Sahipsiz Gözyaşları

389 49 130
                                    


Duyuru: Bu bölümde oldukça şiddet unsuru var lütfen ona göre okuyun canlar❤️

Bang Kralı, askerlerini sessiz olmaları konusunda uyarmıştı. Ancak şimdiki sessizlik herkes için fazlasıyla rahatsız ediciydi. Şehirde hiçkimse yoktu, ya herkes bugünün evlerinden çıkmamaları gereken bir gün olduğunu biliyor ya da insanlar başka bir yerdeydiler. Roojiakkers sarayına varmak üzereydiler ve başta Chan olmak üzere Changbin ve diğer komutanlar oyuna getirildiklerini, bir tuzağa düşürüldüklerini sezmeye başlamışlardı. Chan'ın işaretiyle General Seo kendi bölüğünü sarayın etrafından dolaşacakları şekilde ilerletti. Changbin "Tehlikeye karşı orduyu bölerek iyi hamle yaptın dostum." dedi Kralına bakarak.

Chan onların ardından Lupa'ya başıyla sürüyü sarayın diğer tarafına götürmesini işaret etti. Kurtların Kraliçesi asla ses çıkarmayan patileriyle hızlı bir şimşek gibi koşmaya başladığında sürü onu takip etti.

Sarayın girişindeki çayırlığa vardıklarında birden sessizlik bozulmuştu. Hiç de uzaktan gelmediği belli olan tüyler ürpertici bir kıkırtı duyuldu. Ses hiçliğin içinde yavaşça kaybolurken herkes diken üstünde, silahlarını sıkıca kavramış haldeydi. "Çık ortaya Hoseok!" diye bağırdı Chan öfkeyle. Krallarından güç alan askerler nefretle haykırmaya başladıklarında Lucas nefes alıp verişinin düzensizleştiğini, ellerinin terlemeye başlayıp kalp atışlarının fazla yükseldiğini hissetti.

"Göster kendini korkak Büyücü!" demişti askerlerden biri. "Çık ortaya pis hokkabaz!" ya da "Seni gebertme şerefine bizzat ben erişeceğim adi herif!" gibi cümleler havada asılı kalıyor, içlerindeki korkuyu giderek daha da besliyordu. Yapmayın, onu kızdıracaksınız, diye düşündü Lucas. Karşılarındaki Magnicar'ın gücünü kendisinin, Elanor'un ve abisinden başka kimlerin kavrayabildiğini merak etti.

Ses boşluktan yeniden duyulmuştu. "Pekala, o halde artık güzel bir oyun oynayalım" dedi Hoseok ve birde nüzerlerinde belirdi, havadaki bedeni hareketsizce süzülüyordu. Tetikteki okçulardan birkaçı onu görür görmez oklarını yaylarından fırlattılar. Ancak Magnicar gözlerini devirerek kaldırdığı eliyle okları kendisine çarpmadan havada yakaladı. Bunların hepsini hiç zorlanmadan yapıyor, diye düşünen Lucas dehşete kapılmıştı. O çok güçlüydü.

Öfkeli bir sesle "Eğlendirin hadi beni." dedikten sonra parmağını şıklattı ve ortadan yine kayboldu. Bir ok daha havada süzülüp uzaktaki çimenliğe düştü. Ardından bazı sesler duyulmaya başladı. Oldukça uzaktan ancak giderek yaklaşarak geliyorlardı. Elanor güçlü içgüdüleri sayesinde başını kaldırdığında gökyüzünden aşağı düşen koca bir ordu gördü. Yerçekimi sayesinde hızla üzerlerine ilerliyorlardı.

Bang askerleri her ne kadar korkusuzca eğitilseler de böyle bir durum karşısında ne yapacaklarını onlar bile bilememişti. Öfkesi soğukkanlı kalmasını sağlayan Kralları dışında herkes olduğu yerden olabildiğince hızlıca uzaklaşmak için koşuşturmaya başladı. Chan oklarından birini yere iyice yaklaşmış olan yarı devlerden birinin başından geçirdiğinde diğerlerinin de cesareti yerine gelmişti. Kılıç kullananlar sapını iyice sıktıkları silahlarını hazır tutarken okçular çoktan organize olup yukarıdan düşen ceset sayısını arttırıyorlardı.

Sonunda yere inen orduyla toprak güçlü bir şekilde sarsılmış, bazıları dengelerini kaybedip düşmüş ancak hızla toparlanmışlardı. Soluk mavi renkli yarı devlerin sayısı oldukça fazlaydı. Aralarında boyu dört metreyi bulanlar vardı, hepsi doğaları gereği iri, ellerinden keskin ve ağır baltalarını eksik etmeyen ve tenleri zırh kadar sağlam yaratıklardı. Chan Hoseok'un bunları hangi cehennemden bulduğunu düşünürken kılıcını içlerinden bir tanesinden geçirdi. Etrafta birbirine değen silahların çıkardığı metalik sesler ve çığlıklar bir ilahi gibi yankılanıyor, kulakları sağır ediyordu. Şimdiden toprak kızıla boyanmış, çiçekler kanla sulanmıştı...

Red Tears | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin