dolmaya başlamıştı. rüzgar, göz yaşını akmadan yalıyordu. Eğer yakalanırsa başına ne geleceğini bilmiyordu.
Ses hemen arkasından geliyordu. İçten içe umudu tükenmeye başlamıştı. Bedeni oldukça yorgun bir vaziyetteydi. Ne bacağında ne başka bir yerinde derman kalmamıştı. Ayak sesleri artık tam arkasındaydı. Son bir kere daha kendine gelmeye çalışıp adım attığında gözleri artık kararmaya başlamıştı. Önündeki kurumuş dere yatağını farketmeden, ağaç köküne takılıp düşmüştü. Toprak yumuşaktı ama artık hiçbir acı hissetmiyordu tek hissettiği şey kuş gibi çırpınan kalbiydi. Sol yanına düştüğü yerde kendini yukarı doğru düzeltti. Gözleri zar zor aralanıyordu. Tahmin ettiği gibi adam onu yakalamıştı. Son gördüğü şey ona doğru yaklaşan bu iri adamdı.Kağan koşmaktan nefes nefese kalmıştı. Karşısında yerde yatan kızı bir yerlerden hatılıyordu. Birkaç saniye sonra ona çarpmak üzere olduğu gün aklına geldi. Durup dururken neden fotoğrafları çekmişti bu kız? Orda olacağımızı nereden biliyordu? Yoksa tarığın bir tanıdığı mıydı? Bunların hepsi cevap bekleyen sorulardı. Şimdi kız önünde yarı baygın bir şekilde boylu boyunca uzanıyordu. Saçları yüzüne dolanmış, dudakları kurumuştu. Tişörtü böbeğinin üstüne kadar açılmış, beyaz tenini gözler önüne seriyordu. Yüzü çok güzel ve pürüzsüzdü. Kendini bir anda kızı incelerken buldu. Boynunda kalın ipli bir beyaz kolye tarzı bir şey takılıydı. Ucu tişörtün içindeydi. Eliyle çekip çıkardığında basın kartı olduğunu gördü. Bu olayları biraz netleştiriyordu. Bu fotoğrafları hemen yok etmeliydi. Basın kartını eline alıp incelemeye başladı. Adı soyadı ve bazı bilgileri yazıyordu. Kısık sesle okumaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Yer
Teen FictionGenç gazeteci lina, hiç olmaması gereken yerde olmayacak zamanda bulunuyor ve işte o zaman serüven başlıyor. Arkadaşının yanlış yere yönlendirmesi üzerine haber için gittiği yerde, görevde olan sivil polisin gizli işine şahit olan ve üstelik bunu k...